24 Mart 2025 Pazartesi

SUSARKEN BOĞULMAK!

 

Köy düğünleri başkaydı. Hele bizim köyün düğünleri. Hazırlıklar altı ay öncesinden başlar yakın akrabadan öte, konu, komşu bile işin ucundan tutmak için can atardı. Nohudu, pirinci, yufkası, etliği,  hoşaflığı, keşkeği hazırlamak yalnız başına içinden çıkılacak işler değildi. Komşu elinin değdiği, el birlik iş tutmanın güzelliği hoştu, hoşluktu.  Oğlan evermenin, kız çıkarmanın en tatlı tarafı bu dayanışma, birlikte iş yapma biçimiydi. Yoksa bir başa düğün yufkasının altından kalkmak zordu.  Kaç kadın bezeyi hazırlayacak, kaçı açacak, nöbetleşe kimler saca atacak, hatta yorulanı kimler değiştirecek tam bir planlama işi kardeş. Katkıda bulunmanın, destek olmanın yardımlaşmanın keyfini çıkarırdı insanlar. Bugün bana,  yarın sana.  Bu türden bir araya gelişlerde bir birinden çok şey öğrenir kadınlar. Babamın okuma yazmayı askerde öğrendiği gibi. Hamur daha kolay nasıl karılır, yufka açmanın pratik yöntemleri nelerdir, sacın sıcaklık tavından iş hazırlığına kadar gerçekten çok şeyi öğrenir geliştirir insan. Dokuz akıl bir araya gelince güzel işler çıkar ortaya. Ya şimdi?....komşudan yardım istemeye kalksan,  “kaç para vereceksin?” diye soruyor. Böyle şeyleri görünce Aşağı Pınar’ın akarına basasım geliyor kimilerini(!). “Her şey para değil desem”, işe yarar mı? Yaramıyor artık.

Geçen seneler içinde çok şey kaybettik çok! Herkes birbirini rastgele severdi. Dostça, en samimi tarafından insanca, candan. Paraya bağlanmazdı her bir şey. Sırf bu yüzden özlüyorum eskiyi. Sırf bu yüzden mevzu ediyorum geçmişi.  Düğünden mevzu açmak, yardımlaşmayı örneklemek adına. Konu konuyu açıyor böylece. Hem kendimi meşgul ediyorum hem sizi. Dahası eskiye dair çok şeyi yeniden tazeleyip bugünle kıyaslamanın ortamını yaratıyorum.  Aynı zamanda geçmişi kayda geçirmiş oluyorum kardeşim!

Zamana anlam yüklüyorum.  Yaşayana her şey lazımdır yeğenim. Yaşamayan  duadan öte ne bekler ki! Anılar bile çok işe yarar.  Anıları hatırladıkça bugünün dünden  daha iyi olmasını arzu ediyorum. Neler istiyorum neler!.  İstemek insanın canlı olduğunu gösteriyor. Allah da sevinci, tasayı, sıkıntıyı, felaketleri, güzellikleri biz insanlar için yarattı belki de. Arzulayışlardır bizi diri gösteren. Yoksa taştan ne farkımız olur ki? İyi işlerin, iyi düşüncenin, iyiye gayretin sonu huzurdur. Dünyanın güzelliğine bizim iyiliklerimizi güzel düşüncelerimizi ekleyebildik mi değme keyfine.

Sadece düğünde miydi yardımlaşma? Tarımda, hayvancılıkta. Doğumda, ölümde. Hayatın her alanında yeğenim. İyiye ve mükemmele giden yolda ne yapılması gerekirse. Yardımlaşma  ve dayanışma eylemi insanın gönlünü genişletiyor iç huzuru veriyor cancağızım!. İyiliğin üstünlüğünü el üstünde tutmanın bilincinde kalıyor insan. “Düğün elle, harman yelle” derdi anam. O, öyle dedikçe öğrendik biz, hayatın ve insanlığın ne demek olduğunu.  Öğretmek, farkına vardırmak da ustalık işi bizim oğlan!

Hastalansak işimizde geride kalmaktan korkmazdık. Konu komşu tutar kaldırırdı kardeş. Ya şimdi? Evinde ölüp kalsan üç beş günde anca haberi olur insanların. Birbirimize ilgimiz çıkarlar nispetinde. Negatif şeyleri konuşmak bile daraltılarımı artırıyor. Sussam boğulurum. Yazarak veya konuşarak duygularımı canlı tutmaya, hasarlı yanlarımı onarmaya çalışıyorum işte. Günlük yaşamın ara sayfalarında arka plana ittiğimiz bahar güzelliğindeki değerlerimizi sıraya sokmaya çalışıyorum içerimde.

Kimsede hiçbir kusur aramadan  “kendim ettim kendim buldum/ gül gibi sararıp soldum Eyvah!” türküsünün melodisi eşliğinde yeni hüzünlere yelken çekiyorum. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: