27 Ocak 2012 Cuma

ACİL Mİ DEĞİL Mİ?




Halil Oral/Tavşanlı

Aşkına kırdıran sevdalarla baş başa kalıyorum gündüzlerde.  Çok naz âşık usandırırmış.  Baş ağrım için davullu çengiler kurmam gerekiyor bazen. “Yerinden yönetim” derken, derinden kısıntılara maruz kalıyor insan. Kısıntı ve sınırlamalar ruhsal dünyamı bozuyor durduk yere. Bu bozuluş yeni hastalıklar peydahlıyor. Kalp ritmim değişiyor,  inceden karın ağrım başlıyor. Ağrılar hükmünü artırırken yirmi dokuz harf toplamında derdimi anlatacak işaretler arıyorum. Hürmet ettiğim,
kimi vakit övgüler düzdüğüm ne varsa anlam veremediğim biçimde baş ağrıma sebep oluveriyor. Benim dert bellediklerim sana göre dertse eğer, yazıyorum kendimce. Derdi anlatamamanın kaygısına düştüğüm anlarda, anılar Hızır gibi yetişiyor. Yaşanılan ne varsa yeniden mum gibi dikiliyor göz önüme. Dikildiği anlarda yeniden yaşar gibi oluyorum.  Çokların boş verdiği ayrıntılar küçük ağrılarımın dindirilmesinde engel teşkil ediveriyor. Engelleri gördükçe yeniden yıkılıyorum.
Yıllar önceydi. Midem diyerek kıvranan bir hastayla gitmiştim bilinen doktorumuzun poliklinik kapısına. Acıdan kıvranan hastayı koridora oturtup adeta yalvarmıştım iki dakikalık vakit için. Aldığım cevap, “karın ağrısından bir şey olmaz!”dı. Normal sıramızı bekleyip yanına girdiğimizde teşhisi gastritti. Verilen ilaçlara rağmen hastanın ıstırabı devam ediyordu. Özel doktorun ultrasonuyla safra kesesindeki yoğun taş ortaya çıkmıştı. Sonuç acil ameliyat. Bu süreçte ıstırabın boyutu neyle ölçülür. Doktora göre hiç de acil bir mevzu değildi oysa ki. Bazen küçücük baş ağrısı bile kötü sonuçlara götürüp, ısrarla erken teşhisin önemi vurgulanırken acil olmayan(!) vakalardan para talep edilecek olması da neyin nesi. Kim keyif için gider acile. Acil servislerin yoğunluğunu bilmeyen yok. Ama küçücük bir rahatsızlığın acil olmadığının insafa bırakılmayacak kadar da önemli bir yanı var. Günü birlik sıra almanın bile mümkün olmadığı bir ortamda acil servisler de bu tür engeller konursa vay halimize. Baş ağrısı için acile gitmiş olsam en azından gereksiz ilaç kullanılması önlenmiş olmaz mı? Gereksiz ilaç kullanımının faturasını da konuşup durmuyor muyuz yıllarca.  Başı ağrıyan hasta acilde baş ağrısına “acil değildir” ibaresi konulacağını bilince kendince uygulayacağı tedavi yöntemleri yepyeni sağlık sorunlarını önümüze getirmez mi? Girişte hemşire doktordan önce soruyor. Neyin var? Baş ağrım. Daha doktoru bile görmeden “acil değil” damgasını yemek mümkün. Geçmiş vakitlerde yaşadık bunları çünkü.
Sonra ikinci bir durum “nöbetçi uzmanlar”. Evden nöbet. Güzel iş. Nöbetçiyse uzmanda olsa bakamaz mı hasta. En azından yoğun anlarda iş yükünü hafifletemez mi?
Konu sağlık olunca, bu konuda belli kısıtlamalar dayatılınca dengem bozuluyor. Küçük de olsa baş ağrımda bile yardım alabileceğim acil servislerin varlığı ağrımı hafifletiyor. Hastaneye çıkmak için minibüs parası denkleştiremeyen insanlardan “acil değil ücreti” istemek insaflı olmasa gerek.  Acilden caydırma hamlesi umarım başka işler açmaz başımıza. Benden söylemesi. Sağlıcakla.. 

Hiç yorum yok: