İnsan ellisine basınca bi sigara
öksürüğüdür başlıyor. Altmışa sallanınca merdiven basamaklarında duraksıyor
kardeş.! Görüyorum; sonrası dizler, omurgalar fıtıklar, şekerdi tansiyondu ne
varsa fırlıyor hepsi. Belli vakit sonrası yaşın insanı nasıl hırpaladığını
görüyor ve gözlüyorsun. Doğanın güzelliği pusudan kalkmış olsa da yaş yetmiş iş
bitmiş deyiveriyorsun.. Oysa Alıç Harmanı’ndan, Çınarlı Dere’ye ordan Ebeciğin
Bağ Ardı’ndan Öteyüze çıkardın da ıhh! demezdin. Oysa yaş, Ihh! demeye çoktan
başlıyor yeğenim. Kırktan elliden sonra birden ve artan hızla değişiyor yaşam.
İstediğin kadar bastonu atmaya
çalış, bıyıkları yülüt, yarı dökük
saçları iki kere tara, ühhhü geçti gitti ömür! Yel gibi, rüzgar gibi, jet
gibi…. Durma ellisindeyken krk say sen…
durma yeni yeni esvaplar düz konfeksiyondan. Giymeye vaktin, eskitmeye fırsatın
kaldıysa.. durma zamanı kandırmak için elinden geleni yap!
Kış geldi mi yaz gelsin deme. Yaz
gelince de “bitmesin de, dur” kendi kendine. Yaş mevzusunu gündemine sokma, kendi kendini inandır ömrün vakitsiz
sınırsızlığına..
İnsan kendi yalanlarına bile inanır
bazen. İnsan kendi kendini aldatmaya çalışır vakte, vakitsizliğe dair. O aldatmadır kimi vakit sorumsuz kılan, amca, teyze diyenlere kızdıran. Kış geçip
paltonu çıkarmasan da güz bi hışımda gelmiş oluyor.
Doğumu bilir mi insan?
Doğumu bilen ölümü hatırlar mı? Gün
ağardığın da bilmek gerek batımı. A-aa!
sabah olmuş, akşam olmuş şaşkınlığında kalmamak için vaktin hükmünü de
hükümsüzlüğünü de bilmek lazım.
Hop oturup hop kalkarken küüt! diye
duruveriyor yürek. Vücut ambeleye kalkıp çatt! diye çatlıyor sistem. Dudaklar
kenetlenip dişler kilitleniyor. Vakit o
vakit işte.. pişmanlıklar boş, yalvarışlar nafile…yaşamın anatomisini
kavramayanın, ölümün anatomisine dair
çıkarımı olur mu? Anlamadan, anlayamadan maddesel çıkarların kuşatmasında,
hesapsız işlerin aymazlığında farkına varmadan varamadan gelir geçer kimileri.
Dört ayak kurbağa sıçramasında çukurun kenarına varır da varmazlığında durur
yine de…
Yüreği cızz etmeli, edebilmeli
insanın. Bir cüce sinekten dersler almalı. Kulağından dümdüz geçip gitmemeli
çok şey. Beden titremeli… inceden en kılcalına duygu akmalı.
Ölüm deyince üşümesi artıyor
kimilerinin. Niye? Hesapsızlığın hesabı mıdır korkutan? Haksızlığın hakkı mıdır
üşümeyi artıran? Bir hesap ki, ne kara kucak, ne de yağlısından güreş. Tam
olarak hesabın günü yeğenim.. Diliyle dişi arasında yaşayanlar adaletin
pençesinden nasıl kurtulur? Aman yarabbi!
Bugün de kendi içimde söylenip
duruyorum ben. Sorarken sorguluyorum yaşama dair çok şeyi.. Yüreğimdeki duygu yükünü yokluyor, enine
boyuna ölçüp biçmenin hassasiyetine soyunuyorum. Bir kıraç yüreğin
hissedişiyle, defineler yüklenmiş akciğerin kıyaslamasına kalkışıyorum
hadsizliğime bakmadan. Duygularımı sabahın rüzgârı ittiriyor sanki ordan
oraya. En derin vadilerden en engin
ovalara dalıp dalıp çıkıyor insan. Beli
yaştan sonra duyguları belli seviye de tutmak zor kardeş. Bu zorlukta depreşen
duygular, uykular uyutmaz insana.. Bu
uykusuzluk içinde geceler yâr olur da türkü olur ünlenir diller de..
Allaha emanetsiniz. Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder