Hanemizde altı baş idik. Biri kız
üç erkek kardeş. Zenginlikti hanenin içi. İş paylaşımı, aş paylaşımıyla
huzurluyduk gerçekten. Topraktan çıkardığımız rızkı paylaşırdık el birlik. Önce
birer birer evden ayrıldık, sonra köyden. Dört kardeşin arasına uzak mesafeler
girdi. Her birimiz yeni haneler diktik şehir yerlerinde. Diktikçe yeni
ihtiyaçlar çıktı karşımıza. Her yeni ihtiyaca yetişmek için didindik durduk. Her didiniş selamı sabahı azalttı. Düğün,
bayram, cenazelerdeki buluşmalar azaldı gün gün. Sonra akranımızın, komşumuzun çocuklarını
tanıyamaz hale geldik.
Akranlarımızla oynarken birlikte
kanardı dizlerimiz. Mahalle arkadaşlığı kavramını yitirdik vakit vakit.
Tüm çocuklar sokak oyunlarının oyuncusu
aynı zamanda kahramanıydı. Oyunların bile üreticisiydik. Ürettik ve tükettik.
Kendi ürettiklerimizi bile zamanın değeri içinde değersizleştirdik. Mahalle
arkadaşlığı yerine sosyal medya arkadaşlığı peydahlandı bilmeden tanımadan.
Sosyal problemleri beraberinde getirdi bilinmeyen arkadaşlıklar. Uf uf!..
Oyuncağa boğsak da çocuklarımızı,
biraz oyunla fırlatıp attılar. Attıkça biz yenilerini aldık durmadan. Kendi
oyuncağını üreten çocuklar kadar mutlu edemedik yine de. Tüketimin kahramanı
olma yolunda eskitmeye eğilimli hale getirdik. Tablet ve telefondaki çizgi
filmler eşliğinde beslemelerini gerçekleştirdik. Evi dağıtıp kudurmasın, saatlerce sessiz
sedasız kalsın diye televizyondaki çizgi filmlerin karşısına oturttuk. Çizgiler baş kahramanları oldu. Oturttuğumuz
çocuklar toplumun sosyal faaliyetlerinden bile uzak duruyor. Sosyal medya
dünyası haline geldi çünkü.
Yetişmenin zorlaştığı ihtiyaçlar
çoğaldıkça anneler de çalışmalı dedik.
Çalışsın!.. çalışırken bıraktık çocukları kendi yalnızlığına. Ebeveynsiz
halleriyle ne yaşadıklarını bilmeden, düşünmeden. Kendi çocuklarımızla ilgilenecek vakti
tükettik. Şefkate muhtaç çocukları vermemiz gereken şefkatten mahrum bıraktık.
Herkes kendine dönüp baksın.
Yetişkin çocuklarımızın her biri başka şehirlerde uzak kentlerde. İmkânı
olanlar torun bakmak için uzak şehirlerin yolunu tutuyor. Yolu tutabilmek
önemli. Ya tutamayanlar. Sevgiden, ilgiden, alakadan, birlikten uzak yeni bir
nesil başımıza inşallah yeni sorunlar çıkarmaz.
Kötü olan her şey zayıf kalıştan çıkar.
İlginin alakanın zayıflığı korkutur beni her daim.
Her düzgün alışkanlık insanı zarif
kıldığı gibi huzurun zarafetini de beraberinde getirir kardeş!
Bazen küçük ayrıntıları düşündükçe,
eksikliği fark ettikçe iç huzurum bozuluyor. Tek başına düşünmem yeter mi? Ne
mümkün!
Yüzeysel bilgiye sahip olmak çok
zevkliymiş. Benim gibi yüzeysel bilgi sahiplerinin özgüveni de yüksek oluyor
nedense. Yabancı dili az bilenin, iyi konuşandan daha keyifli durduğu gibi.
Düşünen insanların gözümdeki
büyüklüğü(!) farklıdır. Düşündükçe gelişir insan. Geliştikçe toplumsal faydası
çoğalır. Çoğalan faydayla artar huzur.
Bu yazı yüzeysel ve de yetersiz bir
bakışla düşündüklerimin kelimelere dökülmüş halidir. Belki de yaşamsal bir
yolculuk kendimce. Duyguların derinliğine inip çitileyip kurutarak öne sermek
apayrı bir uzmanlık. İçine koyacak bir şeyleriniz varsa vaktin cebi çok.
Haydi hayırlısı. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder