1 Aralık 2024 Pazar

BOŞLUĞUN SARMALI VE GAYRET!

 

Ben anlattıkça bıyık altından kıs kıs gülüyordur kimileri. Gülsünler hiç sorun değil. Ben de gülüyorum bazen kendi halime. Bu gülüşler kimi vakit hüzün yükünü de içinde barındırıyor canım.  Olsun yaşadık, gördük. Yaşama ve görmeler mücadele gücü kazandırdı bize hiç yoktan.  Yetenek ve becerilerimizin gelişmesine vesile oldu en azından. Zorlukların ve yoklukların tutsağı olmak insan olana ağırdır. Ağırlığın altında ezilmeye boyun bükmek insan olana yakışmaz velhasıl.

Çoban kültürünün ortaya çıkardığı hava raporu vardır. Eskiden meteoroloji mi vardı kardeş. Olsa bile radyo dediğimiz şey bile daha dün çıktı ortaya. Mesele şu ki insan her yeniliği, her buluşu zorluklar karşısında keşfetmiştir.

Bizim köye yağmur bulutları Eğrigöz Dağı üzerinden gelirdi. Hatta Eğrigöz Dağı üzerinde iki yol izlerdi.  Bu, rüzgârın koşma hızına ya da köyün kuzey ve güneyindeki sıradağ biçimindeki ormanların çekim gücüne göre güzergâh çizerdi. Birinci yol Samanlık tarla- Sarıkaya-Emirler istikameti, ikinci yol Düverlik ormanları üzerinden Taşlı dağ- Karakova- Dağdemirli.. Yağmur bulutları Eğrigöz Dağı üzerinden doğu yönüne alçalırken yönünü belirlerdi. Bulutların havadaki geliş gidişlerine göre de havanın açık mı kapalı mı olacağının tahmini şıp diye önceden bilinirdi.

Buğdayları kosayla biçer, yalk araba dediğimiz öküz arabasıyla harman yerine taşır, yığın ederdik.  Mümkün mertebe etrafa fazla dağıtmadan yalk arabanın üzerinden direnle olabildiğince tepeye atardık. Bu atışı kolaylaştırmak için arabayı harmana yanaştırma işini rüzgâr yönünü dikkate alarak yapardık.   İnönü dediğimiz yöne yaslandı mı yağmur, harman yerine koştururduk. Harmanın dağınık yerlerini toplar, var olan çullarla üstünü örterdik.  Harman ıslandıkça dövenle öğütme işi gecikir, zorlaşırdı.  Bazen dövenin altındaki buğdayı palas- pandaras savurup  su değirmeninde un yaptırmaya giderdik. Bu savurmayı, bu gidişi yaşamayanların anlaması zor kardeş. Hazırda başka buğday yok yeğenim. Bu kadarını söyleyeyim de gerisini sen tasavvur et.  Yokluğun buyurduğu yön mücadeledir. Mücadele etmemenin sonucu miskinlik, el açmaktır. El açacak kimse olsa aç ama el açmak utançtır cancağızım. Ya işte böyle..

Hey gidi günler hey!.. Çöplüğümden çıkarıp çıkarıp yazıyorum.  Olmayan takım elbiselerimi, ayakkabılarımı, çeşidi bol sofraları..

Düş gemilerimi bu limanlardan alıp en görkemli koylara sokup çıkarırken eğleniyorum şimdi. Eğlenirken cümlelerin hassasiyetine sığınıyorum bir taraftan.  Acıma, acındırma değil mesele. En zorluklarda bile kendi ekmeğimizi yedik biz.  Tarhana çorbasının ardından süpürgeliğin teliyle diş kurcaladık ne haber!. İsyan da çözüm aramadık bizim oğlan..

Doğada zorluklar ve yokluklar pusuda bekler durur.  Hangi yaşta, hangi gün ve saatte kimin kapısını çalar bilinmez.

Yağmur ve kar accıık daha yağmasa gör sen bağrış ve çığırışları. Barajlar kurudu barajlar. Geçmişteki bizim boş buğday ambarları gibi dibi görünüyor barajların. Anamın harman gözlediği gibi su gözleyeceğiz.

Suyu bulmak armağandır insana.  Doymak bilmeyen açgözlülüğümü bu şekilde bastırıp şükre soyunuyorum bazen ben.

Yapay zekânın gündemi hızla kapladığı zaman diliminde ilkel anılara yol verip armağan ediyorum size.  Bu edişle c,oşarken boşluğun sarmalından kurtulmaya gayret ediyorum. Sağlıcakla..

Hiç yorum yok: