Günün güzel geçmesi sabahı övmekten
geçer. Çünkü sabahlar ilkbaharın kız kardeşidir. Tazeliğin, hoşluğun sembolüdür.
Karanlıkları bastıran, doğumlara kapı aralayan, uyanışın eşiğidir sabahlar.
Güzelliklerin tartışmasız kaynağıdır. Sabaha dair bendeki bu duygu, şiire kapı
aralar gibi kardeş…
Akşam ajansını dinlerken ki acılar
silinmiş, o çiçekten o çiçeğe konan bir satırlık yaşamı anlamlandırmaya çalışan
kelebekler uçuşur gözlerimin önünde. Bu esnada yükselir dilimdeki türküler.
-Sabah ile sabah ile/ kahve gelir
tabak ile…
Bu tür duygular depreşince dünyada
çirkinliğe dair ne varsa unutuyor insan. Her güzel şey, insani yanlar saklıyor
kendi içinde. Saklıyor da güzellik bırakmadılar dünya da. Uzun lafın kısası,
insan olmak cani olmaktan çok daha kolay aslında. Daha açık ifade etmek
gerekirse caniler insan olamaz demeye varıyor laf….kimdir bu cani veya caniler…
Kimdir bu insan olmayanlar? Akşam ajanslarına bak anlarsın yeğenim. Ölümlerin
çetelesini tutmakta zorlanıyor insan. Ölümün harmanı oldu Filistin... Ölümün
kol gezdiği yer oldu evler, sokaklar.
Her şey apaçık ortadayken, suçüstü
hali varken gıkı çıkmıyor gücü yeterlerin. Dur demiyor, diyemiyorlar. Yuh size yuh!
İçlerinde canilik duygusunun en büyüğünü taşıyanlar ölümlerinde en vahşisini
kusuyorlar. Kadın- kız, çoluk-, çocuk…
Dünyaya insan haklarının nutkunu
çekenlerin, kana susamışların, işledikleri cinayetler karşısında rahatlıklarını
görmemek mümkün değil. Tüm bunlar zihnimde toplandıkça sinirimi laptopun
tuşlarından alıyorum. Her tuşa vuruş canilere
attığım tokatmış gibi geliyor birader!..
Çaresizlik insanı canından bezdirir
mi? Bezdiriyor kardeş! Bu bezginlikle içinizde oluşan sinir harbiyle tuşlara
vuruyor, vuruyorsun.
Tuşlara vurmanın eylemi içindeyken
bir de Narin düştü ajanslara. Bu da
olunca geceyi diri tutuyor, övmeyi düşünürken sövmeler birikiyor dudaklarımda.
Sabahlar akşama, akşamlar sabaha karışıyor. Mevsimler değişiyor mevsimler.
Güngörmüş sözlerle yazıya
niyetlenmişken bağlamından kopuyor duygu.
Dil facialara, savaşlara takılı kalırken, duygu ümitsizliğe sürüklüyor
insanı. Bu sürüklenişle çözümsüzlük girdabında cümleler git gel yapıyor
kardeşim..
Nasıl yapmasın?.. Savaşlar ölümleri çoğaltırken, başka
alanlarda aileler yıkılıyor, çözüm çözüm çözülüyor bağlar. Caniler
caniliklerini sinsice her alanda sürdürüyor. Su uyur, düşman uyumaz diye boşa
dememiş atalarımız. Ama biz uyuyoruz. Biz uyurken sallıyor küfrü kimi repçiler.
Biz uyurken kadınlar matinesinin hazırlıkları yapılıyor. Usul usul sinsice.. Of
of!
Kurtuluşa dair sempozyumlar yapamazken, bir
sala dahi okuyamazken, kahramanlığa dair bir şiir dillendirmezken, üstelik
içimiz kan ağlarken; matineler neyin nesi!..
Sabah ile, sabah ile/ Kahve gelir
tabak ile
Bir fırtına tuttu bizi. Velhasıl
sıra sıra türküler.
Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder