Halil Oral
Mühendis ve
bilim adamları insanlığa farklı olanaklar sundukça hayatımızın kolaylaştığını
sanırken, ürküten yanlarını da bazen hep birlikte görüyoruz. İnsanlığı bir anda
yok edebilecek kuvvetler insanın gözünü gerçekten korkutuyor. Artan teknolojiyle birlikte insanın insanı
anlaması güçleşiyor, ülkeler arasında uçurumlar peydahlanıyor birden. Teknoloji
çok da insancıl davranmıyor bazen. Cep telefonu iletişimde kolaylık ve konfor
yaratırken, yaygın şekilde ifade edildiği üzere pek çok hastalığa da davetiye
çıkarabiliyor. İletişim rahatlığı sağlarken, yaşam konforunu zedeleyebiliyor.
Teknoloji arttıkça insanın insana karşı açtığı savaşlar çoğalıyor.
En kötüsü,
teknolojiyle artan sanayi gelişim ve üretimi doğanın dengesini alt üst
edebiliyor. Bu alt üst ediş
doğayı insanlığa karşı kendiliğinden savaşa zorluyor.
Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan bir kişinin yıllık ihtiyaçlarını karşılayabilmek
için topraktan 20 ton hammadde çıkarılması gerektiği ifade ediliyorsa; buna
toprak, buna doğa nasıl dayanır?
Daha önceki
yıllarda ülke olarak hep birlikte yaşadık. Çay ve fındığımızın radyasyona
bulaşması teknoloji yüzünden olmadı mı? Denizlerimizin alt yapısının kirlenerek
canlı türlerinin yok olmaya yüz tutması teknolojinin yarattığı bir sonuç değil
midir? Sanayi atıkları, petrol kaçakları,
yağmur ve sellerin sürüklediği suni gübreler, insan artıkları, sulara
karışan deterjanlar, termik santrallerden doğaya salınan gazlar, tarım
alanlarında kullanılan sözde koruyucu ilaçlar doğanın insana karşı savaş
açmasına neden olmuyor mudur acaba?
Doğanın
insanlığa açtığı bir karşı savaşı da metrekareye yüz seksen kilo yağmur düşünce
yaşamadık mı? Doğanın açtığı bu savaşta onlarca can ve mal kaybı vermedik mi?
Teknolojiye
bağlı sanayi üretiminin doğaya vereceği zarar hesaba katılmadan artacak olursa,
ödenecek bedel çok yüksek olacağa benzer. Milyon yıllar önce yüce bir gücün
etkisiyle meydana gelmiş biyosfer tabakasının bileşimini insan kendi elleriyle
bozdukça kendi yaşamını zora sokmuyor mu aslında?
Doğanın insana
karşı açtığı savaşta düşmanını seçmekte isabetli davranmadığı, suçsuz insanları
da kurban ettiği apaçık ortada.
Bu yıl buğday
ektiğim tarlada bir sürü fare deliği ortaya çıktı. Buğdaylarım ancak bu kadar
zarar görebilirdi. Sebebi yılanlar azalmış çevrede. Kim öldürdü yılanları?
Keneler ülkemde can alıyor. Neden? Kuş gribi diye anamın tavukları dâhil, pek
çok kanatlı itlaf edildi. Bu yıl tarım alanlarında ekili pek çok sebze türüne
havadan yağan her neyse oldukça zarar verdi. Hatta pek çok sebze türünde verim
düştü, kurumaya yüz tuttu. Yakın çevremizde karaağaçların kurumasından sonra bu
yıl kayısı ve kiraz ağaçlarının kurumasına sebep ne? Bu sonucu etkili yetkili
herkes hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz aslında. Zararı hep birlikte ödüyoruz
belki de. Duyarsız davranırsak ödemeye de devam
edeceğiz.
Velhasıl
biyosfer içinde devam eden yüce dengeyi teknoloji ve üretim adına bozmak
insanlığın hiç de hayrına değil. Doğa
suçlu suçsuz ayırt etmediğine göre herkese doğayla ilgili önemli görevler
düşmektedir. Doğa ve çevrenin korunması dünyada yaşayan herkesin birincil
görevi olmalıdır? Doğadaki denge sorumlu insanların çokluğuyla orantılı
artacaktır. Hatta eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının ciddi biçimde ele
alınması gerekmez mi? Sağlıklı kalkınmanın düzenli çevre ve doğayla ilintili
olduğunu artık hepimiz bilmek zorundayız. Yoksa insanlığın işi zor mu zor. Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder