12 Ocak 2022 Çarşamba

TUTUM VE BEDEL

 


İnsan tutum ve davranışlarını oluşturan hatta değiştiren o kadar çok etken var ki, sorma gitsin. Hele sosyal medya son yıllarda belki de başı çekiyordur. Çekiyor diyebilmek için bir araştırma yapmak lazım. Oysa biz kendi gözlemlerimiz nispetinde iddia sahibi olabiliriz.

Özellikle belli yaş grubunun sosyal davranışlarına etki ettiği muhakkak. Mankenlerin, ünlü şahsiyetlerin giyiminden, kuşamından, alışkanlıklarından, yaşamından, gözlüğünden saç şekline varana kadar ne varsa etkilenmediğini söylemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Reklam filmleri algı yaratmada belli yaş grubunu çok çabuk ele geçirebiliyor. Bu etkileşim bazen insanların kendi gerçeğinden çok uzakta olmasına rağmen şartları zorluyor. Bu zorlama yaşam içinde değişik biçimlerde olumsuz patlamalara sebebiyet veriyor.

Anamın temizlikte kullandığı kül, kil ve toprakken; ben filanca artistin saçlarını savurtan şampuanı kullanmak için şartlarımı zorluyorum!.. Anam kendi ürettiği sirkeyi sadece iştah açıcı olarak değil arındırıcı olarak kullanırken bizim neler kullandığımıza bir bakın. Yeşil sabun birçok temizliğe yeter artardı be!  Bunları anlatırken alışkanlıklarımızın zaman içinde nasıl şekil değiştirip tutum ve davranışlarımızı etkilediğini anlatabilmek adına yazıyorum.

Adını markalaşmış bir ürünü bir şekilde üstüne yapıştırmış olanın adım atışından etkilenip rüzgârına kapılabiliyoruz. İyi mi, kötü mü farkına varmadan, vardırmadan. Uf uf!.

Rahmetli babam çiftçiliği geleneksel yöntemlerle yapardı. Bir çift öküz, ardında karasaban veya pulluk. Her baş hayvanımızın da bir adı mutlaka vardı. Gökmen öküz çift sürerken çiziye yatmaya bir alıştı bu yatışı huy, karakter haline getiriverdi. Çift sürmek işkence haline dönüşür, Anam demediğini gomazdı Gökmen’e… Sattırcen bunu! Der, bi daha demezdi. Gökmeni satıp kurtulmak mümkün ama insan öyle mi?

İnsanın tutum ve davranışları da alışkanlık haline gelince sosyolojik etkileşimler kendiliğinden ortaya çıkıyor. Filanca burnuna hızma takmış aa-a  bende takmalıyım. Bir davranış biçimi davranış olmakla kalmıyor duygumuzdan düşüncemize sonuçta davranışımıza yansıyor. Davranışlar tutumumuz, tutkumuz olup çıkıyor.

Toplumsal duyarlılık adına alışkanlıklarımız bile içinde yaşadığımız çevre tarafından oto kontrole takılırdı. Aykırılıklar bir nokta da toplumsal zarar oluşturmasının çok öncesinde temizlenirdi. Ya şimdi camide imam gık! diyemezken okulda öğretmen höst! diyemiyor, sokakta bir büyük hişt! Diyemiyor. Sonra başıbozuk tutum ve alışkanlıkların toplumsal sıkıntısını yaşıyoruz. Her birimizin olumlu veya olumsuz tutumu davranış olarak ortaya çıktığında bütünsel bir bedeli hazır vaziyette beklerken buluyoruz.

İlçemizin tanınmış pazarcı esnaflarından Hasan Hüseyin Tayşi abi “ Len olum kısa yaz şu yazıları, okuyamıyon” ikazında bulunuyor. Haklı mı haklı! Az sözle çok şey ifade edebilmek de ayrı bir hüner. Biz de de o hüner olmayınca sona biraz dolanarak varıyoruz. Uzun diyenler haklarını helal etsin artık.

Anlatım ve ifadelerim ne kadar net ve anlaşılır oldu bilmem ki? Demem o ki, tutumlarımızı davranış olarak ortaya koymadan süzüp elekten geçirmemiz gerek.  Olumsuz tutumlar bazen de çekilmez hale geliyor be kardeşim.

Tutuma bakmak gerek /kötüyü yıkmak gerek/ şu geçici dünyada/ engince akmak gerek..

Sağlıcakla..

Hiç yorum yok: