Kıymetli Komşularım,
Bir Moğol atasözü ‘Cimrinin ünü
yayılmaz” der. Derdimiz tek başına ün yaymak değil topluma her yönden katkı
sağlayan işleri gerçekleştirirken genele kıvılcım çakmaktı. Çakılan her
kıvılcımın ekonomik bir boyutu vardı. Erinmeden göğüslemeyi görevimiz saydık, bu
konuda asla cimrilik göstermedik. Mahallemizin adını dünyaya duyurduk!..
Bilim adamları insan beyninin
tembelliğinden, bahsederken en az enerji sarf etmeye gayret ettiğini söylerler.
Tembellik, insanın zamanı boşa harcamasından belli olur. Allaha şükürler olsun
ki on senelik dönem içerisinde toplumsal hizmetleri çoğaltma, mahallemizin
fiziki koşullarını üst seviyelere çıkarma açısından kurumlarımızın da desteğiyle
hiç boşa vakit geçirmedik. Ortalama her aya bir etkinlik sığdırdık. Zaman kaybının telafisi olmadığını bilerek
koştuk, koşturduk. Koşmayı asli vazife saydık. Etiketlerin boşluğuna düşmeden,
insani duruş sergilemeye özen gösterdik.
Etiketlerin sarhoşluğunda maaşa
ağız sulandıranlara, el ovuşturanlara, türlü atraksiyon ve hayal avcılarına
güldük geçtik. Onların boş hayalleri düşüncelerimizle boy ölçüşemezdi… Cami
önünde cebindeki bozuk paraya el atamayanlar, toplumsal hizmetlerde kimseyle
boy ölçüşemezdi. Bir düşünürün ifade ettiğine göre “Cömert olamayanlar cimri
bir dilenci sayılırmış”…
Mahalleyi komple bir aileymiş gibi
düşündük. Çözülme değil, bütünleşmeyi sağlayacak
her türlü etkinliği gerçekleştirmenin sevinç ve heyecanında olduk. Bütünleşmenin yaratacağı huzuru yüreğimizde hissederek yollar
yürüdük. Aileler arasındaki ilişkileri
bütün oluşturacak şekilde işlemesine katkı yapmanın yol ve yordamlarını ortaya
koyduk. Kurumlarımızla mahalle arasındaki köprünün güçlü olması için kuram ve
kurallara dikkat ettik. Denge önemliydi
özen gösterdik. Dengenin arka planı; sevgi, saygı, şefkat, güven, paylaşım, hak
ve sorumlulukları bilmektir. Bunların her biri diğerini etkiler. Bu dengenin
mahalle ortamında kurulması bilinciyle hareket etti.
Mahallemiz adına iyi-kötü, doğru-yanlış,
güzel-çirkin- faydalı- faydasız, gibi
değerlendirmeler yaparken, sığ düşünce içinde olanlara anlatmakta zorlandık.
Sağlıklı mahalle, güçlü toplum kavramları ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu
bize gösteriyordu. Mutlu mahalle, mutlu toplum arzusu ve bilincini genele
yaymak için gücümüz nispetinde çalıştık. En azından mahalle insanımızı
karşılıklı sofralara oturtarak göz teması ve iletişim sağladık. Mahalleli olma
huzurunu aşamanın ve yaşatmanın
bilinciyle hareket ettik. “ At binenin, kılıç kuşananın” atasözünün
gereklerini yerine getirmenin mantığında hareket ettik. Mesele kendi
çıkarlarımız değil Hakk’ın rızasıydı. Kişisel heva ve heveslerin değil,
toplumsal huzur ve yükselişin arzusu hedefimiz oldu. Bu arzumuzu yaptığımız
sosyal ve kültürel etkinliklerle fiiliyata dökmenin yollarını yürüdük çok
şükür. Bu işi beş duyumuzla en güçlü biçimde hissederek yürüdük hem de.. Bu
işleri yaparken kendimizi dünya ile sınırlandırmadık. Ahiret ile iç içeliğimizi
bilmenin idrakiyle yollar tuttuk.
Mahalleyi temsil etmenin bilinç ve
sorumluğunda hareket etmenin huzuru ve
gönül rahatlığıyla, “Ada Mahallesi tek başına mahalle değil, bahçeli konaktır” deme cesaretindeyiz.
Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder