22 Nisan 2018 Pazar

BAHAR GELMEYE GÖRSÜN!




Bahar gelmeye görsün. Ağaçlar hatta tüm yeryüzü bayramlık elbiselerini giyiyor sanki. Bu giyinmişlik içinde bayram beşiğine binmiş çocuk kadar şen hissediyor insan. Bir de gecenin kırağısı dökülmese giyinmişlik üstüne, değme keyfine. Baharın önü de yaz ya!.. Bir genişlik bir enginlik oluşuyor insanın yüreğinde.
Arıların vızıltısı, karıncaların telaşı, kuşların cıvıltısı bile enerji katıyor insana. Bir bardak çayda eskilere gidip gidip geliyorsun durduk yerde. Seviyorsun baharı. Sevince şairliğe tutunuyorsun. Sevince çok şeyden cayıyorsun..
Kışın ayazı öylemi? İçin üşüyor çok vakit. Çayırların rengi bile alacaya bulanıyor. Onca şey çırılçıplak kalıveriyor.  Delik tabandan ayağa giren sular canını acıtıyor durduk yere. Yedikçe ayazı, öksürükler nüksediyor göğsünden yukarı.  Nükseden onca ağrıyı romatizmaya vurup geçiyorsun.
Ya bahar? Güneşi getiriyor önce. Havaya, suya, toprağa can katıyor can! İnsanın gözü göynü açılıyor. Umut depoluyor katmer katmer. Su suluğunu, toprak topraklığını, gök göklüğünü yapıyor baharda be kardeş. Bize yaşamak, duyumsamak kalıyor sadece. Hey gidi hey!
Bizim Ada bile bir hareketlendi baharda. Dolup dolup taşıyor. Mangalların dumanı benim bahçe çitlerini yalayıp geçiyor. Bisikletle cirit atan çocuklar şen mi şen. Kocaçay’daki kurbağa bile pörtlek gözlerle etrafa göz atıp şarkılar düzüyor. Söğütler yaprağa büründükçe baş eğip selam duruyor. Dondurmasını yalayan çocuğun yanakları yapış yapış olsa da gözleri mutluluk dokuyor.
Ama yine de zor iştir baharı insan gibi yaşamak. Yaşamak istesen de yaşayamazsın kimi vakit. Filistinli çocuklar gözlerine dikilir de mangaldaki ateş yüreğini yakar.  Semaverde kaynayan suyun buharında gaza bulanmış canlar aklına düşer. İçin daralır da öf bile diyemezsin.  Göz bebeklerin durur, kalbin çarpar. Acılar toplar, acılar biriktirirsin. Kuş kadar hafifken kuş yarası kadar derin yaralar peydahlanır yüreğinde. Acıları günlere böler sığdıramazsın. Sonra aylara, yıllara yetmedi çağlara. Öf öff!
Yedi düvel dersin yedi düvel! Aklına düşer kan içiciler. Minesi çatlamış diş gibi, ar damarı çatlamış kimilerinin. Sızım sızım sızlatıyor. Sızlatırken semiriliyor.
Bahar gelmeye görsün. Bayramlık elbiselerini giyiyor çoklar. Nerdesin dünyanın çocuk bahçesi? Nerdesin ürpertmeyen gemiler?
Bahar gelmeye görsün. Vakit bulursun düşünmeye.  Bugünle donanırken, geçmişle süslenirsin. Balonlar, uçurtmalar hop oturur hop kalkarsın. Bomba sesleri, top sesleri, çığlıklar, hıçkırıklar, kaçışlar. Pörtlek gözlü kurbağanın vıraklayışı, alaca saksağanın kopardığı gürültüyle farkına varırsın mangalda yanan etin. Uf uf!
Şu bahar, şu klavye nereden nereye sürüklüyor insanı. Baharın heyecanını yaşamak isterken bombalar inliyor yanı başınızda. Ürpertiler arasında oradan oraya savruluyorsun. Savrulurken savuruyorsun.  Haydi hayırlısı. Sağlıcakla