4 Ekim 2024 Cuma

DEFİNE AVCILARI


Ne çabuk geçiyor zaman. Ne çabuk unutuluyor insan.  İzler ne çabuk siliniyor.  Yel gibi, rüzgar gibi, şimşek hızında kardeş!.. Vızzzzt!.  Anlamıyor, anlayamıyorsun zamandaki hızı. Doksan dokuzun nisanındaydı babamın göçü.  Yirmi beş koca yıl geçmiş üstünden. Sel gibi  akmış gitmiş. Akarken, zamandan neleri silmiş neleri süpürmüş vakit. Unuttuklarım, unutamadıklarım, hatırladıklarım, hatırlayamadıklarım.. Azar azar, gıdım gıdım.  Bir de bakmışsınki koskoca aylar, yıllar, asra uzanan yollar. Meğer az sandıklarım çıkarmış çoğa.  Meğer zaman unuttururmuş en belledim sandıklarını. Uf, uf!....

 Bu tür düşünceler hep beni bulur. Düşündükçe dökülür başımdaki saçlar. Düşündükçe varırım çaresizliğimin farkına.  

İnsanlar öldükçe göçermiş köyler. Köylerden göçerken başlarmış kentler yıkılmaya. Babam varken ter kokardı köyler. Babam sağken savrulurdu samanı başakların.  Yabası, diğreni, döğeni,  kalburu, eleği tam tekmil olurdu. Döğenle fıldır fıldır dönerdik. Dönerken yenerdik en zorluğu.

Şairim demem ama kendimce şiirlerim var. “ Böyle Büyüdük” dediğim en sevdiklerimden. En unuttuğum anlarda hatırlatır unuttum sandıklarımı. O hatırlamayla çakar şimşekler, o hatırlamayla yeniden ve bir daha çökerim nedense. Gözlerim dolar, boğazım düğümlenir de “gık” bile diyemem. Nefesim kesilir, saatlerce gerim gerim gerilirim. Bu gerilmenin sonucu belki de gözümdeki kısılmalar.  Omzumdaki çökmelere bile sebep budur kardeşim. Kim bilir!.. Gerilmenin sonucu olmuyor mu depremler. Depremin sonucu oluşmuyor mu çökükler. Gördün mü benzetmeyi, gördün mü tepkimeler dizisini.

Köyler kalabalıktı. Köyler şen şakraktı. Her sabah zor olanı yenmek, yenilenmekti bir yandan. Babamın kendi imalatı “yalk araba”nın üstündeki saman çitinin karnı genişti. Hatta samanı teptikçe daha da genişlerdi. Resmini bile çekemeden çürüdü koca çit. Yalk arabanın kanatları şehir yerinde odun sobasına yakıt oldu..Ya boyunduruğun söveleri.. Aynı kaderi yaşadı yeğenim.. Anlayacağın deprem oldu deprem!.

Dört çocuk büyüttü anam köy yerinde. Bir çocuğu doyurmanın, hatta adam gibi yetiştirmenin kaygısında şehirde çoklar. Köyleri küstürdüğümüz gün başladı aslında kaygılar. Köyleri darılttığımız an sıraya girdi çökerten depremler. Artçıları geliyor sinsi sinsi, ölçek ölçek, boy boy. 

Ter kokan köylerden, is kokan kentlere göçtükçe çöktü çok şey! Vee, neleri unutmadık ki! Unuttukça, hangi yar başındaki hüznün karanlığında boğulur insan. Ekmekli yaşam alanıdır köyler. Şehirlerin aylak alanına alıştıkça insan, karamsarlığa teslim eder kendini.

Biz, bizi tutamadık köyde.  Şırıl şırıl suyu, tertemiz doğayı öksüzleştirip şehirlerin isli büyüsüne kapıldık.

Şimdi unutuyoruz köye dair çok şeyi. Unutuyoruz ataların ayak izlerini. Unutmak, unutturmaktır bir diğer yandan. Ben bu yüzden çoğaltmaya çalışıyorum köye dair şiirleri. Bu yüzden söylemeye çalışıyorum köylere dair türküleri. Ne varsa köyde, köylerde. Köyler define, köyler hazine. Define avcıları nerede nerelerdesiniz?   Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: