4 Mart 2025 Salı

YERLİLİK DEĞİL, GÜZELLİK!

 

Dünyalık mal, mülk hatta nimetler insanın gönlüne dair zenginlikleri yoksullaştırabiliyor. Fazilet insanın gönül dünyasını, maddi şeylerse üst başını, evini barkının süsüdür. Dış dünyadaki zenginlik elimizden gidebilir ama varsa içimizdeki zenginliği kimse çalamaz hep var olur.

Birde insana dair olan sevgi ve tevazu gibi zenginlikler vardır ki ühhü! insanı yüceltir, ayarını yükseltir kardeşim.

Geçtiğimiz Pazar yani, Ramazanın ikinci günü hem vakit geçirmek hem de su doldurmak için Domaniç Dağı’na gittik. Yol boyu çeşmeleri,  Tahta köprü’ye kadar sıra bekleyen insanlarla dolu. Günün Pazar oluşu da kalabalığı artıran bir sebepti sanırım. Zirveyi aşıp, Tahta köprülü Kuru Fasulyeciye kadar indik.   Fasulyecinin yanında iki çeşmede sıra azdı. Biz bidonlarımızı hazırlayana dek çeşmeler bize kaldı. Lüks pikapla iki kişi ellerinde bidonlarla sıraya girdiler. Bizim büyükçe bidon dolunca bidonlarını doldurabileceklerini söyleyip sırayı verdik. Selamlaşma tanışma maksatlı “nerelisiniz?” derken, önce Kütahyalıyız, ardından Kütahya’nın neresi sorumuza “Tavşanlı” cevabını verince “ bizde Tavşanlıdanız” dedik.  Adam, “siz orda yaşıyorsunuzdur, biz yerlisiyiz”  ardından yaptığı mesleği söyledi. Babası tanıdığım zanaatkârlardandı. Yanındakinin de oğlu olduğunu, makine mühendisliğini bitirdiğini ama Tavşanlı’da yaşamadığını filan ifade etti. Oğlunun Tavşanlı’da yaşamıyor olmasını da övünç meselesi yaparak sundu.  “Hey Allahım! mübarek gün sabır ver” duasında bulundum içimden.

Meselenin özü tam da burada başlıyor yeğenim. Adama baktım, babasından kalma işi sürdürüyor. Kendinin ortaya koyduğu bir başarı yok. Ama “yerli” olmanın kibri boyunu aşmış. “Yerlilik” kimliği kendi iç dünyasında bir ayrıcalık, statü sembolü oluşturmuş kendince!. Yanılgı içinde olduğunu bilmeden o duygudan beslenenlere üzülmüşümdür hep. “Yerli” olmak, kişinin çaba sarf ederek elde ettiği bir erdemlilik hali filan değildir kardeşim. Bunu ayrıcalıkmış gibi görüp, “üstün ırk” konumu tutmaya kalkmak hem adil olmayan, hem de suni ayrımcılığa kapı aralayan hastalıklı bir duruş ve bakıştır. Bu bakış, “ biz” ve “onlar”  ayrımını derinleştirir yeğenim. Toplumsal bütünlüğü zedeleyen sorunlu bir ruh halidir.

Gerçek üstünlük, kişi veya kişilerin çabaları, bilgileri, erdemi ve toplumsal katkısıyla ölçülür.  Kendince bir değer üretmek yerine,  “yerliliği” üstünlük gibi görmek kendi eksikliğini örtbas anlamı taşımaz mı? Kendi içinde potansiyeli yüksek kibri de içinde barındıran bu ruh hali hastalıklıdır cancağızım. Kibir, insanın iç dünyasını karartır.  Hatta ahiretini bile tehlikeye sokar birader. Aidiyet biçimini, üstünlük meselesi gibi görmek insani değerlerde yara açar, bütünlüğü bozar.

İlçenin köylerinden gelip yerleşenleri bile öteleyen bu ruh hali kolaycılık ve tedavi edilmesi gereken psikolojik hastalıktır. Fikir sahibi olmak “yerli” olmaktan çok daha kıymetlidir.

Bu tespit bir “Pazar” tespiti filanda değildir aslında. İlçeyi yönetenlere hatta değişik temsil noktasında bulunanlara karşı yıllarca dillendirilen ve gözlenen bir durumdur.

Bu duygu aralığına sıkışıp kalmış olanlar kendilerini bu durumdan kurtarmanın yollarını aramalıdır.  Köy ve köylüleriyle ortaya çıkan zenginliğin, farklılığın farkına varmalı, pusuda yatan ayrılıkçı duygularını tedavi etmelidirler.

Tavşanlı’nın Ovası/ Güzel olur havası/ Leblebiyi kavurur/ Gürelerde tavası. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: