4 Ocak 2022 Salı

BENİ DÖVÜN!

 

 

Geçenlerde önemli bir toplantıda önemli şeyler konuşuldu. Durum tespiti ve öneriler havada uçuştu. Düşünen insanları severim. Saygıyla eğilirim karşılarında. Durumumu bilenler bilir. Düşünen ve düşündüğünü ortaya koyan insanlardan edinimlerim ölçülemeyecek kadar çoktur. Teşekkürü çoktan hak ediyor böyleleri kardeşim. Aha  o toplantıda baş konuşmacıya “ – fabrika kurun fabrika”dedi birileri. Bunu derken ağzından köpükler saçıldı be ya… Hadi kuralım!  İstemeyenin gözü çıksın. Sen neresindesin? Tık yok, ses seda kesildi.  Bazıları “fabrika kurun” cazgırlığında sadece. Ya işte böyle. Sen hiç bir şeye dokunmayacaksın, kurun kurun! Diye köpüreceksin. Böyleleri tam da bedavacı türünden.  Rahmetli anam; “bedavacı bu bedavacı!”derdi böylelerine. Armut piş ağzıma düş beklentisi. Bazıları da kurum ya da ilgililerin kucağına sorunu atıp görevi tamamladım edasına bürünüyor. Of ne ala!.. Beyni de, kurumları da hor kullanmak diye buna denir herhalde.

İnsanın kendi bir fabrikadır aslında. Yeter ki doğru ve verimli kullanmasını bil. Ülke nüfusumuzu doksan milyon  kabul edip, çocuk ve yaşlı nüfusu çıkarsak  üçte biri, otuz milyon eder. Bu da 30 milyon fabrika demek kardeşim. Her fabrika! asgari düzeyde çalışmalı. Çalışmazsa iflasa sürüklenir iflasa…iflasın sonu acıdır, el açmadır, açlıktır, yalvarıştır, çaresiz boyun eğmedir, sürünmedir. Fabrikada üretilen bir kilo üretimin bir değeri vardır. Bugün yaptığı üretimle yarın yaptığı üretimin değeri aynı kalırsa sonuç hayra alamet değildir.

Her bir insan içinde durum böyledir aslında. Ne denmiş; bugünümüz yarınımıza eşit olmamalı. Kim demiş, nasıl demiş, neden demiş, bunu da siz araştırın.

Bir kurumda uzun yıllar çalıştım. Dört çeşit adam vardı çalışanların içinde. Hatta beş demek lazım. Sendikacının adamı, siyasetçinin adamı, işverenin adamı, bir grubun adamı, bir de Allahın adamı. Bu adam çeşitliliği içinde kayış, Allahın adamlarının boynunda olurdu. Herkes birinin adamı olunca gerçek böyle zuhur ediyor maalesef. Adamlara iş yaptırmak mümkün olmuyor kardeşim. Netice üretim gün gün aşağı ivme gösteriyor. Sonuç hüsran…bu sonuçtan kim üstüne pay çıkarıyor? Yükle  birilerine gitsin…

İnsan kendini canlı bir varlık olarak bir fabrika gibi düşünmelidir. Neyi üretip üretmediğine bakmalıdır.  Bu sorgulamayı yapmıyorsak vay halimize..

Belli yatırım yapıp üretime katkı yapan iş insanları var.  Bunlarda el üstünde tutmamız gerekenler arasında. Bir küçük örnek vermek lazımsa; adam mandıra kurmuş mesela. İşçisi, nakliyecisi, hayvan yetiştiricisi toplamda kaç aileye katkı sağlıyor.  Yarattığı katma değer…

Alkışlanmayı çoktan hak ediyor kimileri. Bu yetmez, ödüllendirmek gerekli. Sen de bir demet maydanoz  üret kardeşim. Iıh! Kolaycılık tercihinse ağzını doldura doldura konuşma.

Üretmek kahramanlıktır. Üretmek topyekun düşünmektir. Üretmek zordur. Zorluğun türkülerini hatırlamanın tam da zamanı.

Sabahtan kalktım da ezan sesi var/ Ezan da sesi değil yar yar burçak yası var/Bakın şu adamın kaç tarlası var/Aman da ne zor imiş burçak yolması/ Burçak tarlasında gelin olması.

Zoru zor diye, kolayı kolay kolay diye yapmazsak işimiz zor mu zor.

Bu yazıyı yazarken nasıl da saçmalamışım değil mi? Tek saçmalayan ben değilim aslında. Dünya da kimler nasıl saçmalamış bugüne kadar bir araştırma yapın isterseniz. Sonra da beni dövün!!!

Ben dövülecek adam değilim. Sağlıcakla

Hiç yorum yok: