İnsan tutum ve davranışlarını
oluşturan hatta değiştiren o kadar çok etken var ki, sorma gitsin. Hele sosyal
medya son yıllarda belki de başı çekiyordur. Çekiyor diyebilmek için bir
araştırma yapmak lazım. Oysa biz kendi gözlemlerimiz nispetinde iddia sahibi
olabiliriz.
Özellikle belli yaş grubunun sosyal
davranışlarına etki ettiği muhakkak. Mankenlerin, ünlü şahsiyetlerin
giyiminden, kuşamından, alışkanlıklarından, yaşamından, gözlüğünden saç şekline
varana kadar ne varsa etkilenmediğini söylemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz.
Reklam filmleri algı yaratmada belli yaş grubunu çok çabuk ele geçirebiliyor.
Bu etkileşim bazen insanların kendi gerçeğinden çok uzakta olmasına rağmen
şartları zorluyor. Bu zorlama yaşam içinde değişik biçimlerde olumsuz
patlamalara sebebiyet veriyor.
Anamın temizlikte kullandığı kül,
kil ve toprakken; ben filanca artistin saçlarını savurtan şampuanı kullanmak
için şartlarımı zorluyorum!.. Anam kendi ürettiği sirkeyi sadece iştah açıcı
olarak değil arındırıcı olarak kullanırken bizim neler kullandığımıza bir
bakın. Yeşil sabun birçok temizliğe yeter artardı be! Bunları anlatırken alışkanlıklarımızın zaman
içinde nasıl şekil değiştirip tutum ve davranışlarımızı etkilediğini anlatabilmek
adına yazıyorum.
Adını markalaşmış bir ürünü bir
şekilde üstüne yapıştırmış olanın adım atışından etkilenip rüzgârına
kapılabiliyoruz. İyi mi, kötü mü farkına varmadan, vardırmadan. Uf uf!.
Rahmetli babam çiftçiliği
geleneksel yöntemlerle yapardı. Bir çift öküz, ardında karasaban veya pulluk.
Her baş hayvanımızın da bir adı mutlaka vardı. Gökmen öküz çift sürerken çiziye
yatmaya bir alıştı bu yatışı huy, karakter haline getiriverdi. Çift sürmek
işkence haline dönüşür, Anam demediğini gomazdı Gökmen’e… Sattırcen bunu! Der,
bi daha demezdi. Gökmeni satıp kurtulmak mümkün ama insan öyle mi?
İnsanın tutum ve davranışları da alışkanlık
haline gelince sosyolojik etkileşimler kendiliğinden ortaya çıkıyor. Filanca
burnuna hızma takmış aa-a bende
takmalıyım. Bir davranış biçimi davranış olmakla kalmıyor duygumuzdan
düşüncemize sonuçta davranışımıza yansıyor. Davranışlar tutumumuz, tutkumuz
olup çıkıyor.
Toplumsal duyarlılık adına
alışkanlıklarımız bile içinde yaşadığımız çevre tarafından oto kontrole
takılırdı. Aykırılıklar bir nokta da toplumsal zarar oluşturmasının çok
öncesinde temizlenirdi. Ya şimdi camide imam gık! diyemezken okulda öğretmen
höst! diyemiyor, sokakta bir büyük hişt! Diyemiyor. Sonra başıbozuk tutum ve
alışkanlıkların toplumsal sıkıntısını yaşıyoruz. Her birimizin olumlu veya
olumsuz tutumu davranış olarak ortaya çıktığında bütünsel bir bedeli hazır
vaziyette beklerken buluyoruz.
İlçemizin tanınmış pazarcı
esnaflarından Hasan Hüseyin Tayşi abi “ Len olum kısa yaz şu yazıları,
okuyamıyon” ikazında bulunuyor. Haklı mı haklı! Az sözle çok şey ifade
edebilmek de ayrı bir hüner. Biz de de o hüner olmayınca sona biraz dolanarak
varıyoruz. Uzun diyenler haklarını helal etsin artık.
Anlatım ve ifadelerim ne kadar net
ve anlaşılır oldu bilmem ki? Demem o ki, tutumlarımızı davranış olarak ortaya
koymadan süzüp elekten geçirmemiz gerek.
Olumsuz tutumlar bazen de çekilmez hale geliyor be kardeşim.
Tutuma bakmak gerek /kötüyü yıkmak
gerek/ şu geçici dünyada/ engince akmak gerek..
Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder