Anadolu kırsalında yaşama geçmişi
olan birçok insan imeceyi bilir. İmece, birlikte iş yapmanın, dayanışmanın,
zorlukları alt etmenin yöntemidir. Aslında bu dayanışmanın sanatsal bir yanı da
vardır. Bu tür çalışmalarda rolden kaçanlar ya da çıkanlar da olur. Buna
rahmetli babamın tabiriyle “kayış atma” denir. Birlikte iş yapma kalabalığının
içinde iş yapıyormuş gibi görünüp aslında dişe dokunur katkı yapmamak. Uf uf!
Anam da böylelerine “hinayet bu hinayet” derdi.
Kırsaldaki bu dayanışma yok oldu
mu? Tam olarak oldu diyemeyiz ama çok zayıfladı. Bunu sürdürme gayretinde
olanlar kalabalıklar içinde hem yalnız kalmıyor, hem de işleri kolaylaşıyor.
Kırsaldan kentlere hızlı akış olunca kentlerin sokaklarında özellikle kışlık
tarhana yapımında kadınlarımız bu yöntemi sürdürüyor. Güzel mi güzel.
Sanatta, siyasette, eğitimde her
türlü yönetimde, sanayide aslında imecenin önemi büyüktür. Olmalıdır,
sürdürülmelidir de.
Ressam tek başına bir tablo ortaya
koyabilir. Şair duygularını ortaya dökebilir. Ya müzik, tiyatro? Tek başına
örnekleri olsa da anlatım cılız, duygu zayıf kalır kardeşim. Şairle müzisyen
bir araya gelirse ortaya konan sanatın değeri artar, duygusu yükselir.
Sanayide de bu böyledir. Kaportacı,
motorcu, elektrikçi, karoserci, boyacı bir araya gelince ve her biri rolünü
düzgün oynayınca kalite ortaya çıkar. Birinin kaytarması ya da zayıflığı,
ortaya çıkacak eserin değerini düşürür.
Yönetim işleri de böyledir. Birlik
ister, beraberlik ister, imece ister. Kurul içinden biri rolünü aksattığı ya da
yapmadığı an hizmet aksar. Aksayan hizmet tümden başarısızlığa gebedir.
Allah’ın yarattığı tüm varlıklarda
da bu böyledir. Tek başına insan vücudunu ele alacak olursak durum yine
aynıdır. İskelet sistemi, sindirim sistemi, bağışıklık sistemi, sinir sistemi
velhasıl insanı oluşturan organlardan herhangi biri görevini aksatsa beden
çöker beden. Ailenin yönetimi, devletin yönetimi, dünyanın yönetimi say da say.
Hangisi olursa olsun, nerede rolünü yapmayan varsa sıkıntı olur.
Rolünü oynamayanlar bedendeki bir
organın hastalığı gibi araz haline geliyor. Bazen de organlardan biri rol kapma
hevesine kapılabiliyor. Sindirim sistemi sinir sistemini icabında kalbi beyni
baskılıyor. Sonuç işlev yapamayan bir beden. Of, Of!!
Başlarken, imece birliktir dedik.
Uyumdur da bir yandan. Çok katlı bloklarda, mahallede bir komşunun
uyumsuzluğunu düşünün siz. Uyumsuzluk topyekûn huzursuzluktur. Kısaca,
karmaşadır, başarısızlıktır. İmece içindeki elemanların görevini tam yapması
başarının koşulsuz anahtarıdır.
Sazın tellerinde uyum önemlidir.
Kavalda, zurnada, klarnette her bir deliğin her bir aralığın üstlendiği ses
kıymetlidir. Yoksa şarkılar, türküler nasıl ortaya çıkar. Bir aralık bozuksa,
bir telin sesi kaçıksa vah ki vah!..
Babam seksen yıllık ömrünün dörtte
üçünü anamla geçirdi. Birlikte ağladılar, birlikte güldüler. Tüm zorlukları birlikte aştılar. Yani hayatın
imecesini yaşadılar kardeşim. Biri diğerinin önüne geçme hevesinde olmadı.
Rollerini doğru oynadılar. Hayat imecesinde zart zurt etmediler. Binlerce şükür
ki yaşam felsefeleri bize rehber oldu rehber! Daha ne olsun?
Uzun uzun sosyolojik araştırmalara,
felsefi tartışmalara, bilimsel makalelere gerek bile yok. Basit gözlemler,
basit izlemler yetiyor çok şeye aslında. Yeter ki rolünü doğru üstlenmeye
niyetlen. Anamın tabiriyle “hınayetliğe”! soyunma.
Kumruların dillere destan hallerine
bakın. Kargaların evlilik yaşamını gözden geçirin. Martıların dayanışmasını
inceleyin. Biri tele takılsa tüm martılar seferber olur be!. Bir karganın
yavrusunu almaya kalk, görün n’oluyor.
Siz hangi kuşsunuz ya da hangi
nota? Ya da top yekûn imecenin
neresindesiniz? Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder