9 Kasım 2024 Cumartesi

FELEĞİN ÇEMBERİ

 

Bir gerçek var ki yaşlanıyoruz. Bunun gizlenip saklanacak bir yanı yok. Sonra, yaşlanmak canlılar için kaçınılmaz neticedir yeğenim. İnsan çocukken akşama kadar sokakta oynarken vaktin hükmü yoktur. Çevresinde olan bitene bir anlam da yüklemez. Yaşam oyundan ibarettir o yaşlar için. Büyüdükçe anlaşılır tuz torbasının ağırlığı. Gün geçtikçe fark edersin feleğin çemberlerini. Yaşlandıkça biriktirirsin gönüller dolusu duyguyu, düşünceyi de, gücü kaybedersin gücü!.  Gücün tükendiği yerde duygunun ehemmiyeti kalmaz. En gençler kulak bile asmaz, kendin kendinle konuşur durursun. Kanın kaynadığı yaşlarda filmlerdeki Malkoçoğlu misali hop oturup hop kalkarken,  yaşlandıkça duyguların bile sessizliğini yaşarsın kendi içinde. Of, Offf!

Ana babayı bilmeyen nesiller yaşlıya hürmeti mi bilecek! Ühhüü!, Geç oradan geç! Bunu bilmeyen sofradaki ekmeğe mi teşekkür edecek, insana mı kıymet verecek? Bu nasıl bir gidiş, bu ne biçim dalalettir kardeş. Yaşlanma girişinden gelmek istediğim yazının tam bu paragrafıydı aslında.

Ben dahil herkes bilgiç. Doğrudur, dürüsttür, çalışkandır, emektardır diyemiyor, demiyor hiç kimse. Allah Allah!... Yaşa hürmet, tecrübeye hürmet, hatıra hürmet zaten kalkıyor. Evdeki kedisinin ses tonu bozulsa dert ediniyor da, dünya yıkılsa umurunda değil kimilerinin. Kedisi ölse yas tutacak yaşlı ana baba ölse tın tın!

Sonrasında büyük büyük sözler. Kıymetini bilin! Neyin? Yaşlıların, anne babaların, ülkenizin, bayrağınızın, ekmeğinizin, suyunuzun. Hadi ordan! Üç kuruş için bebekleri boğduk ölüm soluyan küvezlerde. Yaşlıları sumsukladık bakım evlerinin kuytu noktalarında. En haksızların avukatlığına soyunduk adliye koridorlarında. İnsanlığı öldürdük insanlığı. Kendi silahımızla kendimize saldırdı gıdım gıdım artırıp okuttuklarımız. Yuh olsun ekmeğimizi yiyip azanlara.

Ekmeğin katığını sorun siz bana. Yaşamayan bilmez ekmeğin en kıymetli katığının açlık olduğunu. Evde cirit atan kedi, köpek için uyku araç-gereçlerini, oyuncak çeşitlerini türlü yiyecek- içeceğini, çişini yapması için kum ve bezini tedarik etmekte sınır tanımayanlar ve hiçbir şeyinden iğrenmeyenler yaşlı anne babalarından iğreniyorlar kuzum!. Tu, tu, tuuu!  Yazıklar olsun benim insanlığıma. Yazıklar olsun yemeyip yediren anne babalara. Eyvahlar olsun uykuyu feda eden annelere.  Eyvahlar olsun değerlerinden habersiz göbek açık poz verip burun havada gezinenlere..

Hangi zenginlik insanlık! kadar değerlidir. .Hangi tecrübe parayla pulla ölçülebilir. Anne babasına saldıran komşularına ne yapmaz! Hakka hukuka rıza göstermeyen insanlığın hukukundan bihaber olur mu? Hastalık bulaşmış dal gibi kimileri. Bu hastalığın teşhisi kolay, tedavisi zor. Ben kendi ağacımı ari tutmaya çalışsam da, komşunun ağacı, ötekinin berikinin ağacı… Mesele topyekun,  mesele bütüncül. Sokağın havası bozuk, rüzgarın yönü değişik kardeş!

Değerin en yükseği insanlık. Yüksek değerleri önemsemek evden sokağa, sokaktan mahalleye, mahalleden şehre, şehirlerden ülkeye, ülkeden ülkelere. Olur mu? Umut etmek lazım. Umutlar yolunda bulunmakla olur. Mevlana; gül ile meşgul olan gül kokar demiş. Gereksiz laflar edip kafa şişiren bu adamın sözlerine siz yine de kulak verip bir ana fikir çıkarmaya çalışın.  Lafı ne kadar eveleyip gevelesem de iyiliğe teşvik ve güzel işler el birlik olacak. Çemberimde gül oya!...Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: