22 Aralık 2024 Pazar

İSTASYON VE MAKASÇI AHMET!

 İklim ve doğanın insan davranışları üzerinde önemli etkileri olduğuna inananlardanım. Bizim köye Tavşanlı istikametinden Emet tarafına giderken, yaklaşık onuncu kilometresinde Balıköy yol levhası yönündedir. Daha demiryolu geçidini geçer geçmez rampayı karşında bulursun. O rampanın eğim ve yükseltisi ne kadardır ifade edemem.  Yokuşun tepesine vardın mı ötesi engin.  Her yokuşun bir inişi vardır ya, ya da tam tersi.  Karşı yönden gelirken de bu tarafı enginleşir.

Sonbahar ve kışlarda o tepenin sisi, yağmuru, karı eksik olmaz. O noktada tekere çok zincir takmalarım olmuştur. Aşağıdan kaptırsan da, kıvrım noktasına varınca bir o yana bir bu yana yalpalayıp kalır araç. Karlı soğuk kış  günlerinde zangadak dikilir kalırsın. 

Motorlu araçların olmadığı eski günlerde kömürlü posta trenleri vardı. Tek ulaşım aracıydılar.  Demirli köylerinin ortak noktasına tesis edilince “Demirli İstasyonu” adıyla anılır. Alman mimarisiyle yapıldığı hemen herkesce bilinir.

Kömürlü posta trenleri o hat üzerinde önemli işlev görmüştü. Doksan Yarmaya girerken  o trenlerin düdüğü bir başka öterdi. Sanki bizim köyü selamlar  gibi çıkardı sesi.

Geçen, devlet kurumlarından birinin müdürü olan Salim bey, demiryollarıyla ilgili yazdığım yol hikayesinin altındaki yorumunda  “köylere hayat veren, canlılık getiren” ulaşım aracı olduğunu ifade etmişti.

Demirli istasyonunun karşı köyden “Makascı Ahmet” lakabıyla bilinen, trenlerin istasyona giriş çıkış hatlarını belirleyen tek makascısı vardı. Genç denebilecek yaşta traktör kazasında yaşamını yitirdi. 

Makascı Ahmet’ten başka istasyonun asıl amiri İstasyon şefi bulunurdu. Lacivert takımlı, kafalarında kırmızı demiryolu armalı şapkası olan şefler. Trenlerin geliş gidiş hareketlerinden, bilet kesme işlemlerinden, aynı zamanda istasyonun genel yönetiminden sorumlu olurlardı.Kömürlü lokomotifler belirtilen saatinde  nadiren gelirdi. Lokomotif arızalanır, tehir yapardı. Telefondan çok, telgraf makineleri çok çalışırdı. Kendince alfabesi olan alet değişik uzunluk ve kısalıkta “tık tık” sesleri çıkarırdı. Görevliler o alfabeyi de çok iyi bilirlerdi.

O istasyonlarda sabahlayan çok yolcu olmuştur. Makascı Ahmet, köyden gelen yolcular üşümesin diye bekleme salonundaki alman malı dökümden mamul sobayı çok yakmıştır. Sobanın üst deliklerinden salona yansıyan ışık yolcuların yüreklerindedir hala. Makascı Ahmet’in yaktığı sobanın sıcaklığını çok insan unutmamıştır.

Anadolu köylüsü devlet adına iş yapan herkese saygı duyar. “Haklısın beyim” bakışı ve  saygısıyla  görevlilerin hep göğsünü kabartmıştır. Bölge insanı mülayimdir, saygılıdır, yönetilmesi en kolay tabiattadır.  Mülayim duruşuna iklimin etkisinin olduğuna inanırım hep. Bizim köyün rakımı altıyüz metre civarındadır. Balıköy yöresine doğru gidildikçe dört yüze kadar düşer. Hepten iklim demenin eksik tarafı vardır. Ata erkil aile yapısı içinde yetişmenin, büyüğe küçüğe saygı öğretisinin payı mutlak olarak büyüktür.

Uzay teknolojilerinin konuşulduğu, kamikaze dronların hedef şaşmazlığından bahsedildiği, yapay zeka uygulamalarının gün gün gün arttığı zaman diliminde ben, eski anıları deşiyorum. Ne işe yarayacaksa.. Hatta kimler okunmaya değer bulacaksa. 

Bitcoin, borsa, altın döviz, yatırım desem kimler kulak kabartır deneyip görmek lazım. Hele benim bu anlatımlarıma genç neslin dönüp bakması hepten imkansız mıdır bilmem ki. Bi kere onların dilinden konuşmayı öğrenmem lazım. Onların yediği gibi yemem, giydiği gibi giymem, birazcık repçe bilmem lazım herhalde. Başarmak için kaç fırın ekmek yemem lazım bilemem. Bildiğim tek şey, bombanın üstüne gidilmezmiş. Ben, yaşanan gerçekleri anlatabildiğim kadar mutluyum. Kulağım duyuyor, gözüm görüyor. Zaman beni kandırmış olsa da, huzurluyum.  Kandırmışsa, kandıran zaman utansın. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: