Herkesin ekonomiden söz açıp, zorluktan, sıkıntıdan bahsedip içinizde oluşturduğu daraltıyla baş etmeye çalışırken, olan güzel işler içinizdeki yaraları onarıveriyor. Güzel işler ilaç.. Güzel davranışlar merhem… ufacık bir jest ağrı kesici… gönülden bir ikram topyekun onarıcı.. Hatırlatıcı, kendinize getirici.
Gerçekten öyle… Bilirim Anadolu
insanı hissiyatlıdır. Tüm iyi işler karşısında bile hislenir ağlarız biz. Ağlarken,
ağlasın isteriz herkes…
Karmaşık duygular içinde çarşı boyu
yürürken bir bardak çayla ikram yapmanın hevesinde olanla, görünmez kuytulara
sokulmaya çalışanların terazisini asıp, çetelesini tutuyor insan bir yandan.
Tutarken alman gerekenin en alasını alıyor, en güzelini, olması gerekeni yüreğine
yapıştırıyorsun.
Bir bardak çayı, bir yudum suyu,
bir çimdik yiyeceği ikram etmenin gayret ve hevesinde olanları gördükçe
“sayıları artsın” derken, gönlünüz genişliyor kardeşim. Bu genişlikte
tamamlıyorsunuz en noksan yerlerinizi. Düşünmek iyidir. Sorgulamak da...
Düşünüp sorgularken çıkarır insan en muhkem dersleri… Çıkarmazsan….. eh! İşte
gelir geçersin kardeş.
Anamın yaşlılığına denk geldi
filmler, diziler, sinemalar.. Elinde mendili olmasa da gözyaşlarını “gara
gıylı” dedikleri başörtüsünün çenesinden aşağı sallanan uçlarına siler dururdu.
Her sahnede bir acıklı durum olmasa da yaratırdı kendince. Göynülür, göynülür
ağlar, “örtme” uçlarının ıslaklığı
gitmezdi bu yüzden. Duygu onun işiydi onun…
Ağlarken herkes ağlasın isteriz
biz! Ya gülerken? Bu konuda kimilerinin cimriliğine diyecek yok. O gülsün
yeter. Gülerken göstere göstere gülmek lazım bir de.. of of!..
Ağız birliği, duygu birliği
giderse, denge bozulursa korkmak lazım kardeş.. duygu bozulursa düşünce
bozulur.. duygular bireyselleşip bencilleştikçe dünya daralır dünya… dünyanın
darlığı neleri daraltmaz ki!.. Of! Of!..
Yüreğin katılaşması duygu
noksanlığındandır. Duygusu eriyenin duyusu olmaz yeğenim! Duygu algının ve
hissedişin sonucudur. Algıda ve hissedişte ayrılıklara düşersek bir olmanın
birlik olmanın tadına varamayız. Tadına varamamak, başka tatsızlıkları doğurur
cancağızım.
Anamın sulu gözlülüğüne laf ede, laf ede
Ortadoğu kan gölü, Gazze ceset tarlası yas tutacak, höt!! diyecek kimse yok
şimdi. Gördünüz mü ayrılığı ayrıcalığı!. Gördünüz mü cinlerin oyununu?
Eskiden ne gülerdik, eskiden ne ağlardık
kardeş... Duygusuz, dilsiz, kimsiz, kimsesiz dikilip kaldık. Ben böyle dedikçe
“yine ne oldu?” der gibi saf saf yüzüme
bakıyor çocuklar. Bu duyguyla şişkin gözlerim. Bu duyguyla ses tonum titrek..
bu duyguyla üzüntünün en ağır tonundayım. Anamın “gara gıylısı” az gelecek az!.
Duyguda birliğin tadı başka tadı.
Birlikte ağlayıp, birlikte gülmenin gücü başka.
Kalbin gücü duygunun azlığı ya da çokluğu kadardır. İnsanlığın ölçüsü
de….
Duygunun derinliğine dalınca
ühhüü!, yollar uzun, yollar ince. Bir mevzu ki sorma gitsin.
Ölürsem kabrime gelme istemem
Ölürsem kabrime gelme istememmmmmmm
Akan gözyaşlarımı silme
istememmmmmm
Eskiden ne ağlardık! Sağlıcakla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder