15 Nisan 2024 Pazartesi

MELEKLERİN SABRI

 


Babamın dediği dedikti. Dediğim dedik durumu,  yaşadığı kültür içinde asla yanlış değildi.  Anama bir fiske bile vurmazdı ama kızdığı zaman cezalandırırdı.

Meradaki harman yeri olduğu için dile dokunan uzatmasını kaldırır halk onu Merharman” kısaltmasıyla adlandırırdı. Bizim eve en fazla yedi yüz metrelik mesafesi ya var, ya yoktu.  Eteğindeki yokuşta yorardı yani insanı.  Hele bu yokuşu ceza niyetiyle tırmanırsan daha da sevimsiz olurdu. Babam sporcu koçu edasıyla düdüğü çalar anamın harman cezası başlardı.  Harmana varınca karşıdan geldim diye el eder, ikinci düdükle geriye dönerdi. Anam tüm buna rağmen içindeki öfkeyi dışa vurmaz, vuramaz yuvayı darmadağın edecek davranışlarda bulunmazdı. Duygularını yüreğinde yaşardı vesselam. Hey gidi anam hey! Sabır taşı olsa çatlardı da sen yine çatlamazdın. Bu sabrı derecelendirecek ölçek bile yoktur herhalde. Of Of!

Benim erken dünyaya gelmiş anam, benim sabır küpü anam, benim vakitsiz yaşamış anam, benim kadersiz anam, benim çileli anam!…

Anacığımın sabrını düşünürken Annem bir kez daha devleşiyor gözümde.  Sağ olsa sarılıp öpeceğim kardeş. O sabır, meleklerin sabrı yeğenim. O sabır, alkış tutulacak sabır birader. O sabır, fikirsiz bir duruşun ürünü değil, insanın insanca duruşu belki de…

Hayatla, mutlulukla, huzurla insan arasındaki en büyük engel insanın kendisiymiş. İnsanın içindeki engeller kimi zaman her birimizi büyütürken bazen de olmadık hallere düşürebiliyor. Olmadık durumlara düşme halindeki sabır da huzur ve sükûnete erdiriyor.

Bugünün koşulları içinde düşünüyor, kıyaslama yapıyorum da anam o günün kültürü içinde koşulsuz boyun bükmesi gereken çaresiz, babam güç elinde bayrak sallayan otorite. Kimseye verecek hesabı da yok.

Dünyaya bak. Kim kime hesap veriyor. Hesap verenler belli.  Bi düdük koş, bi düdük öl.  Baksana Filistine, Baksana Gazzeye… Ölen ölene.. kurşunu sıkan sıkana, bombaları atan atana.  Uf, Ufff!

Kanun ve kuralsızlık güçlülerin gücü halindeyken ne yapabilirim ki yüreğimde biriken öfkeden başka. Anamın sabrını öğütlemekten öte ne diyebilirim ki.

İnsanlığı bambaşka anlatmıştı, çok farklı tanıtmıştı anam.  Ele geçirdiğiniz bilim ve sanatla insanı yoldan çıkardınız, insanlığı öldürdünüz bu dünya da. Kuralsızlıklar sizin keyfiniz gelsin diye sürüp gidecek mi insanlar hep ölecek mi? Yuh,  Yuh olsun size…

Bu savaşları seyredenler arasında kimler var hadi sayın bakalım. Babam annemi cezalandırırken etrafında seyreden kimler vardıysa bugün de onlar var.  Dur demiyor, yapma, ayıptır demiyor. Demedikçe azıyor kimileri..

Bu saldırganlıklar,  bu eziyetler, bu tokat atmalar, bu hırpalayışlar, bu cezalar ürkütüyor insanı. Dar geliyor dünya dar! Bu dar getiriş neyin nesi! Yazıklar olsun, bir kez daha “yuh” olsun.

Beni bu sıkıntıdan, insanlığın kısırlığından koparıp yerel seçim sonrası baharın enginliğine  salacak,  yangın yeri olan içime soğuk sular serpecek düşlerin düşüyle…

Dilimde yerel bir ezgi; “Ni sandın, sen beni ni sandın”  nidalarıyla dünyayı selamlarken….

Sağlıcakla..

Hiç yorum yok: