27 Haziran 2021 Pazar

KOYUNUN BACAĞI


Bilmenin güzelliğinden bahseder kimileri. Bilmemenin farklılığı nedir?.. Bilmekle bilmemek arasındaki huzur farkı azımsanacak ölçü de değil bence. Hele benim gibi yüzeysel bilgiye sahip olanların yaşamdan aldıkları zevke diyecek yoktur kardeşim!.. Belki de bu yüzdendir az bilenlerin çok konuşması.

Az ya da yüzeysel bilgiye sahip olanların kendilerini sevme ölçüsü de bir başkadır. Bu türlerin kendine sevgi göstermesi diğer insanların hayrına sonuç doğurmaz çoğu kez. Hay Allah! Gördünüz mü yazının başlama biçimini ve gitmek istediği yönü. Bunu görebilmek bile insanın iç huzurunda dağınıklık yaratıyor durduk yere.  Bilmenin ve görmenin insan içinde yarattığı çelişki huzur mu bırakır insanda. Yaşarken ölebilmek(!) çok bilmekten geçiyor. Az bilenlerin yaşamdan aldıkları zevk boyutunu ölçüye vurabilmek zorlaşıyor. Onların(!) ölmek gibi bir dertleri olmuyor ki!.

Bilenlerin içlerinde kopan fırtınayı tahmin ediyorum az buz. O fırtına ki benim içimde de huzursuzluk peydahlıyor çoğu kez.

Az bilenler, hesapsız bir ölçüyle en kavi meseleler hakkında bile sınır tanımadan hüküm verme, yargılama hakkını kendilerinde görerek konuşurlar. Onlar konuştukça bilenlerin sesi cılızlaşır ya da kargaşada, bildikleri gümbürtüye gider. Of of!

Bilenlerin acı çekmesini önleyecek tek ilaç içlerindeki inançtır. Bu inançla ancak ayakta kalabilirler.

Anamın bildikleri tecrübeye dayanırdı. Az bilir görünse de, öz konuşurdu. Tahmin etme öngörme ve sabır konusunda gerçekten ustaydı. Tahmin, öngörü, sabır ve inancı tüm yaralarını tedavi etmeye yeterdi. Düşünmeden pat diye konuşana “gırtlaksız bu gırtlaksız!” derdi. İnsanın dilinin kendine düşman olabileceğini söylerdi. Bunu söylerken dilde aklın ve mantığın olması gerektiğine işaret ederdi belki de. Ah benim güzel anam, adı güzel anam…Anadolu kırsalının  en cefakar kadınıydın ama tecrübelerin profesörlük mertebesindeydi. Bu donanımınla yüreğinde hangi fırtınalara göğüs gerdin kim bilir?

Yüzeyselliğin yarattığı patavatsızlık ve sorumsuzluk, derinliği bilenler için en acı lokmadır. Derinlik için zamanını feda edenlerin çektiği acıyı hissedebilmek ayrı bir fedakârlık konusu desem yeridir.

Her koyun kendi bacağından asılır der büyükler. Bu durum insanın kendi sorumluluğuna atfen söylenmiş sözlerdir. Kendi bacağından asılana kadar sorumsuzluğun yarattığı zarar n’olacak. Türkünün sözlerindeki gibi kendi edip kendi bulsa. Iıh! Kendi edenler kendisi bulmuyor işte. Topyekun zarara meydan veriyor. Kendinden sorumlu olma hali yine bilmekten geçiyor. Bilmek acı verse de, bilmeyene göre iç huzuru azalsa da insan gelişmek için  önemlidir kardeşim.Bilmek bildirmektir de. Bildiğini bildirmek için çırpınanları da alkışlamak gerek. Yüzeyselliğin içinde yaptıkları tam bir cesaret örneği. Bildirmek için kıvranışlarını görmemek imkansız be ya…

Yaşamımızı sürdürmek topyekun huzura ermek için düşüncelice çalışmak, bilmeye zaman ayırmak, gerçek olandan kaçmamak gerek. Büyük zaferlerin düşünceye ihtiyacı vardır.

Sağlıcakla..

4 Haziran 2021 Cuma

DEĞİŞTİ

 DEĞİŞTİ


Seyreyledik yıldızları gecede

Anlam yüklü kelimede hecede

Nakış nakış bizim evde bacada

Mutluluğun resmi hazı değişti


Hanım altmış ben altmış bir yaşında

Evlenmiştik onsekizin başında

Bahar ettik her mevsimi kışında

Hayatın anlamı hızı değişti.


Bahar bürúr gönül engin olunca

Biz olursun kalbin kalbe dalınca

Yaprak açıp daldan meyve alınca

Bir kısacık ömrün azı değişti


Karşılıklı sevgi alıp verince

Yaylalarda bülbül öter görünce

 Bir çift sözden manaları derince

Bozkırlar yeşerdi düzü değişti


Tükenir mi hayat yolu tasayla

Kış değişir gönüldeki yasayla

Harcama bir ömrü sözü kısayla

Dört mevsim uzadı yazı değişti


Çoban Çeşme yaşadıkça cağlıyor

Günü ayı birbirine bağlıyor

Sen sevdikçe Rabb'im imkan sağlıyor

Baharlar çoğaldı güzü değişti

BAKLAYA GEL BAKLAYA!


Kuru fasülye pilav.. yanında cücem eriğinden mis gibi hoşaf. Kuru fasülyenin yanında bir kafa Kışlademirli soğanı. Of of! Lezzetini damağımda hissettim yazarken.
“Sağol, istemem” diyor çocuklar. Iıh istemem!!!!. Neden istemez, niçin istemez anlaşılır gibi değil kardeşim. Ruffless çatırdatmak nedense hoşlarına gidiyor. Ya da bir adım ötesi Burger king.. yaren olsa, yanında mis gibi ayran.. ııh… King olacak. İtirazlarım içimde büyüse de boyun bükmekten kabulsüz eh! Demekten başka çare kalmıyor ben ve benim gibilere…Yeme içme konusunda fikir yürütmek bile haddimize değil bizim.
Anam nohut kavururdu bize, mısır patlatırdı, kuru baklayı kaynatıp tabağa dökünce buharı üstünde tüterdi. Ruffles yerine bahçemizin al yanaklı elmasını dişlerken dudaklarımızdan suyu dökülürdü. Mustafa Uysal’a Elma Kokulu hikâyeleri yazdıran o lezzetti belki de. Of , Of!!!
Kendimize hoş gelsek? Gelemiyoruz kardeşim. Biraz mantık yürütsek “hoş” geleceğimiz o kadar çok şey var ki. Duygusal boşluklarımıza mantıksal hatalarımız eklene eklene gidiyor.
Her hata acı verir insana. Pişmanlık ve kırgınlık yaratır biraz da. Nihayetinde tecrübe birikimi olur, olmalıdır hayatımızda. Tecrübeler, acı çekerken mantıksal düşünceyle birleşince insana kapı aralar. Nerdeeee… Kimileri ayağımıza basınca “boykot” edelim naraları atıyoruz. Ertesi gün aynen devam.. Tekrarlayıp duruyoruz fert fert fikirsiz eylemleri.
Baklanın kurusunu suda kabartır, hayvanlarımıza verirdi anam. Vallahi süt ikiye katlanır, kaymak katmerlenirdi. Baklanın yeşil taze yaprağını salata niyetine yerdik kardeşim. Belki de bu yüzden sağlıklıydık.
Mide bile kanserleşiyor şimdi. Allı pullu paketlenmiş ürünler beş duyunun algılarını bozdu be… Özümüze uymayan gıdalarla kendimizi feda ettiğimizin farkına varamıyoruz nedense. Bünyemize uymayan gıdaları tüketirken cafcaflı pozlara bürünüyoruz üstelik.
Kuru fasülyeye tarımsal destek var. Kaç kişi ekti araştırmak lazım. Yerel ürünlerimizi çeşitlendirmek, çoğaltmak üstelik sahiplenmek lazım.
Akrebin fıtratında sokmak var. Tükettiğimiz her yabancı ürün akrebe fırsat vermek değil de nedir? Fırsat vermek yenilginin ta kendisidir. Yenilmemek için gıdadan başlayarak özümüze dönmektir. Öze dönmek, üretimi sağlamak için fert fert çaba gerekir. Emeksiz yemek olur mu? Her birimizin kafasında bir şeylerin dank etmesi lazım. Dank ettikçe eyleme dönüştürmemiz lazım..
Bu topraklar üretmek, üzerinde huzurluca yaşamak için var. Vallahi kafamda pek çok soru fingirdeşiyor. Üzerine kayıtlı toprağı bulunup da boş bırakana “BOŞ BIRAKMA VERGİSİ” ni de çıkarmak lazım. Bunu da yapmak lazım hakikaten.
Çek bir Kuru-Pilav yanında bir baş soğan. Böyle yazdıkça vicdanımda rahatlıyor nedense. Duygularım yorgunluk peydahlarken mantığım onarıyor yaralarımı.
İnsan kalpten sevince, ona giden yolların zorluğuna katlanır. Seviyorum diyenler, sevmenin gevezeliğine değil eylemine soyunun. Yıllardır bir çuvaldız batırıyorum ben kendime. Hadi atın siz de bir adım.
Taze bakla! Baklaya gel baklaya.. Gel kardeşim gel! Sağlıcakla