“Sakla samanı gelir zamanı demiş” atalar. Samanın saman olması için geçtiği evreleri düşündüğümüz zaman, önemsiz gibi görünen şeylerin önemini kavrıyor insan. Kelimelerin oluşturduğu cümleler, hatta okuyacağınız bu yazının tamamı bir emeğin, bir çilenin hatta yaşamın yarattığı tecrübenin, gözlemin sonucu olup çıkıyor.
Topraktan yaratılmış, ana rahminde pişerek
dünya gelmiş, hesap gününe inandığını sandığımız biz insanlar geceyle gündüz
gibiyiz bazen. Anlaşılması karmaşık, anlatılması o kadar zor ki!
Ne demiş Müzeyyen Senar; Kapıldım
gidiyorum/ Bahtımın rüzgârına/ Ey ufuklar diyorum/ Yolculuk var yarına!
“Yarın” dediğimiz yolculuk nereye
bilmeyen var mı?
Evvel Allah biliriz el birlik. İnsanlar
nelere kapılmıyor, nelere aldanmıyor ki. Bu aldanışların sonucunun nereye
vardığını da görüyor aslında.
İnsan, aklıyla yıkamalı çok şeyi.
Hatta duyguyu, düşünceyi, fikri, davranışı, duruşu, attığı adımı, ağzından
fırlayan kelimeyi yıkayıp arındırabilmeli.
Ağıtlar büyütecek davranışlar
içindeyiz kardeş! Kim ayırtında, kimler farkında? Aklımız, akıllıktan çıktı
yeğenim! Bencilliğe, fırsatçılığa küçük çıkarlara çanak tutmaya başladı cancağızım.
Kalabalıklar içinde yalnızlıkların tapusu boynumuza asılı kaldı. Yıkım ekipleri
aklımızın orta yerinde. Yık ve üt! Kurnazlığı akıl, aldatmayı hüner sanıyoruz
be ya! İnsanın yarattığı hile ve kurnazlıklar içinde üşüyüp, üşüyüp gidiyoruz.
Sen sanırsın sıtmanın nöbeti. İnsana ait zaman kayıp gidiyor ellerimizden.
Hatta kapıp gidiyor ne haber!
Kendimize dair süzgeçten
geçirilmesi gereken nelerimiz yok ki! Adam tehditle çıkar sağlamaya, yalan-
dolanla karşıdakini yıpratmaya, düşmanlaştırarak zemin tutmaya hevesli. Ühhü! Dahası,
say say bitmez. Saydıkça ve sayıları arttıkça sönmeyen yangınları alevlenir
yüreğimin. Kayıp zaman sayarım yangın vakitlerini. İçimizde taşıdığımız ölümü
unutmanın kaygısızlığı kahreder vakitli vakitsiz. Birini üzmenin, hakkı gasp etmenin,
fırsatçılığın cambazlığında huzur arayanların vay haline. Kimileri aklın,
aydınlığın, birliğin yasına ve kaygısına düşerken, aklı ve insanlığı yıkılmış
olanlar donmuş göllerde buz kesiyorlar.
Bedensel duruşlarıyla iç dünyaları
açıkta olanlar, ne kadar aciz ve basitsiniz görebilseniz. Buz kesen halinizle
hangi kesere kulp olursunuz merak konusu kardeşim.
Sevinçleri en duru haliyle sunabilmek,
aklın gergefinde dokuyup birlik ve beraberliğe dağ gibi koşabilmek insana ve
insanlığa hizmet noktasında fedakârca yürüyebilmek kültürel birikim işidir birazda.
Avcıların yalanları bitmezmiş. Avcının işi pusu kurmak olunca, yalanlar da avlamaya
dairdir. Nerde kaldı hesap günü? Avlamanın hesabıyla nasıl da unutulur
gerçekler? Nefsin rüzgârıyla savurur, savrulur akıl. Kiminin kendi içinde
fısıldaşan sözcükler savruldukça gün yüzüne çıkar. Bakar bakar üzülürsünüz. Böyleleri
kırılıp düşerken bile, hece hece kendi insanlıktan çıkışlarını fark edemezler.
Duygularımın ağır yaralı duruşu ve
anlatımdaki dram kendi ateşinde boğulanlara üzülmektendir. İnsanlığı bozan,
bozulanlardır aklı yunmamışlar. Vah ki vah!
Aç kulağını, yuğ yuğabildiğince
yüreğini. Çünkü tüm duygular yüreğinde toplanır insanın. Bahtın rüzgârında
değil, aklın yolunda yürümek için bugünden tedbir şart mı şart!. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder