Eski yeni
çatışması nedense hep vardır. Nerde o eski bayramlar? Derken, nerde eski
komşuluklar, dostluklar derken, nerde tarlamızdan kalkan domatesler, kavunlar
derken içimizde hep eskiyle yeninin çatışmasını yaşarız aslında. Sonuçta
sürekli değişen ve yeni dediğimiz şeyleri istesek de, istemesek de tüketiyoruz.
Belki de tüketmek zorunda kalıyoruz.
KÖYLERİMİZDE KİLİM MOTİFİ |
Yeni dediğimiz
şeyler akın akın hayatımızın içine sokuluyor sokuluveriyor. Yeniyi çağdaşlık
etiketiyle modernliğin göstergesi yutturmacısıyla bağdaş kurduruyorlar içimize.
Çoğu zaman
kovulan bir bakıma atılıp dışlanan unsurlarda, nedense yerli, milli bünyemize
uygun, kendi özümüzün yarattığı değerler. Yerine konulanlara baktığımızda pek
çok şeyin gayri milli, yabancı, bünyemize aykırı, zararlı olduğunu görürüz.
Eskiye rağbet
olsa bitpazarına nur yağarmış. Atın, atalım öyleyse ne varsa. Atalımda
bünyemize uymayan ne varsa bize dikte etsinler. Özümüze düşman ötekiyle sarmaş
dolaş olunsun. Bunun adı çağdaşlık, bunun adı dünyayla kucaklaşma. Of , Of!
Kucaklaşırken
hamile bırakıyor birileri. Kucaklaştıkça dilimizi, kucaklaştıkça giysimizi,
sofralara oturdukça genimizi bozacaklar. Bu işler şaka götürmez, bu işler basit
işler hiç olmamalı.
Geçen
repçilerden biri geldi. Yüzüne baktım, köle kılıklı. Bizim gençlik onu
dinlemek, eline dokunabilmek için birbirini kırıyor. Kıçındaki dona baktım.
Düştü düşecek. Bizimkilerin tarzı ona uygun. Söylediklerinin hepsi bir acayip.
Gerçi ben anlamadım da.
Aa! O da ne?
Şarkılar koro halinde söyleniyor. Ezbere biliyor gençlik. Hatta mimikleri bile
aynı. O yabancıya eşlik ederken hiç falso vermeyen gençlik, Anadolu’mun en has
türkülerinde ne yapar acaba? Nerde kaldı dilimin hükümranlığı? Giysilerimin
asaleti nerde?
KÖYLERİMİZDEN KİLİM MOTİFİ |
Ne diyebilirim
gençliğe? Oynasın çocuklar… Giyinsin
özgürce..
Anadolu
melodileriyle, giyim ve kuşamıyla, öz diliyle meydanlarda danslar edecek değil
ya. Dünyaya bu haliyle tanınacak değil ya.
Düm teke düm tek! Göbek şovuyla ne dendiğini bile anlayamadığım dil beni
iyi anlatır. Anlatsın çocuklar…
Yaşamak
yarışmakmış. Yarışalım. Kanallar yarışmayla doldu. Ne yarışması? Yemek.
Of ,Of.!
Nerdeyse komşuya yemeğe de gitmeyeceğim, kimseyi çağırmayacağımda. Hatta çaya.
Yemekte
başlıyor düşmanlıklar. Dostlukları
pekiştireceği yerde, düşmanlık üretiyor yemekler. Kim, neden yapıyor bunu?
Bilmem..
Yarışsın
çocuklar!
Yarışırken
birbirlerinin yemeklerine nasıl kıl atılır öğrensinler.
Evlensin
çocuklar! Nerde? Televizyon kanallarında.
Neden? Birbirlerine dost gibi değil, rakip gibi yetiştirildiler. Rep
şarkıları söylerken, başka diller içinde birbirlerini tanıyıp anlayamadılar.
Bekar kalacak değiller ya. Eski
usullerle izdivaç teklifleri sürüp gidecek değil ya.
İçecek ne
alırsınız? Siyahi olsun.. Olsun! Ayran istemeyeceği kesin herkesin.
Bir gün gıda
terörüne kurban gitmezsem iyi.
Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder