25 Aralık 2024 Çarşamba

TAKILARIN ŞANGIRTISI

 Köy düğünleri başkaydı. Hazırlığı aylar öncesinden başlar, elden koldan tutacak kim var, kim yok ortaya çıkardı. Telaşe esnasında işin ucundan tutan tutmayan fark edilmiyor gibi sansan da, sonrasında özel kayda alınmışcasına akla düşerdi.

İşe yaramadığımız vakitler anam;” Fasülye sırığı gibi dinelip durman”  derdi.  Kimi de fasülye sırığından öte süs bitkisi gibi duruyor kardeş. Yalan mı?

Dost bitkileri de vardır ki, pusula bitkisi gibi hem döner hem yön gösterir. Dar vakitlerde eliniz ayağınız olur bu tipler.. Sıkıntınız azalır, gönlünüz genişler..

Düğünün etliği; aylar, hatta yıllar öncesinden alınır özel besiye çekilir kardeşim. Keşkeği, fasülyesi, nohudu, yufkası, düğünlük ekmeği, haşhaşlısı, susamlısı, hoşafı, hoşaflığı üh hü, bir yığın  telaşe. Hepsinin tedariği, ayıklanıp hazırlanması zamana sığdırılacak işler.

Anamın tabiriyle “eğer salonlarda şimdi pek goley!”.  Düşünmeyince kolaylaşır işler. Düşünmeyince kaygısız kalır insan.  Düşünce azalınca, düş aranır sosyal sitelerde.  Düşüneceğin bir şey kalmadığında inadına güçsüzleşir insan. Neyi düşüneceğim ben? Ailemi, çoluğumu çocuğumu, hısım akrabamı, konu komşumu, köyümü köylümü… mahallemi, ilimi ilçemi, yöremi, ülkemi, insanımı…. Düşünecek o kadar çok şey varki..

İnsanlar yalnızlaştıkça salon düğünlerine yöneldi. Kimilerinin göbeği sıngıldıyor takıların üstüne salon bedeli ödeyince. Bu sıngıldayış uzun sürünce, aile içi ahengi bozan boyuta ulaşıyor işler. Adliye salonları, televizyon proğramları dolup dolup taşıyor. “Boş ver, taşsın yeğenim taşşşşsıınn!”.. “Taşsın!” ifadesi sevincimin emaresi sanılmasın. Kendimce öfkenin kinayesi işte.

Ölçüp biçiyorum? Neyi ? Eskiyle yeniyi canım…Yardımlaşma olunca iş koymazdı insana iş!. Yalnızlaştıkça bunalımlar artıyor.  İşinin üstesinden gelebilenler de bir ene, bir ene. Başlar göğe değecek nerdeyse….

Sıradanlığın güzel tarafları vardır. Kendi potansiyelinin farkına vardıkça  mütevaziliği, duruşunu güzelleştirir insanın.

Düğün salonlarının girişlerine dikilip gözleyin. Sarraflar  defile düzenliyor sanki. Gösteri ancak böyle olur birader. Sıradan bir giyimle sıradan bir iştirak gerçekleştirsek daha anlamlı olmaz mı? Iıh!  Giyim kuşamın üst sınırını, takıların şangırtısını göstermenin yeri tam da  bu salon.  Süsü ve  süzgünlüğü de artırdın mı, ezip geçtin ortalığı. Yaşasın huzur!  

Başkaları huzursuz!.. Olsun, bana ne,  bana ne!

Dostların düğün gibi en mutlu günlerinde, salonlara geliş seromonimiz, takı ve giyim gösterilerimiz  şık bulmadığım alışkanlıklarımızdan. Bu eylemin bulaşıcılığı da  ayrı tehlike.

Güzel alışkanlıkların emeğe, alın terine ihtiyacı vardır. Bunu göze alabilmek gerekir.  Yardımlaşma, dayanışma gibi değerlerimizi sürdürüp yaşatabilsek, topyekun toplumsal huzurumuz   bile artacak. Birbirimizi düşündükçe daha da güçleneceğiz cancağızım!

“Hatayı görmek değil çareyi,  bulmak  önemli” demiş Martin Ford! Çare; alışkanlıklarımızı gözden geçirip, değiştirmek. Mesele hassas, çözümü bizde. Çözümü bizde olan meselenin zoru mu olur?

Meseleyi ne kadar anlaşılır ifade ettiğim tartışılır.  Meseleler ifade edilebildiği ölçüde çözüme yaklaşır. Toplumsal dengelerin bozulması, küçük küçük hatalarımızı görmezden gelmekle başlıyor olabilir mi? Bize huzur veren davranışımız, başkalarının huzursuzluğuna ıslık çalıyor olabilir.  Huzurum kalmadı fani dünyadaaa!  Sağlıcakla

Hiç yorum yok: