7 Şubat 2012 Salı

TEKNOLOJİ VE DOĞADAKİ DENGE




Halil Oral

Mühendis ve bilim adamları insanlığa farklı olanaklar sundukça hayatımızın kolaylaştığını sanırken, ürküten yanlarını da bazen hep birlikte görüyoruz. İnsanlığı bir anda yok edebilecek kuvvetler insanın gözünü gerçekten korkutuyor.  Artan teknolojiyle birlikte insanın insanı anlaması güçleşiyor, ülkeler arasında uçurumlar peydahlanıyor birden. Teknoloji çok da insancıl davranmıyor bazen. Cep telefonu iletişimde kolaylık ve konfor yaratırken, yaygın şekilde ifade edildiği üzere pek çok hastalığa da davetiye çıkarabiliyor. İletişim rahatlığı sağlarken, yaşam konforunu zedeleyebiliyor. Teknoloji arttıkça insanın insana karşı açtığı savaşlar çoğalıyor.
En kötüsü, teknolojiyle artan sanayi gelişim ve üretimi doğanın dengesini alt üst edebiliyor. Bu alt üst ediş
doğayı insanlığa karşı kendiliğinden savaşa zorluyor. Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan bir kişinin yıllık ihtiyaçlarını karşılayabilmek için topraktan 20 ton hammadde çıkarılması gerektiği ifade ediliyorsa; buna toprak, buna doğa nasıl dayanır?
Daha önceki yıllarda ülke olarak hep birlikte yaşadık. Çay ve fındığımızın radyasyona bulaşması teknoloji yüzünden olmadı mı? Denizlerimizin alt yapısının kirlenerek canlı türlerinin yok olmaya yüz tutması teknolojinin yarattığı bir sonuç değil midir? Sanayi atıkları, petrol kaçakları,  yağmur ve sellerin sürüklediği suni gübreler, insan artıkları, sulara karışan deterjanlar, termik santrallerden doğaya salınan gazlar, tarım alanlarında kullanılan sözde koruyucu ilaçlar doğanın insana karşı savaş açmasına neden olmuyor mudur acaba?
Doğanın insanlığa açtığı bir karşı savaşı da metrekareye yüz seksen kilo yağmur düşünce yaşamadık mı? Doğanın açtığı bu savaşta onlarca can ve mal kaybı vermedik mi?
Teknolojiye bağlı sanayi üretiminin doğaya vereceği zarar hesaba katılmadan artacak olursa, ödenecek bedel çok yüksek olacağa benzer. Milyon yıllar önce yüce bir gücün etkisiyle meydana gelmiş biyosfer tabakasının bileşimini insan kendi elleriyle bozdukça kendi yaşamını zora sokmuyor mu aslında?
Doğanın insana karşı açtığı savaşta düşmanını seçmekte isabetli davranmadığı, suçsuz insanları da kurban ettiği apaçık ortada.
Bu yıl buğday ektiğim tarlada bir sürü fare deliği ortaya çıktı. Buğdaylarım ancak bu kadar zarar görebilirdi. Sebebi yılanlar azalmış çevrede. Kim öldürdü yılanları? Keneler ülkemde can alıyor. Neden? Kuş gribi diye anamın tavukları dâhil, pek çok kanatlı itlaf edildi. Bu yıl tarım alanlarında ekili pek çok sebze türüne havadan yağan her neyse oldukça zarar verdi. Hatta pek çok sebze türünde verim düştü, kurumaya yüz tuttu. Yakın çevremizde karaağaçların kurumasından sonra bu yıl kayısı ve kiraz ağaçlarının kurumasına sebep ne? Bu sonucu etkili yetkili herkes hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz aslında. Zararı hep birlikte ödüyoruz belki de. Duyarsız davranırsak ödemeye de devam  edeceğiz.
Velhasıl biyosfer içinde devam eden yüce dengeyi teknoloji ve üretim adına bozmak insanlığın hiç de hayrına değil.  Doğa suçlu suçsuz ayırt etmediğine göre herkese doğayla ilgili önemli görevler düşmektedir. Doğa ve çevrenin korunması dünyada yaşayan herkesin birincil görevi olmalıdır? Doğadaki denge sorumlu insanların çokluğuyla orantılı artacaktır. Hatta eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının ciddi biçimde ele alınması gerekmez mi? Sağlıklı kalkınmanın düzenli çevre ve doğayla ilintili olduğunu artık hepimiz bilmek zorundayız. Yoksa insanlığın işi zor mu zor. Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: