İzmir-Ankara demiryolu bizim ilçeyi
doğudan batıya bıçak gibi ikiye böler. Demiryoluna neredeyse paralel, şehirlerarası karayolu da aynı biçimde uzayıp
gider. İlçenin nüfusça yoğun üç mahallesi de demiryolu ve şehir geçiş yolunun
güney kesiminde kalır. Şehir bu haliyle ekvator çizgisinin güneyi kuzeyi gibi.
İnsanından bahsederken kuzeyde ve güneyde yaşayanlar olarak bile tarif
edilebilir yakın gelecekte. Hatta iki kapı yerleştirilip vizeye bile tabi
tutulabilir giriş çıkışlar.
Doğal ve coğrafi bir bölünme
demiryolları tarafından gerçekleştirilmişken güney yakasına farklı bir ad
koysak yerinde olur mu bilmem ki?.
Mahalli seçimler yaklaşırken aday
sayılarını da çoğaltmış olur muyuz, oluruz. Güney ve kuzey belediye başkanları,
karşılıklı yerel yöneticiler, demiryolu hattında buluşup ortak sorunların
çözümü için görüşmeler de oluşturabilirler. Bayramlarda demiryolu çitlerinin
aralığından insanlar karşılıklı el sallayıp şeker atabilirler. Bu esnada basın
için ilginç görsel kareler de çıkabilir mesela. Uğurlanma ve karşılanmalarda
duygusal anlar uzadıkça gözyaşları demir yolu hattında pek çok otsu bitkinin
çoğalmasına bile neden olabilir. Olur mu, olur..
Doğal sınır hattı kendiliğinden
oluşmuşken güneyin, kuzeyden ayrılmasının referandumu kalıyor geriye. Bunu da
yapmak lazım mı, lazım. Lazım değil denirse kent merkezine ulaşım hatlarını
gözden geçirmek gerekmez mi?.
Bir beldeye kara ve demiryolu
bağlantılarının zenginlik katan, kolaylık sağlayan yanları mutlaka var. Bu
zenginlik ve kolaylık şehrin insanlarına nefes aldıracak boyutta kalmalı.
Kalmıyorsa teknolojinin kolaylıkları devreye sokulmalı.
Demiryollarını severdim. Yol boyu
traverslerin üzerinde onca adım atıp şarkılar söylediğimde olmuştu. Uzayıp giden
vagonlara hayaller, umutlar, sevdalar, hasretler, sevinçler, hüzünler yükleyip
durmuştum yıllarca. Sevmiştim, sevinmiştim çoğu kez. Ya şimdi? Bendeki bedeni
böldü ikiye. Yollarımı yordu, bağlar kurdu geçişlerime. Oldu mu ya!. Nerde
benim sevmelerim. Nerde benim, benden bilmelerim?.
Bölmeyi, bölerken bölüşmeyi de düşünürdüm
çoğu kez. Böylesine bölmeler yürekleri bölüyor ne acı? Bölmeler sınır koyuyor
durduk yerde düşüncelere. Bağ kuruyor adımlara. Şimdi seçim zamanı. Kim çözecek
ayak bağlarını. Sınır hatlarını kim kaldıracak?. Bütünleşme kapılarını kim
çoğaltacak? Güneyle kuzeyin buluşmasını kim kolaylaştıracak? Kim batırıp
çıkaracak, kim kaldırıp uçuracak görmek gerek. İnsanlar birkaç geçişe mahkûm
olmuşken; sınır çizmeyen, kime, neye, hangi geçişi, hangi tür teknoloji öneriler
arasına girecek duymak gerek. Duyarken sevinmesi gerek. Sevinmiyorsa,
sevindirilmiyorsa ne anlamı olur ki söylemlerin.
Demirköprü sahasında başlayan sınır
hattı Karakova’yı aşıyor. Aştıkça şaşıyor, şaşırıyor insanlar. Şimdi çözüm
üretme vakti. Demiryollarını parmaklıkla kapatmak yetmez. Bunu yapmak kentin
insanlarına işkencedir. Bölerken, bölüşmemektir.
Basit alt geçişler, demirden mamul
küflenmeye meyilli üst geçitler bile yakışmaz artık bu kentin insanlarına. Daha
çağdaş, daha görsel, daha çevreci projeleri ummak hakkıdır insanımızın. Basit
alt geçitler insanımıza yaraşır gözükmüyor. İllaki alt geçitse trenler gitsin
alttan.
Demiryolunun güneyinden kaç lise
öğrencisi şehir merkezine geçiş yapıyordur. Kaç taşıt fazladan yol alıp yakıt
tüketiyordur. Hesapları çoğaltta çoğalt.
Ya manevi boyutu? Düşünecek çok şey var. Önemli mi önemli. Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder