Kıymetli Komşularım,
Bilgi, kişilere maddi imkânlar sağladığı gibi yaşadığı ülkesinin
kalkınmasına da katkı yapar. Kalkınma aracı olmakla kalmaz iç dünyamızı
zenginleştirir, egolarımızı sınırlar, sorumluluk duygumuzu geliştirir. Aynı
ülke içinde bir arada yaşayan insanlar olarak mahalle mahalle, fert fert kendimizi
bilgiyle donatmaya gayret etmeliyiz.
Bilgiyle donanmış insanların
birbiriyle iletişim kurması daha kolay ve huzur vericidir. Kendini bilgi sahibi
sananların ukalalığı bizi asla yanılgıya düşürmesin. Bu ayrımı bilmek lazım….
Olumsuz düşüncelerle kaygı
birleşince içimizi açan güzel duyguların üstüne kara bir perde gibi
gerilir. Kaygının ve olumsuzluğun
üstesinden de gelmemiz gerekir. En iyi ilaç sabırdır böyle durumlarda. Olumlu
şeylerin peşinden gitmek saadeti getirir. Olumlu düşünerek huzuru yakalamaksa
insanın kendi elindedir.
Her birimizin hayatında bizi geren,
üzen olaylar olmuştur. Her an üzücü bir
durumla da karşılaşabilir insan. Ortalığı velveleye verip o noktada takılı
kalmak huzuru bozar. Bu gibi durumlarda şahsen okumak, yazmak, ibadet etmek ve
sanatsal işlerle uğraşmak iyi gelir insana. Kaygı dağıldıkça daha sağlıklı
düşünme fırsatı çıkar ortaya. Gerçi mutluluk ya da mutsuzluk talihin olduğu
kadar karakterin de eseridir. Bazılarını ne yapsan mutlu edemezsin.
Caddeye şöyle bir çık. Pırıl pırıl
sokaklar, yemyeşil parklar. cepte çorba paran… Karşı parktaki kuş sesleri,
oynayan çocuklar.. şükre karışan dilindeki dua.. Mutluluk için de mutsuzluk
için de bahane ve sebepler tam da içimizde. İçimizdeki bahane ve sebeplerin kölesi
olmak tercih meselesi kısaca.
Hizmet, bir şeyleri birbirine
bağlayabilmektir. Toplumsal faydaları çoğaltacak işlere ağırlık verebilmektir.
Pek çok plan, proğram ve düşünce içinde hayranlık
uyandıracak şeyler olabilir ama insan
yoksa değeri tartışılır. Mahalle muhtarlığı olarak insanın yaşam kalitesine
etki yapacak maddi ve fiziki yapıların eksik yanlarını kurumlarımıza en doğru
ve kestirme yoldan ifade ederken insana dair sosyal ve kültürel işleri kendi
imkânlarımızla göğüslemeye çalıştık. Yetişemediğimiz ya da kaldırmaya gücümüzün
yetmediği yerde Anadolu insanının gönlüne sığındık. Mahallemizin adına değer
katmanın gayret ve sorumluluğunda olduk. Yüreğinde kirli hesapların oyununu
kuranlar, kimi vakit sahneye çıkmaya kalksalar da hamdolsun ki Allahın
tokadıyla karşılaştılar. Kısacası kuyu
kazıcıların elleri başlarına ermedi...
Âcizane bir edebiyatçı olarak,
edebi terk etmenin insaniyetten çıkmak olacağını bilerek ölçümüzü bozmadık.
Saygı, sevgi, anlayış, hoş görü ve mütevazılığı elden bırakmadık. Kimileri
selam vermekten erinirken, selam vermenin yüceliğinde kalmaya devam ettik. Hal
sorduk, hatır sorduk. Her bir insanın en yakınında olduğumuzun hissiyatını
vermeye çalıştık. Kimi vakit yorulduk ama asla kimseyi yormadık. İnsanımızın
kalabalıklar içinde yalnızlık yaşamasına gönlümüz razı değildi, dikkat ettik.
Kültürümüzün en güçlü değerlerini yaşatmak için fedakârlık yaptık. Gülümserken gülümsetmeye
çalıştık. Hayat kendi içinde akıp giderken insanımızın her yarasına merhem
olabilme bilinç ve duyarlılığında davrandık. Kimine “koyun!” derken kimine
“alın” dedik… Unutmayalım ki bu dünya imtihan ve görenek dünyası… Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder