30 Ocak 2012 Pazartesi

ÇALAR SAATİN TINISI




Halil Oral/Tavşanlı

Bu sene yaz geç geldi nedense.  İlk yaz yüzünü göstermekte oldukça gecikti. Yağmur ve kırağıların arkası bir müddet kesilmeyince yazlık meyve ve sebzelerin yetişmesinde de üreticiler sıkıntı yaşadı. Kimileri eşyadan eşyaya koşup dururken üretici köylüler tarladan tarlaya koşuşturup durdular.  Gecikmeli olsa da, bazı ürünleri yetiştirmede sorunlar yaşansa bile, yaz genişlik ve bolluk yaratmasını bildi yine. Bu bolluğu kimler ne kadar algılamıştır başlı başına araştırma konusu. Yüreğinde yoksulluk besleyenlerin

27 Ocak 2012 Cuma

ACİL Mİ DEĞİL Mİ?




Halil Oral/Tavşanlı

Aşkına kırdıran sevdalarla baş başa kalıyorum gündüzlerde.  Çok naz âşık usandırırmış.  Baş ağrım için davullu çengiler kurmam gerekiyor bazen. “Yerinden yönetim” derken, derinden kısıntılara maruz kalıyor insan. Kısıntı ve sınırlamalar ruhsal dünyamı bozuyor durduk yere. Bu bozuluş yeni hastalıklar peydahlıyor. Kalp ritmim değişiyor,  inceden karın ağrım başlıyor. Ağrılar hükmünü artırırken yirmi dokuz harf toplamında derdimi anlatacak işaretler arıyorum. Hürmet ettiğim,

23 Ocak 2012 Pazartesi

ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK



ANAMIN GÖVELESİ VE KEŞKEK
Halil Oral/Tavşanlı
Anadolu genelinde olduğu gibi yöremizde doğurgan toprak yapısıyla adil bir coğrafyaya sahip. Bu coğrafya da alnımız dik ve cesur, aynı zamanda sağlıklı ömür sürebilmek için her birimizin ona adaletli yaklaşmamız gerek. Sevgileri çoğaltmamız gerekiyor bu coğrafyada. Karıncadan korkan, ayağına toprak bulaşmasından çekinen çocuklar yetiştiriyorsak, üstelik bunun farkına varmadan yaşıyorsak sevgiler nasıl çoğalır? Sevgiyle bakılmayan bir şeye karşı adaletli davrandığımız söylenebilir mi? Ya da yiyip içtiğinin kaynağını sorgulamayan toplumun sağlığı bir gün hangi noktaya varır kim merak eder?

Kibrit kutusu gibi yükselen apartman odalarından toprağa tepeden bakanlar çoğaldıkça başkalarının bize dayattığı yemek kültürü karşımıza dikiliverir. Öyle de olmuyor mu? Soğanlı gözlemenin, haşhaşlı

AJANSLAR VE PROJELER


AJANSLAR VE PROJELER
Halil Oral/Tavşanlı

Sözler mıhlanmış gibi hafızalarda. Hafızamı yoklamasam, pas tutacak. Pas tuttukça aynı makamda uyutmaya meyilli ninniler dinleyip duracağım. Aynı addan dosyayı bilgisayarım bile kabullenmiyor. Ya ad ya yer değiştirmemi istiyor.
Toplumların hafızası çabuk silinirmiş. Hatta insan unutmaya meyilli yaratılmış. Ben duyduğumun yalancısıyım bu durumda. Silinir mi silinir. Unutur mu unutur. Ama bilgisayar silmiyor, silinmiyor. Bir dosyayı aynı adla kaydetmiyor. Bu bir proje işi olsa gerek.
Seksen beşli yıllardı. Yani bundan neredeyse yirmi yedi yıl öncesi. “Bana proje getirin” demişti bir vekilimiz. Kim neyi götürdü bilmeyiz ama dişe dokunur proje de olmadı sanırım.
Geçen bir ajansın üniversite yerleşkesinde paneline katıldım. Panelde yüksek sesle “proje getirin

20 Ocak 2012 Cuma

Sen Olmayınca


Sen Olmayınca

İçimde bir sevda yalandır sanma
Yetemem kendime sen olmayınca
Deseler yalandır sakın aldanma
Giremem bendime can olmayınca.

Yüzünde yel esse dalım kırılır
Aklım gölgelenir salım kurulur
Sazımın telinden mızrap sorulur
Vuramam mızrabı han olmayınca.

BAKIR ÇAĞI

BAKIR ÇAĞI
Halil Oral/Tavşanlı

İçimizdeki umutlar yelkenlerimizi canlandıracak boyutta olurdu hep. Kimse kayıtsız kahkahalar atacak yapıda değildi. Kışların bir mevsim olduğu bilinir gelip geçeceğine yürekten inanılırdı. Bakır çağıydı belki yaşadığımız. Çağa rağmen duygularımızı da tarihimizi de korurduk yüreğimizde. İnançlarımız desen yine öyle.
Tavşanlı
Dünya hızlı döndü veya döndürüldü birilerince. Dönüş hızı arttıkça merkez kaç kuvvetin savuruşları durduğumuz noktayı değiştirdi. Bu değişimle uzak düştük kimi zaman birbirimizden. Terk edişin şaşkınlığıyla çağlar atladık sandık. Bu sanışla girdik naylon çağına. Kim daha mutlu naylon çağında. Kim daha sağlıklı sentetik gıdalarla. Bu çağın aşkları