Yılın sonuna yaklaşan Kasım günleri. Gündüzün de geceler kadar soğumaya yüz tuttuğu ay dilimi. İçinde belki de anlatılmayı ummayan “Öğretmenler Günü” nü barındıran öykünün adı. Her bir öğretmene kendi hikâyesini hatırlatan Kasım sıcaklığı. Adına şiirler okunacak, kendini anlatacak dili bekleyen günlerin topluluğu. Mesleğine meftun olmuş fakat yıllar öncesinde ebediyete erişmiş olanların unutulmuş tarla gibi adından söz edilmesini uman öğretmenlerin adıdır Kasım.
Rahmetli anam da, babam da en iyi
öğretmenlerimdi. Bir anı, bir hikâye kitabı gibidir onlar. Çevir çevir oku!… Aç
aç dinle!. Yaşarken kendini anlatmaktan
sıkılan anam, ardından benim anlatıcısı olacağımı bilse Anadolu kadını olarak “
Sakın ha!”diyerek ölmeden tembihler sıralardı belki de.
Anadolu insanı öyledir biraz da.
Masalların kahramanıyken, hiçmiş gibi durmanın içselliğinde kalır. Tarlada yolmaya
orak vuranda, harmanda seçe yaba sallayanda odur. Esvabın dikişine, çemberin
oyasına can katan odur. Aşçıdır, hemşiredir, terzidir, işçidir, doktordur,
öğreticidir. Hele anam aile işletmesinin müdiresi, bayındırlığın başbakanıdır. Keşke
sağlığında yüzüne diyebilseydik çok şeyi. Haykırabilseydik onun kahramanlığını.
Duygunun dışında bırakılmış heykel gibiydi anam. Sırtını umuda yaslayarak
yoklukların en alâsına, bilgisizliğin çaresizliğine bile rehber oldu o…
Öğretmendi, öğretmenimdi. Hayatımın, dinimin, ahlakımın, vicdanımın hocasıydı
en başta. Anadolu kadını olmasının hakkını layıkıyla vermişti. En başta usta işi
evlatlar yetiştirdi kardeş!. Sıkılgan ve alçak gönüllü tavrıyla öf dahi demeden
ömür veren çiçekti o. Önüne çiçekler ekilecek, ağaçlar dikilecek mabetti.
Ben anamdan bahsediyor gibi
gözüksem de, öğretmenlik mesleğinin meftunlarına dilimin dillendirebildiği
sözcüklerle teşekkür etmek istiyorum aslında. Şu ana kadar söyleyip ifade
ettiklerimde tam olarak onlara.
Biz Anadolu insanı biliriz söyleyemeyiz,
hissederiz ifade edemeyiz. Duygularımı ne kadar ve nasıl ifade edeceğimi
bilmeden, düşünmeden klavyeye dokunuyorum işte.
Pusuya yatmış etiketçilere değil, ülke insanımın donanımlı hale
gelmesine fedakârca gönül verenlerine selam olsun. Selam olsun ilk öğretmen
anam gibi gayretli yollar yürüyenlere. Selam olsun kattığı güzellikleri
armağanmışçasına tereddütsüz sunanlara. Selam olsun rastgele değil, eğitici ve
öğretici olmanın heves ve heyecanında olanlara. Selam olsun bilginin
dağarcığını tereddütsüz sunanlara…
Gözlerimin önünden gitmeyen,
öğretmenliğiyle tanıdığım niceler! Çamurlu köy yollarında ayak sürüyen
muallimler! Yaşadıklarınızı anlamak ve anlatmak tam da bana düşüyor bugün. Siz
benden anlatılmayı ummasınız da, hakkı teslim etmek adına anlatıyorum işte. Yürekten
alkışlıyorum. Ebediyete intikal edenlere rahmet diliyorum. Hakkı teslim etmek
adına bildiklerim ve yaşadıklarımdan yola çıkarak dünyalık etiketler için kendi
meslektaşlarını gammazlayanları da alenen kınıyorum.
Öğretmen üç heceyle ifade edilen
kişidir belki. Fakat yetişen her insanın hayatında özgül ağırlığı en yüksek
olandır. Şahsen, içimdeki bilgi
tarlalarına defineleri doldurandır.
Şimdi anamın diliyle onlara dualar
edeceğim. “Allah tuttuğunuzu sarı altın etsin. Az sandığınız kazançlarınız
karşınıza kimya olup, hazine olup çıksın!” Verimsiz diye kız çocuklarına
bırakılan miraslar gibi kazancınız bereketlensin.24 Kasım Öğretmen gününüz
kutlu olsun. Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder