KURTULUŞTA EMEĞİ GEÇENLER |
Halil Oral
Kurtuluş günü
kutlamalarında çoğu insan kent meydanlarında hop oturup hop kalkarken, çocukluk
yıllarımdaki ülkemin kıt imkânları aklıma gelir hep. Zorunlu durumlarda
şehirden köyüme çamurlu toprak yolları yara yara gelen jeepleri hayranlık ve
şaşkınlık içinde izleyişim gözlerime mum gibi dikilir. Şimdi düşünürüm de, kim
nasıl icat etmişti o araçları? Hatta benim yaşımdakilerden çoğunun çocukluğu
bir otomobil, bir uçak, bir elektrik lambası, bir radyo bile görmeden geçmiştir.
Hatta çocukluğumuz nükleer silahları, lazer ışınlarını, uzay seyahatlerini
hayal
bile edemeden sürüp gitmiştir..
Dün, çamurlu toprak yollarda merkep sırtını bellemiş benim gibiler bugün
otobanlarda otomobil konforu yaşıyoruz. Bu başka bir kurtuluş değil de nedir?!
Ulaşım
vasıtalarındaki süratin artışı ve pek çok teknolojik gelişim insanın yaşamını
zorlayan şartlardan çıkış yolu arayıp bulmak, bir başka kurtuluşa ermektir
bence. Fakat kurtuluşa erdiğimizi sanırken bir başka biçimde kuşatılmış olmak
işin bir başka acı yanı değil mi?
Yüz mumluk
elektrik ampulünü kullandık nasıl ve kim tarafından icat edildiğini düşünmedik.
Çamurlu yolları yara yara gelen jeepleri şaşkın şaşkın seyrederken, otobanlarda
sürat yarışlarına girdik. Biz de yapabilir miyiz diye aklımızı yormadık. Galile
dünya dönüyor derken biz yıldızları seyre daldık. Kimileri nükleer enerji
santralleri kurup “istersem atom bombası bile yapabilirim” deyip dünyaya
korkular salarken boş boş efelenmenin esareti başladı içimizde.
Kurtuluşun efeliğine
sarılıp, uyuşukluğun gölgesine girdikçe ekonomik kuşatmaların acısını yudumladı
kurtuldum sananlar. Kentlerimin caddelerinde yabancı üretim otomobiller yarışa
girdi gün gün. Işıldayan boyalarına bakarken aktı ağzımızın suyu. Aktıkça
dolaştık banka banka, kredi koparmak için. Kurtulduk sanırken bir kere daha
kuşatıldık.
Günlük hayatın
akışına kendini kaptıran benim gibiler için teknoloji hayatı kolaylaştıran
araçtan öteye geçmedi. 3Gyi piyasada gördükçe ve duydukça “teknoloji amma da
gelişti” demekten öteye varmadı düşünceler. Teknolojik konfor sunuldukça
tüketmenin tokluğunda kaldı aklımız.
Teknoloji,
yüksek dağların zirvesiydi. Onu görsek de bir türlü yakınlaşamadık. İçimizde
sadece tüketme dürtüsü depreşti kurtuluş günlerinde. Yabancı markaları sürdükçe
sürüldük yollarda. Fakülteler açıp mühendisler yetiştirdiğimizi sanırken
caddeleri işsiz ordusu bürüdü. Toprağıma saldıranları kovduğumu sanırken,
ürettikleri teknolojiyle bağrıma bağdaş kurduklarını gördükçe kurtuluşu
kutladım yeniden!.
Sevincim Anadolu.
Çanakkale, Kurtuluş Savaşı. Erzurum, Palandöken. Ağrı, Çukurova. Aklıma
düştükçe seviniyorum yeniden Yeşilırmak, Dicle, Fırat ve tüm akarsular.
Sevindikçe istiyorum birlikte akmalarını. Kurtuluş günlerinde vermek istiyorum
Ferhat’ın kazmasını halkın eline. Sevincim, sevincimiz çoğalsın diye. Aşkımız
daim, kurtuluşumuz topyekûn olsun. Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder