Aydınlık olmak iyidir. Kara düş ve düşünceler görünmeseler de eni sonu ortaya çıkar. Karanlık bildiğimiz şeyler en muhkem güzelliklerin üstünü örtse de aydınlık karşısında mutlaka görünür, fark edilir zamanla.
Kara düşleriyle sürekli problem
üretenler kazanıyor gibi görünürken sonuçta kaybeden tarafında kalırlar.
Negatif düşünce üretenler, toplum
içinde bilgiç tavırlar sergilerken senaryo yazma becerileri de yüksek olur.
Toplumsal her güzel işe, engel koyma yetenekleri üst seviyededir. İnandırıcı
gerekçeler üretip taraftar toplamak ta da mahir olurlar.
Yıllardır sosyal iş ve projelerin
içinde olan biri olarak insan davranışlarını gözleme fırsatım oldu.
Karanlık yüzler proje üretmezler,
başlangıçta düşünce beyan etmezler. Taktiksel davranmak karakterleri haline
gelmiştir. Güzel işler ortaya konunca, şikâyet etme, sızlanma, eleştirme,
söylenme, ispiyonlama gibi kolay ve basit yol ve yöntemleri yol edinirler. Bu
yöntemleri de açıktan yapmazlar. Arkadan iş çevirerek… İç dünyalarının ileri
derecede hastalıklı yapısını kendileri için marifetmiş gibi görürler. Karanlık yüzlerin oyunculuğu müthiştir.
Aydınlık ve dürüst insanlar onların yanında saf kalır saf! Öyleleri zaten temiz
olanlara “salakmış” gibi bakarlar.
Belki de bu yüzden “bu dünya
iyilerin değil, iyi oynayanların yeri” denir. “Arsızın ekmeği bir dilim fazla
olur” derken peşin bir kabulleniş de vardır insanlar arasında. Bu
kabullenişlere sinir olurum işte. Olurum da,
sinir olmanın beni hasta eden yanında kalırım ne hikmetse.
Dürüstlüğün adı saflıktır çoğu
zaman. İnsanlar, şeytanca davrananlara “karaktersizsin” demez diyemez, “melek” gibi yaşayana “aptalsın” damgasını
yüzüne vurur. Bu hep böyle olur nedense. Karanlık yüzlerin şirretinden
korkmanın sonucudur bu. Bu sonuç, bu tipleri daha da cesaretlendirir nedense.
İnsanların en kötüsü sinsi
olanlardır. Kötüyü bilirsin, sinsileri
ayırt edemezsin. Yanında gibiyken, olmadığını anlayamazsın. İyi gibi görünür,
kötülüğünü fark edemezsin. Gözle görülmeyecek derecede mikrobiktir. Anladığın
an, yüreğine sığdıramadığın o kadar çok şey olur ki… Sorma gitsin!
Kısa ömrüm içinde, kimleri görmedim
ki! Fark ettiğimiz an, aldanmışlığın
saflığında “Allaha havale etmenin” duruluğunda kalmak tercihimiz oldu yine de yeğenim!
Sinsiler, saman altından su
yürütürken yanlışı savunma biçim ve yöntemleri uzmanlık seviyesindedir. Bu
değerlendirmeleri yapma vaktine gelene kadar hangi aldanışları yaşadığını bile
bilemezsin.
Geçen bir dostum akşam vakti
arıyor. Bizi sinsice hem de kaç defa adice aldatan biri için “hastaymış” diyor.
Ne yapalım? Dünyaya direk kalıp hep aldatmaya devam edecek değil ya!
Dostluğumuzdan faydalanıp zarar
verenlere, defterimizden sildiklerimize bir faydamız olmaz kardeş. Kurumuş
çiçeğe yağmurun faydası olmayacağı gibi.
Süreli olan dünyanın gerçeği ve
nasihati ölümdür. Ama entrikacıların bunu anlayıp görmeleri zor mu zor. İyi ve
güzel işlerin kuyusunu kazmanın meşguliyetinde, nereye gittiklerini fark
edemezler. Hatta pişmanlık gösterme cesaretinde bile bulunamazlar. Bizde
yüreğimizi şarkılara vurur, gönlümüzü duru bırakmanın gayretinde oluruz.
Yollar seni gide gide usandım/
Ayağıma diken battı gül sandım.
Saflığım aydınlığımdır. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder