6 Ağustos 2025 Çarşamba

YÜKLERİN HAMALI

Günlerden bir gün, sabahlardan bir sabah. Yeniden yaşamaya başlar, yeniden harcamaya çalışırsınız zamanı.  İyiye, güzele, güzelliğe, hayra dair duyguları çoğaltmaya niyetlenirsiniz kendi içinizde. Çoğaltmaya çalıştıkça yıpranır, biriktikçe önünüzde olumsuzluklar, kahra dair eylemlerde bulursunuz kendinizi.  

Sımsıkı tutulması gereken Allah’ın ipinden ıramış bedenler, akıllar, düşler görürsünüz sokak aralarında. Sözde halka dair iş yapanların adamlık hastalığına bürünmüş halleriyle kapı aralığından insani duruşu unutmuş kalıplarını görür, gözlersiniz. Kelebeğin kanadında yazılanları okumaya odaklanmışken, çöp denizi olmuş insan davranışlarıyla kaygılar biriktirirsiniz hesapsız.  

Diplomasız diplomalılar, ehliyetsiz ehliyetliler, liyakatsiz liyakatliler, hak edişsiz puanlar kelimeler, hatta cümleler biriktirir içinizde. Hak adına umut beslerken, neşe yerine kaygılar nakşedersiniz  güne.

Çünkü insan, bazen en çok inandığı şeyin altında kalır. Ve zaman, en fazla yükü, sessizce sessizlerin sırtına yükler. Büyüyen şehirler, küçülen kalplerin tablosunu asar duvarlara.

Sokaklardan geçen insanlar değildir artık! Kaygılar, kayıplar ve kalıplar yürür hızlıca. Bir sel gibi, her şeyi önüne katarak…

Yalancı bahar gibi insan davranışları. İçi başka, dışı bambaşka. Sıcak görünür, ısıtmaz. Güler yüzle yaklaşır, arkasında hançer taşır. Gönül vermeye niyetin olsa, aklını kaybetme ihtimalin ağır basar. Tıpkı kışın ortasında açan tek bir tomurcuğa kanıp montunu çıkaran çocuk gibi. İnsan da, samimi sandığı bir tebessüme kanar önce. Ama sonra?

O yüz donar, o ses değişir, o dokunuş yerini uzaklığa bırakır. Ve sen, içindeki baharın sadece vitrin süsü olduğunu fark edersin. Bu çağ, kılık değiştirmiş karakterlerin pazaryeri gibi yeğenim! Her durakta başka biri, her mekânda başka bir suret.

Yüzler tanıdık, kalpler yabancı. Cümleler anlamlı, niyetler bulanık. Herkes iyi görünmeye çalışıyor ama kimse iyi olmaya yanaşmıyor. "Ben buyum" diyenlerin bile içinde başkaları yaşıyor cancağızım! Kendi sesine bile yabancılaşmış, başkasının onayına muhtaç akıllar. Bir gözün içinde umut değil, fırsat aranıyor. Bir selamda samimiyet değil, çıkar hesaplanıyor. Ne çok insan var, bir gülüşün ardına öfke gizleyen. Ne çok dost var, omzuna yaslanmayı beklerken sırtını kollaman gereken. Ve ne yazık ki, ne çok kalp var kendi içinde bile yabancı gezen...

Ama yine de, baharı gerçekten içinde taşıyanlar var. Yüzüyle yüreği bir olanlar. Sustuğunda bile güven veren, konuştuğunda yaraya merhem olanlar. İşte onlar için dayanılır bu yalancı mevsimlere. Onlar içindir sabretmeye değer her yanılgı, her hayal kırıklığı. 

Çünkü bir tek gerçek insan, bin sahte tebessümü unutturur. Bir tek hakiki niyet, bin yalan davranışın üstünü örter. Belki de bu yüzden yazmaya, yürümeye, sabretmeye devam ediyoruz. Gerçek bahar, ancak içiyle dışı bir olanların yüreğinde açar çünkü. Zaman harcarken yeniden yaşamayı seçmek;Yıpransak da içimizdeki güzeli büyütmeye devam etmektir. Ve belki en çok da, bütün bu kirin içinde temiz kalabilmektir asıl duruş.

Kimileri günahkâr duruşun bağışıklığında sarhoş ve hedefsiz kurşun gibi kardeşim. Adamlık ve çıkar kör ediyor gözlerini.

Olsun, bizim peyniri kuru ekmeğe yakıştıran bir yanımız hep vardır.  O yakıştırmayla, yorgun bedenlerin, duygu yüklerinin hamalı olmaya meyilliyizdir biz. Günahkâr olmaktan iyidir. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: