Oldum olası rahmetli anamın dedikleri dilime dolanıp duruyor. İyi ki demiş. Dedikleri gün gün çınlıyor kulaklarımda. Çıkıp çıkıp geliyor akıl hanemden sözler. “Geçinmeye gönlü olmayanın bahanesi hazırdır, ne yapsan nafile” derdi. İyi ki demiş. Demiş de aklımın bir köşesinde iz bırakmış, yeğenim!. Bırakmasa, cümleye başlamak bile zorlaşacaktı. Sözü buradan al, götür götürebildiğin yere. İçindekini de, meramını da .anlat anlatabildiğince.,
Demek ki geçinmeye gönlü olmayanlar
varmış dünyada. Bir de kavgaya
meyilliler var benim gördüğüm. İkisi bir arada, üçü bir arada olan yok mu?
Alâsı var alâsı!. Baş etmesi zor, söz dinletmek, anlatmak hepten zor! Kiminin
kalbi meyilli kavgaya kardeş. Bu meyle, arsızlık da eklendi mi ühhüüü, kork
korkabildiğin kadar.
Geceler inliyor, inleyen gecelerde
ölümler kol geziyor yeğenim. Yarasa kılıklılar öldürmekten yana saf tutuyor da,
zıddına saf olamıyor insanlık.
Yarasa kılıklıların geçinmeye
niyetlerinin olmadığı apaçık ortada artık. Onların iç hayatını, düşünce
dünyalarını keşfe çıkmaya hiç gerek yok. Bahane üretme kolaylığına düşmeden,
küçük engelleri gözümüzde büyütmeden kesintisiz çalışmamız lazım. Nerde?. Herkes kendi alanında, kendi imkanları
içinde. Çalışmanın verdiği zevkin doyumsuzluğunda… Vakti geciktirmeden, boşa
harcamadan, harcanmadan.. Gecelere ölüm dökenleri durdurmanın tek yolu el
birlik çalışmak kardeşim.
Ülkeler; füze sayılarıyla, harp
sanayisiyle, teknolojik imkânlarıyla konuşuluyor artık. Teknolojik imkânlara sahip değilsen huzurun
hayalini kurmak boş bu yüzyılda.
Gelecek bize bağlı. Her birimize.
Bana, sana ona.. Dünyada olan biteni görüp de, zamanı boşa harcarsak vay
halimize!
Günü nasıl değerlendirdiğimize
bakalım. Her bireyin günün bir saatini fazladan uykuyla geçirdiğinde ülkede
boşa geçen zamanı hesaba vurmak zor değil. Seksen beş milyonun günlük bir
saatlik kaybı seksen beş milyon saat eder. Bu zamanı yıla, aya, güne vur artık. Hem bedeni hem beyni
tembelleştirmenin zamanı değil. On yılda on beş milyon genç yaratmanın
övüncüyle marşlar okuyan bir milletin heba edilecek zamanı olmamalı
cancağızım!.
Zamanı kullanma biçimi bir
tercihtir. “Zamanı öldürmek” diye de bir deyim vardır. Tercihimiz hanginden yana? Zamanı öldürmekten
yana tercih yapan, kendini öldürür kendini. Kendini öldürmek bütünlüğe zarar
vermektir bir yandan.
Durup dururken zengin olmak, mutlu
olmak ya da ünlü olmak mümkün mü? Yan gelip yatarak olur mu bu işler? Yan gelip
yatarken indiriyor adamlar evi barkı. Nerde indiriyor? Yanı başımızda, güney yamacımızda,
alt tarafımızda..
Olup bitenlerden ders çıkarmak
ferdi görevimiz. Olanlara acımak yetmez. Düşmanın vicdanlısı vicdansızı olur
mu? Oluyor! Aç bırakmayı bile silah olarak kullanıyor. İnsanlık rafa kalkıyor
insanlık. Onun için hazırlıklı olmak, çağın teknolojik gelişimlerini
yakalayıp bir adım ötesine geçmek lazım ehbabım!.
Velhasıl günde iki saati boşa
harcamak ayda geceli gündüzlü iki buçuk gün eder. Yılda tam tamına otuz gün. Adamların otuz
günde kaç insan, kaç çocuk, kaç kadın katlettiğine, kaç kişiyi evinden
barkından ettiğine bir bakın.
Geceler yanı başımızda ölüm
kusuyor. “Anam, anam Garibemmm!” Çalışıp kusturmayalım. Sağlıcakla.