16 Ocak 2022 Pazar

SEVMEK YANMAKTIR!

 


Geçmiş yazılarımdan birinde “an mı son mu” diyerek kendimce sorular yöneltmiş, bir anlamda kendimi sorguya çekmiştim. İnsanın kendini sorguya çekebilmesi mühim bir mesele. Sorguya çekmek; menzile doğru yollardan varmanın çizgisini de gün yüzüne çıkarıyor. Sorguya çekme, hayata bakış açısını insanın kendi kendine izah etmesine sebep oluyor. Hayatı hangi gözle seyrettiğinin farkına vardırıyor kardeş. Bu seyri tam olarak yazıya dökebilmek, benim gibi yazmanın acemisi olanlar için oldukça zor.

Sadece var olmanın huzurunu kendi içinde yaşayanlar için yazmak kolaydır. Bu dar ve bencil kalıp içinde bunalmak gibi bir kaygıları yoktur ki. Onlar için kendi “anları” yeter de artar çok şeye. Aslolan sonken, anın keyfinde kalmak aldatıcı ve kolaycı bir tutum oysa.

Toplumla, yurtla, tarihsel değerlerle, var olan maddi ve manevi birçok kıymetle bağ kuramayanlar romantik aşk duygusuna sarılıp cinsi meselelerde şiirler düzüyorlar. Of of!...  Rağbet de görüyor mu görüyor cancağızım..

Kendi anından çıkıp ızdırap da duyabilmeli insan. Faniliğini bilmeli, kendi vücudunda olan değişimin farkına vararak tarihi ve sosyal çevreyle bağlar kurmalı, teselli aramalı, teselli bulmalı. Tüm bu buluşların(!) sonucunda işaret fişeği denecek davranışlar sergilemeli.

Kuşlar âlemi bile ibretlik olaylarla dolu. Baksak, seyretsek anlaşılacak çok şey. Uzak hedeflere alayıyla uçanlar daha kolay varırmış. Aile içinde ortak hedefe aynı duyguyla kilitlenenlerin başarıya ulaşmaması imkânsızdır. Her aile bireyi kendi yönünde uçmaya kalkarsa birlik diye bir şey kalmaz yeğenim. Ülkeyi bir aile sayarsak her bireyin uçma rotası ortak menzile hizmet etmeli. Sadece bireysel var oluşumuzun anında değil topyekûn huzurun gayretinde olmalıyız. Bunun için bireysel donanımlarımız toplumsal uçuşa katkıya hazır olmalı. Bu anlamda aile içi planlarım ne olmalı sorusunu kendimize sorabilmeliyiz. Sosyal problemleri azaltma yönünde hangi katkıları yapabilirim, hayat şartlarının iyileşmesine hangi çözüm yollarını önerebilirim derinliğinde olabilmeliyiz.

Günün kendi penceremizden eksilmediğini görmek yetmez kardeşim.  Toplumsal günün çoğalmasına katkı yapacak hangi fedakârlığa hazırız buna da bakmak lazım. İnsan kendine kaygılandığı kadar, toplumsal kaygı ve sevinçleri de duyumsamasını bilmelidir.

Rahmetli babam; “bir günü diğerine eşit olan zarardadır” sözünü çok iyi biliyor olmalıydı ki, ‘hiçbir şey yapmadığın anda bile günlük ekmek parasını kazanmalı insan’ derdi. Hey gidi babam hey!!...  O kadar boşta, boşluktayız ki, sorma gitsin.

Boşta, boşlukta durarak bireysel becerilerimizi bile körelttiğimizin farkında değiliz. Yumurtayı kırıp önüne koyamayacak çocuklar yetiştirdik. Cinsi ve nefsi duygularının tutsağında çoğunluk oluşturduk. Beklentileri hazıra dayalı duyguların çoğalmasına katkı sağladık. Of, of!.  İstisnalara sözüm olur mu? Olmaz kardeşim.. Üstelik alkış tutarım onlara..

Hayal kurmak yetmez! Fayda için, faydalı olmak için, katkı için, katmak için, ortaya koymak için kıpırdamak gerek. Sevmek, yanmayı gerektirir kardeş. Damar damar, nefes nefes!

Bu ülke sevmeye değer. Gösterin yanmalarınızı..

Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: