İnsan ömrü; çocukluktan başlayarak başkalarını tanıma ve anlama yolunda geçiyor. Anladıkça ve tanıdıkça değer yargılarınız değişiyor kardeşim. Yaşam şekilleri, algıları, beden dilleri, davranışları, dış görünümleri, konuşmaları kişiler hakkındaki fikirlerinizi şekillendiriyor bir yerde.
Geniş aile yapısı içinde, üstelik kırsalda
çocukluğu ve gençliği geçmiş birinin, ilerleyen yaşlarda farklı insan
davranışlarını gördükçe şaşırmaması imkânsızlaşıyor. Bazen küçük dilinizi
yutasınız geliyor şaşkınlıktan.
Geniş aile yapısı içinde bireysel
değil, bütüncül değer yargılarıyla duygu ve düşünceleri şekillenmiş birilerinin
“ütmek” gibi bir derdi olmuyor cancağızım. Hedefi; birliğe, beraberliğe,
topyekûn başarıya ayarlanmış, öyle görmüş öyle bellemiş birinin üten ve
ütülenleri görünce ürkmemesi imkânsız. Bu ürkme hali, insanın kendi içinde pek
çok şüphelerin doğmasına, tedbir içinde hareket etmesine sebep oluyor. İnsan
ilişkilerindeki şüphe hali pek çok güzel işin hayata geçmesine hatta toplumsal
başarıya engel oluyor. Zaman kaybettiriyor zaman…
“Sima, kalbin aynasıdır” ya da
“kalbinin güzelliği yüzüne vurmuş” deyimini siz de duymuş ve okumuşsunuzdur. Güzel bir yüz veya sima ister istemez olumlu
beklentiler yaratıyor her insan da. Bu beklenti şüpheleri azaltınca, cin çarpar
gibi çarpılınca aklınız başınıza geliyor yeğenim. Sütten ağzı yanan yoğurdu
üfleyerek yemeye başlıyor sonrasında. Of Of!....
Fiziki güzelliğe sahip niceleri,
acımasızca aldattı pek çoklarını. Fiziki güzellik olsa da ruh ve ahlaki
güzellik olmayabiliyor. Fiziki görünüş bir silah olup çıkıyor karşınıza.
Arzumuz, ikisinin bir arada olması değil midir? Olmayabiliyor işte.. Durum böyle olunca, içinizdeki tüm değer
yargılarınızın önünde “şüphe”, nöbetçi asker gibi bekliyor. Yapmanız gerekeni
yapmakta tereddüt ediyorsunuz haklı olarak.
Toplumsal başarı ve huzur, fert
fert içimizdeki tereddüt ve şüphenin ortadan kalkmasıyla bağlantılı.
Birbirimizi ütme değil büyütmenin gayretinde olmalıyız. Şairin şu dörtlüğü maksadı sanırım çok iyi
anlatıyor
Çaldığımız kapıları
Kilitli sağır bulduk
Kaderin ağlarında
Çırpındık durduk…… bu dörtlüğü
yazarken eskilerin misalleri kulaklarımda çınlıyor. “Her köyde bir evin olsun”, “kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da
doğurur”
Mesele topyekûn başarı dilimizden
dökülenle de değil fert fert duruşumuzla da ilintili. Çırpınmamak için; Sevginin,
güzelliğin, hissedişin, duygunun en güzel ışıltısı, tereddütsüz dolsun yüreğinize.
Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder