Pek çok yazarımız, şairimiz,
sanatçımız, adlarını sayamayacağımız sayıda bilim adamımız var. Var kardeşim! Tarihe baktığımızda Ulubatlı
Hasanlarımız, Sultan Mehmetlerimiz, Hasan Tahsinlerimiz var yiğidim. Dahası say
da say!
Kimi topluluk ve cemiyetlerde
kendini tanıtma faslı oluyor. Ne desem nasıl anlatsam kendimi? İşciyim
desem?.... Ya da çiftciyim veya köylüyüm…. Iıh!.. bir gerçekten hareketle desem
bile bunları, toplulukta bir etki yaratmayacağı muhakkak. İçinde bulunduğum mekânda çevremdekilerin
için için iç geçirip ortamın kalitesizliğine varan vücut dili sergilemelerine
bile sebep olabilirim. Olur mu olur insan!. Sonra bakışlar arasında ezilişimi
tahayyül edin. Öyleyse ne diyeyim, ne diyeyim “toprağın kuyumcusuyum!” bir de
kendimden emin söyledim mi of of, deyme keyfime..
Kuyumcu lafı başlı başına etki
yaratmaya maruf bir kelime.. “Toprağın Kuyumcusu” deyiminde toprak lafını
düşük, kuyumcuda tonlamayı yüksek tuttun mu ağızlar açılıp gözler faldaşı
oluyor yeğenim. Gözleri üstüne çevirip yanına doğru sivtinenler bile oluyor..Bu
da benim tecrübeyle edindiğim bir taktik işte..
Hayaller ile yola çıksa da, gerçekle arasına duvar da örmemeli insan. Bu
duvarı örerse kendini aldatmaya başlar insan. Sonu hüsrandır.
“Toprağın kuyumcusu” olmak bir
birikimin adıdır. Toprakla kurulan bağ oranında edinilen bilgidir kısaca.
Bizdeki bu birikim doğduğumuz gün başlamış kardeşim. Hatta tam tamına anne karnında. Bu kadar da atma diyenlerin
alnını karışlarım. O kadar iddialı bir mesele yani.
Ufak at da civcivler yesin
diyenlere “hodri meydan” demeyi göze almış adamım vesselam…
Tecrübeyle elde edilen bilginin
kesin olan yanı var ki üretim. Bilgisi olanın üretimi yoksa ne işe yarar ki!
Salla gitsin, boş çuval.. boş hava, boş yaygara, boş hayal… uf uf!....
Hayatı, hatta ülkeyi güzel kılacak
bilgilere sahipseniz hayat güzeldir.
İnsanın kurduğu cümle kadardır
kültürü. Algısı yanında verdiği emek kadardır bilgi birikimi…
Ulubatlı Hasan’ı Hasan yapan
bayrağı burca dikme başarısıdır.
İnsan düşlerine yüzme öğrettiği
oranda okyanusa açılma cesareti gösterirmiş. Tek başına düş ne işe yarar ki?
Düşlerken düşer bazen insan..
Siyasetin gündemiyle düş kuranların
sayısı gün gün artıyor kardeş!. Siyasetin bilindik laflarıyla takım elbiseli
pozlar sosyal medyayı süslüyor. Süslesin
yeğenim. Bu sayede unuttuğu renkleri bile hatırlıyor insan. Siyasete sevdalı
kişi zenginliğini gördükçe sayı sayma unutulmuyor. Unutturmayın, daha üslü
sayılara doğru gidin ki bilgideki birikimim çoğalsın benim.
İnsanın bilgisi bir öğrenme
sürecinin sonucudur. Bilgiyi çoğaltanda insanın kendisidir. Çoğaltımın sonunda
ortaya konan bir ürün yoksa sosyal medyayı süsle dur. Süslemek benim de
aklımdan geçmiyor değil. Ardından bakmamam gereken bir nakdim olsa atlarım ben
de. Biriktirdiğim bilgi oranında ürettiklerim var en azından. Ya senin? Yokla kendini istersen. Düşlerken
düşme diye hatırlatıyorum bir yandan. Başarıya kısa yoldan ulaşmanın en kestirme
yolu nefisten mi geçer acaba?.
Yazmak bilmece gibi bir şey..
olduğumuzdan fazlasını oldurmayacak kadar açık.. kendini olduğu gibi gördürecek
kadar net.
Hayat seçmektir. Yolculuksa
seçimlerden ibaret. Sağlıcakla….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder