17 Ocak 2025 Cuma

KOLAYCILIĞIN MEŞREBİ

 

Şükürler olsun altmış beşime bastım, basacağım. Çocukluğumdan beri insan davranış biçimlerini hatta iletişim ve ilişki şekillerini gözleyerek geçirdim. Özel bir gayret mi? Hayır. Kendiliğinden biriken şeyler. Bu da yetmedi doğada yaşayan hayvanların, börtü böceğin yaşam biçimlerinin yanı sıra, onların davranış şekillerini de istemeden de olsa gördük gözledik. Doğada yaşayan hayvanların zaaflarını göre, göre bilir, anlarsın

Peşine takılan zağarı yanıltmak için izine katlama yapan tavşanın bu tavrını bilmezsen avcılığın yavan kalır. Kekliğin kendine has hareket ve tavırları ona keza.
Günlük yaşantı ve gözlemler sırasında sınırsız hatta sonsuz fırsatları görür bellersin.
Bu fırsatları görmek insani hedeflerinizle, duruş ve bakışlarınıza göre şekil alır. Kimileri, eline geçen her fırsatı kendi çıkarına kullanmakta sınır tanımıyor kardeşim. İşin insani, vicdani, hakkani yanı bir kenara itiliveriyor. Vay be! Oluyor mu gerçekten? Ühhü! Ardına bile bakmıyor kimileri. Hatta ele geçirdiği etiketle kafanın duruş açısı değişiyor.
Geçenlerde küçük kızım bulunduğu durumdan bir üst kategori teklifiyle karşılaşıyor yöneticileri tarafından. Önünde az da olsa kıdem farkı olan arkadaşını hatırlatıyor. O varken haksızlık olacağını ilk hakkın onda olduğunu bu çizgiyi bozmanın kendisi için rahatsızlık vereceğini ifade ediyor.
Kimilerine göre bu bir aptallıktır. Kimilerine göre ayağına gelen fırsatı tepmektir. Kimilerine göre “ben yiyemedim sen ye” demektir.
Bakış meselesidir çok şey. Hakkı teslim etmek ya da edebilmek insanın kendine verdiği en büyük ödüldür aslında. Bu ödülün huzuru başkadır. Fırsatlar sonsuz olabilir. Asıl kendine vereceğin ödülün ve hizmetin düşünce sürecinde hak kavramlarını içinde barındırıyor olmasıdır.
Doğal sayılabilecek fırsatlar o kadar çok ki! Yığınla iyilik yapma yöntemi. Say say bitmez kardeş.
Öylesine bir noktaya geldik ki, “iyilik almaya” dönüştü iş. Verebilecek konumda olanlar bile almaya hevesli. Almaya hevesli olanlar verme durumu olanlardan daha kaliteli yaşam sürüyorlar. Yeme, içme, gezme, barınma, giyim kuşam. Ye babam ye! Nerden? Başkalarının sırtından. Hatta keyif verici yeme içmeleri bile eksik kalmıyor sanırım. Çalışmaktan nasır tutan ellerime kinayece gülüp geçiyorlar üstelik. Bedava yeme içmeye alışınca, kıçları iş tutmuyor iş. Uyu uyu yat! Yat yat uyu! Nasılsa bu toplumun içinde vicdanı olan, iyilik yapma bilinci yüksek insanlar var.
Özel mamalarla beslenen, her gün kapı önünde beslediğimiz kediler bile fare avına çıkmıyor artık. Balkon kapısını açtığımı fark edip dikiliyor karşıma. Tatlı tatlı miyavla, iki kuyruk salla beslenme tamam. Neden koşturup yorsun kendini? Bir komşuya faydayı bırak doğadaki bir ağaca bir tas su dökmüyor hazıra, bedavaya alışanlar. Ar kalkıyor, hak gidiyor ortadan. Ye babam ye!
Kimseyi aşağılamıyorum, kimseyi küçümsemiyorum. Tam tersi bedavaya alışanlar, bu toplumu küçümsediğine hatta kullandığına inanıyorum. Bu konuda ki gözlemlerim çoğaldıkça kahroluyorum.
Çevrenizi gözleyin göreceksiniz birader. Bedavadan yaşamaya alışanların arsızlığı bile şaşırtacaktır her birinizi. Bu türden bakış ve gözlem, kendi içimdeki münakaşaları bile çoğaltıyor gün gün. Burası küçük yer! Tembelliğin yokluğuna alışıp bedavaya yaşayanları bakınca göreceksiniz. Alışkanlık ve kolaycılık meşrebini bozdu kimilerinin. Hak edene hak ettiğini vermenin huzuru bizimde içimizi rahatlatıyor.

Hiç yorum yok: