İletişim ve ulaşım oldukça kıt ve
kısıtlıydı Belli yaş grubu geçmiş günleri çok iyi hatırlayacaklardır. Kıt
imkânlara rağmen güçlü dostluklar inadına çoktu. Evden eve, köyden köye, ilden
ile dostluk köprüleri en güçlü ve samimi biçimde uzayıp giderdi. Günlük yaşam
güçlü hissediş ve samimiyet ganiydi. İnsanlar köyden köye gider her türlü
yardımlaşmanın, dayanışmanın, muhabbetin tadını çıkarırlardı. Yani insanlar;
dostun dostluğun mecnunuydular.
Rahmetli Sakıp Ağa’nın
söyleşilerini can kulağıyla dinlerdim. Kendi üslubuyla cümleler kurar,
nüktelerin arasına düşündüklerini apaçık yerleştirirdi. İşadamlarımızdan Koç’ta
az konuşur ama önemli laflar ederdi.
Sakıp Ağa dünya da önüne
geçilemeyecek üç konu var ki, Ölüm, teknolojik değişim ve vergi demişti yıllar
önce.
Teknolojik değişimler son sürat
devam ediyor gerçekten. Bu değişimin insanlar üzerindeki sosyal etkileri de olumlu
veya olumsuz yönde sürüp gidiyor. Giderken bazen sürüklüyor da… Olumlu
yönlerinin keyfini sürerken olumsuz yönlerinin ceremesini de ödüyor
insanlar. İnsan davranışları teknolojik
gelişmeyle şekil değiştiriyor, etkileşimde aynı oranda farklı kılıklara
bürünüyor. Suç ve suçlu bile teknolojik değişimle akla hayale gelmeyecek
şekillere girdi. Gerçekten belamı bela!
Benim içim güzel ama başkalarının
ki çürük. Benim içim güzel ama başkalarının ki pahalı. Benim içim güzel ama
başkalarının ki kara.. Benim içim güzel ama başkalarının ki fitne fücur.
Bu noktada Koç’un sözleri çınlıyor
kulaklarımda. “Eşeğin dik kulaklısı iyidir” demişti. Görsellikten öte bir mana
taşıdığını yıllar öncesinden yüreğime nakşetmişim. Duyarlılığa,
hassasiyete, dikkate işaret eden yanı
var kulaktaki dikliğin. Ya işte böyle…
Dünya göçse umurunda değil
kimilerinin. Cennetten bir köşk olsa da fakında değil. Alıcılar kapalı
kardeşim. Alıcısı açık olan bazıları da şeytani planların peşinde. Uf uf!
Aynı dile, aynı dine sahip insanlar
birbirine benzer gözükse de faklılıklar çıkıveriyor ortaya. Bu farklılık ilke
ve ülküde ayrışmalara sebebiyet veriyor. Ayrışmalar huzursuzlukların baş
mimarı. Aynı okulları okuyan, aynı eğitimi alan insanlar farklı davranışlar
sergiliyor. Farklı duruşlar iyiliğe, güzelliğe hizmet etse sözüm yok. Kimilerinde
ne ilke kalıyor ne ülkü! Oldu mu ya!
Sözü dolandırıp durmaya çok da
gerek yok aslında. Teknolojik gelişmeler artarak devam ederken ilke ve ülkü de
bir olmak lazım. Her ne iş yapıyorsak yapalım işimizin mecnunu olmak lazım.
Dostun dostluğun heva ve hevesinde olmak lazım. Ülkemizin birliğine
bütünlüğüne, gelişimine, topyekun huzura katkı yapacak eylem ve davranış içinde
olmak lazım. Yaptığımız her işin, her davranışın, her hareketin olumlu olumsuz
sosyal etkisini, katkısını hesap edebilmemiz lazım. Bu ülke hepimizin.
İçimizdeki sevgiyi artırmamız lazım. Ölüm gerçek!...... Hadi söyle; Leyla
mısın, Mecnun mu?
Sevemez kimse seni/ benim sevdiğim
kadar.. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder