26 Aralık 2022 Pazartesi

ÖLÜM VE MESAFE

 

Dünya hayatının geçiciliği muhakkak ve gerçek. Geçici bir heves ve sınırlı nefes sahibiyken, aynı zaman da oyalanmadan ibaret olan bir nimet. Canımızın bile gerçek sahibi kendimiz değilken, hırsımıza, doyumsuzluğumuza, bencilliğimize, cimriliğimize bakar mısınız?

Frigyada köle olarak doğduğu bilinen filozof Epiktetos “ölüm daima gözünün önünde olsun. O zaman asla adi endişelere düşmezsin ve maddi hiçbir şeyi hırsla arzu etmezsin demiştir. Bu anlam da Yunus’un daha anlaşılır sözleri vardır mesela. Mal da yalan mülkte yalan. Al biraz da sen oyalan misali…

 Malı, mülkü, makamı mevkiyi, şanı şöhreti velhasıl maddi zenginlikleri hava atma aracı, büyüklenmek için gerekli görmenin esaretini birazcık(!) bilmek gerek.

Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirinde;

“Neylersin ölüm herkesin başında

Uyudun uyanamadın  olacak.

Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında.

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misali o musalla taşında..” diyerek hatırlatma yapmıştır.  

Of of! dünyaya sığamıyoruz dünyaya.. evlerin içinde basıyor daraltı, yeryüzü kibrit kutusu geliyor çok vakit.

Krallar, imparatorlar, hanedanlar, hükmedilen topraklar….nelere hükmetmiyor insanoğlu. Ölüm karşısında bitiyor tüm ihtişam. Ölümün hakimi kim, ya taşıdığımız canın?... Ölüm karşısında malını mülkünü, sahip olduğu zenginliğin ihtiyaç sahiplerine verilmesine razı olmayacak kaç kişi çıkar acaba…

Küçücük kılcal tıkanma, nefes almadaki zorluk için neleri feda etmez ki insan.  Feda etsen de hükmü nedir ki insanın… Benimdir dediğimiz can ve hayat kendimizin değilken malın mülkün sahibi biz nasıl oluruz?

Gazneli Mahmut;

Yoklansın kafası mezarda her ölenin

Farkı var mı bakalım, hükümdarla kölenin? diyen sözleri bize hangi erdemli hal içinde olmamız gerektiğini açıklamaya yetmiyor mu?

Yunus’un,

“Ana rahminden geldik pazara

Bir kefen aldık döndük mezara” mısraları neyin anlatımı acaba? Fizyolojik ve biyolojik kapasitemiz oldukça sınırlıyken neyin hesabındayız ki biz? Kaplayacağımız alan bedenimiz ölçüsündeyken sokaklardan, meydanlara taşmanın hesabı neyin de nesi. Ah ki ah!

Allah yapıp ettiklerimizden hatta niyetimizden bile haberdar olduğuna göre, süresi gelen her canın geriye kalmadığını bildiğimiz halde, ölüm bizim mayamızken nelerin meylindeyiz biz. Of! of!

Malımızdan, mülkümüzden, paramız pulumuzdan, bilgimiz ve yeteneğimizden, düzgün duruşumuzdan, gönül güzelliğimizden velhasıl varlığımızdan olumlu katkı yapmanın hesabında değilsek mezara nasıl sığacağız ki?

Oysa doğduğumuz gün ölmeye başlamıştık biz. Ya işte böyle!

Şu geçeni durdursam, çekip de eteğinden;

Soruversem; Haberin var mı öleceğinden..(Necip Fazıl Kısakürek). 

Sağlıcakla..

Hiç yorum yok: