Geçenlerde önemli bir toplantıda
önemli şeyler konuşuldu. Durum tespiti ve öneriler havada uçuştu. Düşünen
insanları severim. Saygıyla eğilirim karşılarında. Durumumu bilenler bilir.
Düşünen ve düşündüğünü ortaya koyan insanlardan edinimlerim ölçülemeyecek kadar
çoktur. Teşekkürü çoktan hak ediyor böyleleri kardeşim. Aha o toplantıda baş konuşmacıya “ – fabrika
kurun fabrika”dedi birileri. Bunu derken ağzından köpükler saçıldı be ya… Hadi
kuralım! İstemeyenin gözü çıksın. Sen
neresindesin? Tık yok, ses seda kesildi. Bazıları “fabrika kurun” cazgırlığında sadece.
Ya işte böyle. Sen hiç bir şeye dokunmayacaksın, kurun kurun! Diye
köpüreceksin. Böyleleri tam da bedavacı türünden. Rahmetli anam; “bedavacı bu bedavacı!”derdi
böylelerine. Armut piş ağzıma düş beklentisi. Bazıları da kurum ya da
ilgililerin kucağına sorunu atıp görevi tamamladım edasına bürünüyor. Of ne
ala!.. Beyni de, kurumları da hor kullanmak diye buna denir herhalde.
İnsanın kendi bir fabrikadır
aslında. Yeter ki doğru ve verimli kullanmasını bil. Ülke nüfusumuzu doksan
milyon kabul edip, çocuk ve yaşlı nüfusu
çıkarsak üçte biri, otuz milyon eder. Bu
da 30 milyon fabrika demek kardeşim. Her fabrika! asgari düzeyde çalışmalı.
Çalışmazsa iflasa sürüklenir iflasa…iflasın sonu acıdır, el açmadır, açlıktır,
yalvarıştır, çaresiz boyun eğmedir, sürünmedir. Fabrikada üretilen bir kilo
üretimin bir değeri vardır. Bugün yaptığı üretimle yarın yaptığı üretimin
değeri aynı kalırsa sonuç hayra alamet değildir.
Her bir insan içinde durum böyledir
aslında. Ne denmiş; bugünümüz yarınımıza eşit olmamalı. Kim demiş, nasıl demiş,
neden demiş, bunu da siz araştırın.
Bir kurumda uzun yıllar çalıştım.
Dört çeşit adam vardı çalışanların içinde. Hatta beş demek lazım. Sendikacının
adamı, siyasetçinin adamı, işverenin adamı, bir grubun adamı, bir de Allahın
adamı. Bu adam çeşitliliği içinde kayış, Allahın adamlarının boynunda olurdu.
Herkes birinin adamı olunca gerçek böyle zuhur ediyor maalesef. Adamlara iş
yaptırmak mümkün olmuyor kardeşim. Netice üretim gün gün aşağı ivme gösteriyor.
Sonuç hüsran…bu sonuçtan kim üstüne pay çıkarıyor? Yükle birilerine gitsin…
İnsan kendini canlı bir varlık
olarak bir fabrika gibi düşünmelidir. Neyi üretip üretmediğine bakmalıdır. Bu sorgulamayı yapmıyorsak vay halimize..
Belli yatırım yapıp üretime katkı
yapan iş insanları var. Bunlarda el
üstünde tutmamız gerekenler arasında. Bir küçük örnek vermek lazımsa; adam
mandıra kurmuş mesela. İşçisi, nakliyecisi, hayvan yetiştiricisi toplamda kaç
aileye katkı sağlıyor. Yarattığı katma
değer…
Alkışlanmayı çoktan hak ediyor
kimileri. Bu yetmez, ödüllendirmek gerekli. Sen de bir demet maydanoz üret kardeşim. Iıh! Kolaycılık tercihinse
ağzını doldura doldura konuşma.
Üretmek kahramanlıktır. Üretmek
topyekun düşünmektir. Üretmek zordur. Zorluğun türkülerini hatırlamanın tam da
zamanı.
Sabahtan kalktım da ezan sesi var/
Ezan da sesi değil yar yar burçak yası var/Bakın şu adamın kaç tarlası var/Aman
da ne zor imiş burçak yolması/ Burçak tarlasında gelin olması.
Zoru zor diye, kolayı kolay kolay
diye yapmazsak işimiz zor mu zor.
Bu yazıyı yazarken nasıl da
saçmalamışım değil mi? Tek saçmalayan ben değilim aslında. Dünya da kimler
nasıl saçmalamış bugüne kadar bir araştırma yapın isterseniz. Sonra da beni
dövün!!!
Ben dövülecek adam değilim. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder