19 Nisan 2013 Cuma

BENİ BANA BIRAKIN



Eski yeni çatışması nedense hep vardır. Nerde o eski bayramlar? Derken, nerde eski komşuluklar, dostluklar derken, nerde tarlamızdan kalkan domatesler, kavunlar derken içimizde hep eskiyle yeninin çatışmasını yaşarız aslında. Sonuçta sürekli değişen ve yeni dediğimiz şeyleri istesek de, istemesek de tüketiyoruz. Belki de tüketmek zorunda kalıyoruz.
KÖYLERİMİZDE KİLİM MOTİFİ
Yeni dediğimiz şeyler akın akın hayatımızın içine sokuluyor sokuluveriyor. Yeniyi çağdaşlık etiketiyle modernliğin göstergesi yutturmacısıyla bağdaş kurduruyorlar içimize.
Çoğu zaman kovulan bir bakıma atılıp dışlanan unsurlarda, nedense yerli, milli bünyemize uygun, kendi özümüzün yarattığı değerler. Yerine konulanlara baktığımızda pek çok şeyin gayri milli, yabancı, bünyemize aykırı,  zararlı olduğunu görürüz.
Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağarmış. Atın, atalım öyleyse ne varsa. Atalımda bünyemize uymayan ne varsa bize dikte etsinler. Özümüze düşman ötekiyle sarmaş dolaş olunsun. Bunun adı çağdaşlık, bunun adı dünyayla kucaklaşma. Of , Of!
Kucaklaşırken hamile bırakıyor birileri. Kucaklaştıkça dilimizi, kucaklaştıkça giysimizi, sofralara oturdukça genimizi bozacaklar. Bu işler şaka götürmez, bu işler basit işler hiç olmamalı.
Geçen repçilerden biri geldi. Yüzüne baktım, köle kılıklı. Bizim gençlik onu dinlemek, eline dokunabilmek için birbirini kırıyor. Kıçındaki dona baktım. Düştü düşecek. Bizimkilerin tarzı ona uygun. Söylediklerinin hepsi bir acayip. Gerçi ben anlamadım da.
Aa! O da ne? Şarkılar koro halinde söyleniyor. Ezbere biliyor gençlik. Hatta mimikleri bile aynı. O yabancıya eşlik ederken hiç falso vermeyen gençlik, Anadolu’mun en has türkülerinde ne yapar acaba? Nerde kaldı dilimin hükümranlığı? Giysilerimin asaleti nerde?
KÖYLERİMİZDEN KİLİM MOTİFİ
Ne diyebilirim gençliğe?  Oynasın çocuklar… Giyinsin özgürce..
Anadolu melodileriyle, giyim ve kuşamıyla, öz diliyle meydanlarda danslar edecek değil ya. Dünyaya bu haliyle tanınacak değil ya.  Düm teke düm tek! Göbek şovuyla ne dendiğini bile anlayamadığım dil beni iyi anlatır. Anlatsın çocuklar…
Yaşamak yarışmakmış. Yarışalım. Kanallar yarışmayla doldu.  Ne yarışması? Yemek.
Of ,Of.! Nerdeyse komşuya yemeğe de gitmeyeceğim, kimseyi çağırmayacağımda. Hatta çaya.
Yemekte başlıyor düşmanlıklar.  Dostlukları pekiştireceği yerde, düşmanlık üretiyor yemekler. Kim, neden yapıyor bunu? Bilmem.. 
Yarışsın çocuklar!
Yarışırken birbirlerinin yemeklerine nasıl kıl atılır öğrensinler.
Evlensin çocuklar! Nerde? Televizyon kanallarında.  Neden? Birbirlerine dost gibi değil, rakip gibi yetiştirildiler. Rep şarkıları söylerken, başka diller içinde birbirlerini tanıyıp anlayamadılar. Bekar kalacak değiller ya.  Eski usullerle izdivaç teklifleri sürüp gidecek değil ya.
İçecek ne alırsınız? Siyahi olsun.. Olsun! Ayran istemeyeceği kesin herkesin.
Bir gün gıda terörüne kurban gitmezsem iyi.  Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: