İklim ve doğanın insan davranışları üzerinde önemli etkileri olduğuna inananlardanım. Bizim köye Tavşanlı istikametinden Emet tarafına giderken, yaklaşık onuncu kilometresinde Balıköy yol levhası yönündedir. Daha demiryolu geçidini geçer geçmez rampayı karşında bulursun. O rampanın eğim ve yükseltisi ne kadardır ifade edemem. Yokuşun tepesine vardın mı ötesi engin. Her yokuşun bir inişi vardır ya, ya da tam tersi. Karşı yönden gelirken de bu tarafı enginleşir.
Sonbahar ve kışlarda o tepenin
sisi, yağmuru, karı eksik olmaz. O noktada tekere çok zincir takmalarım
olmuştur. Aşağıdan kaptırsan da, kıvrım noktasına varınca bir o yana bir bu
yana yalpalayıp kalır araç. Karlı soğuk kış günlerinde zangadak dikilir kalırsın.
Motorlu araçların olmadığı eski günlerde
kömürlü posta trenleri vardı. Tek ulaşım aracıydılar. Demirli köylerinin ortak noktasına tesis
edilince “Demirli İstasyonu” adıyla anılır. Alman mimarisiyle yapıldığı hemen
herkesce bilinir.
Kömürlü posta trenleri o hat
üzerinde önemli işlev görmüştü. Doksan Yarmaya girerken o trenlerin düdüğü bir başka öterdi. Sanki bizim
köyü selamlar gibi çıkardı sesi.
Geçen, devlet kurumlarından birinin
müdürü olan Salim bey, demiryollarıyla ilgili yazdığım yol hikayesinin
altındaki yorumunda “köylere hayat
veren, canlılık getiren” ulaşım aracı olduğunu ifade etmişti.
Demirli istasyonunun karşı köyden
“Makascı Ahmet” lakabıyla bilinen, trenlerin istasyona giriş çıkış hatlarını
belirleyen tek makascısı vardı. Genç denebilecek yaşta traktör kazasında
yaşamını yitirdi.
Makascı Ahmet’ten başka istasyonun
asıl amiri İstasyon şefi bulunurdu. Lacivert takımlı, kafalarında kırmızı demiryolu
armalı şapkası olan şefler. Trenlerin geliş gidiş hareketlerinden, bilet kesme
işlemlerinden, aynı zamanda istasyonun genel yönetiminden sorumlu olurlardı.Kömürlü
lokomotifler belirtilen saatinde nadiren
gelirdi. Lokomotif arızalanır, tehir yapardı. Telefondan çok, telgraf
makineleri çok çalışırdı. Kendince alfabesi olan alet değişik uzunluk ve
kısalıkta “tık tık” sesleri çıkarırdı. Görevliler o alfabeyi de çok iyi
bilirlerdi.
O istasyonlarda sabahlayan çok
yolcu olmuştur. Makascı Ahmet, köyden gelen yolcular üşümesin diye bekleme
salonundaki alman malı dökümden mamul sobayı çok yakmıştır. Sobanın üst
deliklerinden salona yansıyan ışık yolcuların yüreklerindedir hala. Makascı
Ahmet’in yaktığı sobanın sıcaklığını çok insan unutmamıştır.
Anadolu köylüsü devlet adına iş
yapan herkese saygı duyar. “Haklısın beyim” bakışı ve saygısıyla
görevlilerin hep göğsünü kabartmıştır. Bölge insanı mülayimdir,
saygılıdır, yönetilmesi en kolay tabiattadır.
Mülayim duruşuna iklimin etkisinin olduğuna inanırım hep. Bizim köyün
rakımı altıyüz metre civarındadır. Balıköy yöresine doğru gidildikçe dört yüze
kadar düşer. Hepten iklim demenin eksik tarafı vardır. Ata erkil aile yapısı
içinde yetişmenin, büyüğe küçüğe saygı öğretisinin payı mutlak olarak büyüktür.
Uzay teknolojilerinin konuşulduğu,
kamikaze dronların hedef şaşmazlığından bahsedildiği, yapay zeka
uygulamalarının gün gün gün arttığı zaman diliminde ben, eski anıları
deşiyorum. Ne işe yarayacaksa.. Hatta kimler okunmaya değer bulacaksa.
Bitcoin, borsa, altın döviz, yatırım
desem kimler kulak kabartır deneyip görmek lazım. Hele benim bu anlatımlarıma
genç neslin dönüp bakması hepten imkansız mıdır bilmem ki. Bi kere onların
dilinden konuşmayı öğrenmem lazım. Onların yediği gibi yemem, giydiği gibi
giymem, birazcık repçe bilmem lazım herhalde. Başarmak için kaç fırın ekmek
yemem lazım bilemem. Bildiğim tek şey, bombanın üstüne gidilmezmiş. Ben,
yaşanan gerçekleri anlatabildiğim kadar mutluyum. Kulağım duyuyor, gözüm
görüyor. Zaman beni kandırmış olsa da, huzurluyum. Kandırmışsa, kandıran zaman utansın.
Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder