14 Ağustos 2024 Çarşamba

ANAMIN “GARA GIYLISI”

 

Herkesin ekonomiden söz açıp, zorluktan, sıkıntıdan bahsedip içinizde oluşturduğu daraltıyla baş etmeye çalışırken, olan güzel işler içinizdeki yaraları onarıveriyor. Güzel işler ilaç.. Güzel davranışlar merhem…  ufacık bir jest ağrı kesici… gönülden bir ikram  topyekun onarıcı.. Hatırlatıcı, kendinize getirici.

Gerçekten öyle… Bilirim Anadolu insanı hissiyatlıdır. Tüm iyi işler karşısında bile hislenir ağlarız biz.  Ağlarken,  ağlasın isteriz herkes…

Karmaşık duygular içinde çarşı boyu yürürken bir bardak çayla ikram yapmanın hevesinde olanla, görünmez kuytulara sokulmaya çalışanların terazisini asıp, çetelesini tutuyor insan bir yandan. Tutarken alman gerekenin en alasını alıyor, en güzelini, olması gerekeni yüreğine yapıştırıyorsun.

Bir bardak çayı, bir yudum suyu, bir çimdik yiyeceği ikram etmenin gayret ve hevesinde olanları gördükçe “sayıları artsın” derken, gönlünüz genişliyor kardeşim. Bu genişlikte tamamlıyorsunuz en noksan yerlerinizi. Düşünmek iyidir. Sorgulamak da... Düşünüp sorgularken çıkarır insan en muhkem dersleri… Çıkarmazsan….. eh! İşte gelir geçersin kardeş.

Anamın yaşlılığına denk geldi filmler, diziler, sinemalar.. Elinde mendili olmasa da gözyaşlarını “gara gıylı” dedikleri başörtüsünün çenesinden aşağı sallanan uçlarına siler dururdu. Her sahnede bir acıklı durum olmasa da yaratırdı kendince. Göynülür, göynülür ağlar,  “örtme” uçlarının ıslaklığı gitmezdi bu yüzden. Duygu onun işiydi onun…

Ağlarken herkes ağlasın isteriz biz! Ya gülerken? Bu konuda kimilerinin cimriliğine diyecek yok. O gülsün yeter. Gülerken göstere göstere gülmek lazım bir de.. of of!..

Ağız birliği, duygu birliği giderse, denge bozulursa korkmak lazım kardeş.. duygu bozulursa düşünce bozulur.. duygular bireyselleşip bencilleştikçe dünya daralır dünya… dünyanın darlığı neleri daraltmaz ki!.. Of! Of!..

Yüreğin katılaşması duygu noksanlığındandır. Duygusu eriyenin duyusu olmaz yeğenim! Duygu algının ve hissedişin sonucudur. Algıda ve hissedişte ayrılıklara düşersek bir olmanın birlik olmanın tadına varamayız. Tadına varamamak, başka tatsızlıkları doğurur cancağızım.

 Anamın sulu gözlülüğüne laf ede, laf ede Ortadoğu kan gölü, Gazze ceset tarlası yas tutacak, höt!! diyecek kimse yok şimdi. Gördünüz mü ayrılığı ayrıcalığı!. Gördünüz mü cinlerin oyununu?

 Eskiden ne gülerdik, eskiden ne ağlardık kardeş... Duygusuz, dilsiz, kimsiz, kimsesiz dikilip kaldık. Ben böyle dedikçe “yine  ne oldu?” der gibi saf saf yüzüme bakıyor çocuklar. Bu duyguyla şişkin gözlerim. Bu duyguyla ses tonum titrek.. bu duyguyla üzüntünün en ağır tonundayım. Anamın “gara gıylısı” az gelecek az!.

Duyguda birliğin tadı başka tadı. Birlikte ağlayıp, birlikte gülmenin gücü başka.  Kalbin gücü duygunun azlığı ya da çokluğu kadardır. İnsanlığın ölçüsü de….

Duygunun derinliğine dalınca ühhüü!, yollar uzun, yollar ince. Bir mevzu ki sorma gitsin.

Ölürsem kabrime gelme istemem

Ölürsem kabrime gelme istememmmmmmm

Akan gözyaşlarımı silme istememmmmmm

Eskiden ne ağlardık! Sağlıcakla…

Hiç yorum yok: