Babamın dediği dedikti. Dediğim
dedik durumu, yaşadığı kültür içinde asla
yanlış değildi. Anama bir fiske bile
vurmazdı ama kızdığı zaman cezalandırırdı.
Meradaki harman yeri olduğu için dile
dokunan uzatmasını kaldırır halk onu Merharman” kısaltmasıyla adlandırırdı.
Bizim eve en fazla yedi yüz metrelik mesafesi ya var, ya yoktu. Eteğindeki yokuşta yorardı yani insanı. Hele bu yokuşu ceza niyetiyle tırmanırsan
daha da sevimsiz olurdu. Babam sporcu koçu edasıyla düdüğü çalar anamın harman
cezası başlardı. Harmana varınca
karşıdan geldim diye el eder, ikinci düdükle geriye dönerdi. Anam tüm buna
rağmen içindeki öfkeyi dışa vurmaz, vuramaz yuvayı darmadağın edecek
davranışlarda bulunmazdı. Duygularını yüreğinde yaşardı vesselam. Hey gidi anam
hey! Sabır taşı olsa çatlardı da sen yine çatlamazdın. Bu sabrı
derecelendirecek ölçek bile yoktur herhalde. Of Of!
Benim erken dünyaya gelmiş anam,
benim sabır küpü anam, benim vakitsiz yaşamış anam, benim kadersiz anam, benim
çileli anam!…
Anacığımın sabrını düşünürken Annem
bir kez daha devleşiyor gözümde. Sağ
olsa sarılıp öpeceğim kardeş. O sabır, meleklerin sabrı yeğenim. O sabır, alkış
tutulacak sabır birader. O sabır, fikirsiz bir duruşun ürünü değil, insanın
insanca duruşu belki de…
Hayatla, mutlulukla, huzurla insan
arasındaki en büyük engel insanın kendisiymiş. İnsanın içindeki engeller kimi
zaman her birimizi büyütürken bazen de olmadık hallere düşürebiliyor. Olmadık
durumlara düşme halindeki sabır da huzur ve sükûnete erdiriyor.
Bugünün koşulları içinde düşünüyor,
kıyaslama yapıyorum da anam o günün kültürü içinde koşulsuz boyun bükmesi
gereken çaresiz, babam güç elinde bayrak sallayan otorite. Kimseye verecek
hesabı da yok.
Dünyaya bak. Kim kime hesap
veriyor. Hesap verenler belli. Bi düdük
koş, bi düdük öl. Baksana Filistine,
Baksana Gazzeye… Ölen ölene.. kurşunu sıkan sıkana, bombaları atan atana. Uf, Ufff!
Kanun ve kuralsızlık güçlülerin
gücü halindeyken ne yapabilirim ki yüreğimde biriken öfkeden başka. Anamın
sabrını öğütlemekten öte ne diyebilirim ki.
İnsanlığı bambaşka anlatmıştı, çok
farklı tanıtmıştı anam. Ele geçirdiğiniz
bilim ve sanatla insanı yoldan çıkardınız, insanlığı öldürdünüz bu dünya da.
Kuralsızlıklar sizin keyfiniz gelsin diye sürüp gidecek mi insanlar hep ölecek
mi? Yuh, Yuh olsun size…
Bu savaşları seyredenler arasında
kimler var hadi sayın bakalım. Babam annemi cezalandırırken etrafında seyreden
kimler vardıysa bugün de onlar var. Dur
demiyor, yapma, ayıptır demiyor. Demedikçe azıyor kimileri..
Bu saldırganlıklar, bu eziyetler, bu tokat atmalar, bu
hırpalayışlar, bu cezalar ürkütüyor insanı. Dar geliyor dünya dar! Bu dar
getiriş neyin nesi! Yazıklar olsun, bir kez daha “yuh” olsun.
Beni bu sıkıntıdan, insanlığın
kısırlığından koparıp yerel seçim sonrası baharın enginliğine salacak,
yangın yeri olan içime soğuk sular serpecek düşlerin düşüyle…
Dilimde yerel bir ezgi; “Ni sandın,
sen beni ni sandın” nidalarıyla dünyayı
selamlarken….
Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder