31 Ekim 2024 Perşembe

GECELERİN ÖLÜMÜ

 

Oldum olası rahmetli anamın dedikleri dilime dolanıp duruyor. İyi ki demiş. Dedikleri gün gün çınlıyor kulaklarımda.  Çıkıp çıkıp geliyor akıl hanemden sözler. “Geçinmeye gönlü olmayanın bahanesi hazırdır, ne yapsan nafile” derdi.  İyi ki demiş. Demiş de aklımın bir köşesinde iz bırakmış, yeğenim!.  Bırakmasa, cümleye başlamak bile zorlaşacaktı.  Sözü buradan al, götür götürebildiğin yere. İçindekini de,  meramını da .anlat anlatabildiğince.,

Demek ki geçinmeye gönlü olmayanlar varmış dünyada.  Bir de kavgaya meyilliler var benim gördüğüm. İkisi bir arada, üçü bir arada olan yok mu? Alâsı var alâsı!. Baş etmesi zor, söz dinletmek, anlatmak hepten zor! Kiminin kalbi meyilli kavgaya kardeş. Bu meyle, arsızlık da eklendi mi ühhüüü, kork korkabildiğin kadar.

Geceler inliyor, inleyen gecelerde ölümler kol geziyor yeğenim. Yarasa kılıklılar öldürmekten yana saf tutuyor da, zıddına saf olamıyor insanlık.

Yarasa kılıklıların geçinmeye niyetlerinin olmadığı apaçık ortada artık. Onların iç hayatını, düşünce dünyalarını keşfe çıkmaya hiç gerek yok. Bahane üretme kolaylığına düşmeden, küçük engelleri gözümüzde büyütmeden kesintisiz çalışmamız lazım. Nerde?.  Herkes kendi alanında, kendi imkanları içinde. Çalışmanın verdiği zevkin doyumsuzluğunda… Vakti geciktirmeden, boşa harcamadan, harcanmadan.. Gecelere ölüm dökenleri durdurmanın tek yolu el birlik çalışmak kardeşim.

Ülkeler; füze sayılarıyla, harp sanayisiyle, teknolojik imkânlarıyla konuşuluyor artık.  Teknolojik imkânlara sahip değilsen huzurun hayalini kurmak boş bu yüzyılda.

Gelecek bize bağlı. Her birimize. Bana, sana ona.. Dünyada olan biteni görüp de, zamanı boşa harcarsak vay halimize!

Günü nasıl değerlendirdiğimize bakalım. Her bireyin günün bir saatini fazladan uykuyla geçirdiğinde ülkede boşa geçen zamanı hesaba vurmak zor değil. Seksen beş milyonun günlük bir saatlik kaybı seksen beş milyon saat eder. Bu zamanı yıla, aya,  güne vur artık. Hem bedeni hem beyni tembelleştirmenin zamanı değil. On yılda on beş milyon genç yaratmanın övüncüyle marşlar okuyan bir milletin heba edilecek zamanı olmamalı cancağızım!.

Zamanı kullanma biçimi bir tercihtir. “Zamanı öldürmek” diye de bir deyim vardır.  Tercihimiz hanginden yana? Zamanı öldürmekten yana tercih yapan, kendini öldürür kendini. Kendini öldürmek bütünlüğe zarar vermektir bir yandan.

Durup dururken zengin olmak, mutlu olmak ya da ünlü olmak mümkün mü? Yan gelip yatarak olur mu bu işler? Yan gelip yatarken indiriyor adamlar evi barkı. Nerde indiriyor? Yanı başımızda, güney yamacımızda, alt tarafımızda..

Olup bitenlerden ders çıkarmak ferdi görevimiz. Olanlara acımak yetmez. Düşmanın vicdanlısı vicdansızı olur mu? Oluyor! Aç bırakmayı bile silah olarak kullanıyor. İnsanlık rafa kalkıyor insanlık. Onun için hazırlıklı olmak, çağın teknolojik gelişimlerini yakalayıp  bir adım ötesine geçmek lazım ehbabım!.

Velhasıl günde iki saati boşa harcamak ayda geceli gündüzlü iki buçuk gün eder.  Yılda tam tamına otuz gün. Adamların otuz günde kaç insan, kaç çocuk, kaç kadın katlettiğine, kaç kişiyi evinden barkından ettiğine bir bakın.

Geceler yanı başımızda ölüm kusuyor. “Anam, anam Garibemmm!” Çalışıp kusturmayalım. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: