22 Şubat 2012 Çarşamba

KIŞLAR MASALDI


Dedem(Allah rahmet eylesin)
Halil Oral/Tavşanlı

Sessizce girerdik yazdan kışlara. Geçişlerin acısını bilirdik de bildirmezdik. Uzundu kış geceleri. Bu uzunluğa ocak başı sıcaklığının yanı sıra on dört numara gaz lambasının aydınlığı eşlik ederdi. Ninemin devli, perili masalları geceyi daha da esrarlı hale getirirdi. Dedemin savaş hikâyeleriyle gecenin esrarından sıyrılırdık vakit vakit. Annemin eteğine sarılan ben, bu sıyrılışla daha dik durmaya çalışırdım sanki.
Fırtınanın getirdiği kar fışkınları, ahşap yapılı cam aralığından içeri sokulurdu çoğu vakit. Her sokuluş bir üşüyüştü aslında. Ocak başında tutuşan dikmenin çatırtılı yanışı iyi gelirdi üşüyüşlere. Hava üşürken, odun yanardı. Üşüyenle üşümek, yananla yanmak gerekirdi belki de. Biri yanarken, diğeri üşümeli mi sizce? Ya da diğeri üşürken biri yanmalı mı? Biri üşütürken diğeri yakmalı mıdır yoksa? Bu hengâme içinde kaçardı uykular. Of ki, Of! .
Ayaz gecelere çöker, sular bile gecelerde donardı. Yıldızlar da, ayaz kesen gecelerde bir başka parlardı. Kayda mı düşerdi üşüyüşleri, kayıttan mı bu bilinmezdi.
Dışarısı ayaz keserken yıldızlar neden daha berrak olurdu? Neden buz kesen kışlarda hatırlardım ben yazı. Neden gecelerden

20 Şubat 2012 Pazartesi

NİNEMİN ÇİLESİ(AŞKI)



Halil Oral/Tavşanlı

Bu ülkeyi sevmek için şair olmak gerekmez. Dağ ve ovalarını anlatmak için bilgin olmaya da hiç gerek yoktur. Yetmiş yaşın üstüne geldiği halde dağ ve yaylalarda keçi güden ninelere sorun bu coğrafyayı. Şairden de, bilginden de daha samimi anlatsın size. Hangi derenin suyu engin, hangi yayla daha bereketli desin bir bir. Anlatırken sevinsin şiirler.
Oturduğun yerden ahkâm kesmek, hamasi söylemlerde bulunmak kolaydır. Oturduğu yerden nutuk çekip bu coğrafyayı sevdiğini söyleyenlerin sevgisini ölçmek bile zordur. Yayladaki nine öyle mi?  Sorun anlatsın sevginin ne demek olduğunu. Anlattıkça en kısa sürede anlarsınız sevdayı.  İçindeki sevdalar Anadolu için, kaygıları millet içindir.
Ben dahi, şiirlerimde hileye başvururken o tertemizdir. En çocuksu duygularla, hatta en çocuksu düşlerle avutur kendini çok vakit. Kimsenin kimseyi tanımadığı, insanların günlük çıkar ve hazları dışında hiçbir şeyle ilgilenmediğini gördükçe yıkılır. Yıkılırken yıkar ağıtları. Bu haliyle bilginlerden daha bilgin, şairlerden daha engindir.
Kar zarar hesabını, güttüğü

14 Şubat 2012 Salı


PATATES  TOHUMU VE YAKLAŞAN VAKİT
 Halil Oral/Tavşanlı

 Önce haberi hatırlatarak başlayalım.  
Kütahya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından “Kütahya Ekonomisinde Patatesin Önemi ve Yeri” konulu toplantı yapıldı.
     Kütahya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından 22.09.2011 Perşembe günü saat 10.00’da İl Özel İdaresi Meclis toplantı salonunda düzenlenen toplantıda ‘Kütahya Ekonomisinde Patatesin Önemi ve Yeri’ konusu masaya yatırıldı.
     Toplantıda dünyada, Türkiye’de ve İlimizde patates yetiştiriciliği, üretim miktarları ve üretim için gerekli alt yapı ile ilgili bilgiler verildi.
     Toplantıda ilk olarak Kütahya İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür vekili Seyfettin Baydar Ülkemizde ve Kütahya’da patates yetiştiriciliği ile ilgili bilgiler verdi. Baydar “ Kütahya patates yetiştiriciliği için oldukça verimli topraklara sahip. Patates diğer ürünlerle kıyasladığımızda örneğin buğdaya göre en az iki kat daha fazla kazanç getiriyor.
İlimizde tohumluk patates üretimi olmamasına rağmen karantinaya tabi hastalıklar yönünden temiz olması, rakımının yüksek olması, iklim ve toprak özelliklerinin tohumluk patates yetiştiriciliği için uygun olması, 4 yıllık münavebe gerekliliğine cevap verebilecek geniş alanların bulunması nedeniyle;  büyük bir potansiyel taşımaktadır. İlimizin en büyük avantajı topraklarımızda ilk defa patates ekiliyor olması nedeniyle patatesin yoğun olarak ekildiği alanlarda meydana gelen toprak yorgunluğunun oluşmamasıdır. Bu nedenle aşırı gübre vermeden daha yüksek ve kaliteli ürün alınabilmektedir. Komşu ilimiz Afyonkarahisar'da dekardan ortalama 3 ton patates alınmakta iken, ilimizde verim dekardan 4 tona kadar çıkabilmektedir” dedi.
Bu haber 23 Eylül 2011tarihli gazetelerimizde de yer aldı. Haberin üzerinden yaklaşık 5 ay geçti. İl Tarım müdürlüğünün yaptığı duyuru önemli mi önemli. Buğdaya göre 2 kat kazanç getiren bir ürünün tespit edilerek çiftçimize önerilmesi

13 Şubat 2012 Pazartesi

KAR GELİYOR/ ZOR GELİYOR



Halil Oral

İçimizde şüpheyle korkular büyütüp durduk yıllarca. Kimi zaman Amerikan kuşatmasından, kimi zaman küresel tehlikelerden dem vurduk. Kızdık, öfkelendik, darlandık, daraldık. Daraltılarımıza sebebi hep başkalarında aradık. Ağustos böceği zırıltısında birbirimize laflar yetiştirmenin sarhoşluğunda sürdü zaman. Dalavereler öğünü oldu kimilerinin. Öğün başlarında dış kuşatmalardan söz ederken, iç kuşatmalarına bakmadı hiç kimse.
Turizme destek dendi, koşar adım yetişti kimileri. Tarım ve hayvancılık dendi, son sürat girdi sıraya. Kobi, hobi dendi, ön saflara dikildi. Krizlere bayrak sallandı akşam haberlerinde. Hak adalet dendi, boyunlar çekildi usulca. Netice battı, batırdı. Hiç kimse kendine bakmadan, kendini sorgulamadan “küresel kriz” diyerek haykırdı. Hay Allah!
Kendi yarattığı krizlerden

10 Şubat 2012 Cuma

ARKADAŞ



Köyleri dolaştım gerçeği gördüm
Yolları bağlanmış çözsek arkadaş
Kekikli dağlarda şiirler ördüm
İçinde duyguyu sezsek arkadaş!

Köylü terk eğliyor bahçeyi bağı
Epeyce yaşlanmış köylerin sağı
Aç kurtlar paylaşmış güzelim dağı
Yaylada kekiği yazsak arkadaş!

Bacanın üstünde tütmüyor duman
İşsizlik belası vermiyor aman
Şu gençler kentlere göçtüğü zaman
Tarlada ekini bozsak arkadaş!

Topraktan kopuyor goncalar güller
Kahırdan tutulmuş ağızda diller
Köyün kıymetini bilmez cahiller
Yanlış gidişatı çözsek arkadaş!

Gezdikçe umudum darda kalıyor
Düşlerim gecede hüzün salıyor
Kimsesiz köylerde gözüm dalıyor
Göçü önerene kızsak arkadaş!

Bir deryadır köyler bunu bilmeli
Ummanın içinde yüzü gülmeli
Devletin şefkati ona gelmeli
Bahçede bülbülü dizsek arkadaş!

Gurbete düşüyor oğlanı kızı
Köyde bir başkadır göğün yıldızı
Kudretin sahibi dinlerse sözü
Bahçelerde çiçek bezsek arkadaş

Çoban Çeşmesinin güzeldir sözü
Benleri toplayıp harmanlar bizi
Uzaktaki bir köy olunca sızı
Acıyı kederi ezsek arkadaş.
Halil Oral

SEVDALANMAK HÜNERDİR ASLINDA



Halil Oral/Tavşanlı

Kaç bebek ninnisiz büyür, kaç sevda sevgisiz. Emeksiz hangi dal meyve tutar. Ya da hangi gövde dal. Sevdasız hangi düşün hayrı görülür? Düşüncesiz düşler harman yerinde savrulan saman çöpü gibidir. Kim iddia eder aksini? Varsa çıksın!
Gecelerin karanlığını gündüzler kurtarır. Her gecenin bir gündüzü mutlaka vardır. Kışlarınsa yazı. Sözün tam da burasında “hayda!” demekte haklı da bulurum sizi. Bebekten meyveye, daldan düşe, düşten saman çöpüne yeldirmek hangi

7 Şubat 2012 Salı

ONLU SAYMA VE EBELİK


Halil Oral/Tavşanlı

Rakamları görmüştüm de üzerinde bu kadar kafa yormamıştım aslında. Neticede azlık veya çokluğu ifade edip geçerlerdi gözümde. Azlık veya çokluğun gerçek olması can acıttığı gibi, mutlu eden, sevindiren tarafı da vardır. Bu duruma, bakışa, ya da azlık veya çokluktan umduklarımıza göre değiştiğini biliriz elbette. İnsanın umudu sınırsız olabilir. Rakamlar da sonsuzdur. Sonsuzluk iyi midir? Hangi değerin sonsuzluğu fenalığa ya da iyiliğe işarettir? Bunu da başkaları bana açıklasın.
İlkokul yıllarımda en kolayıma beşerli ve onarlı saymak gelirdi. Tekli sayıdan başlayıp ikişerli üçerli saymanın bir yerinde mutlaka takılırdım. Bu yüzden oyunlarda ebe olduğumda beşerli ya da onarlı saymayı tercih ederdim. Dilim hiç sürçmezdi nedense.
Rakamlarla oynamayı

TEKNOLOJİ VE DOĞADAKİ DENGE




Halil Oral

Mühendis ve bilim adamları insanlığa farklı olanaklar sundukça hayatımızın kolaylaştığını sanırken, ürküten yanlarını da bazen hep birlikte görüyoruz. İnsanlığı bir anda yok edebilecek kuvvetler insanın gözünü gerçekten korkutuyor.  Artan teknolojiyle birlikte insanın insanı anlaması güçleşiyor, ülkeler arasında uçurumlar peydahlanıyor birden. Teknoloji çok da insancıl davranmıyor bazen. Cep telefonu iletişimde kolaylık ve konfor yaratırken, yaygın şekilde ifade edildiği üzere pek çok hastalığa da davetiye çıkarabiliyor. İletişim rahatlığı sağlarken, yaşam konforunu zedeleyebiliyor. Teknoloji arttıkça insanın insana karşı açtığı savaşlar çoğalıyor.
En kötüsü, teknolojiyle artan sanayi gelişim ve üretimi doğanın dengesini alt üst edebiliyor. Bu alt üst ediş

5 Şubat 2012 Pazar

FERHAT’IN KAZMASI VE KURTULUŞ



KURTULUŞTA EMEĞİ GEÇENLER
Halil Oral

Kurtuluş günü kutlamalarında çoğu insan kent meydanlarında hop oturup hop kalkarken, çocukluk yıllarımdaki ülkemin kıt imkânları aklıma gelir hep. Zorunlu durumlarda şehirden köyüme çamurlu toprak yolları yara yara gelen jeepleri hayranlık ve şaşkınlık içinde izleyişim gözlerime mum gibi dikilir. Şimdi düşünürüm de, kim nasıl icat etmişti o araçları? Hatta benim yaşımdakilerden çoğunun çocukluğu bir otomobil, bir uçak, bir elektrik lambası, bir radyo bile görmeden geçmiştir. Hatta çocukluğumuz nükleer silahları, lazer ışınlarını, uzay seyahatlerini hayal

1 Şubat 2012 Çarşamba

BAKIR ÇAĞI



Halil Oral/Tavşanlı

İçimizdeki umutlar yelkenlerimizi canlandıracak boyutta olurdu hep. Kimse kayıtsız kahkahalar atacak yapıda değildi. Kışların bir mevsim olduğu bilinir gelip geçeceğine yürekten inanılırdı. Bakır çağıydı belki yaşadığımız. Çağa rağmen duygularımızı da tarihimizi de korurduk yüreğimizde. İnançlarımız desen yine öyle.
Dünya hızlı döndü veya döndürüldü birilerince. Dönüş hızı arttıkça merkez kaç kuvvetin savuruşları durduğumuz noktayı değiştirdi. Bu değişimle uzak düştük kimi zaman birbirimizden. Terk edişin şaşkınlığıyla çağlar atladık sandık. Bu sanışla girdik naylon çağına. Kim daha mutlu naylon çağında? Kim daha sağlıklı sentetik gıdalarla? Bu çağın aşkları bile