27 Aralık 2022 Salı

DÜŞÜNCE

 

Hanemizde altı baş idik. Biri kız üç erkek kardeş. Zenginlikti hanenin içi. İş paylaşımı, aş paylaşımıyla huzurluyduk gerçekten. Topraktan çıkardığımız rızkı paylaşırdık el birlik. Önce birer birer evden ayrıldık, sonra köyden. Dört kardeşin arasına uzak mesafeler girdi. Her birimiz yeni haneler diktik şehir yerlerinde. Diktikçe yeni ihtiyaçlar çıktı karşımıza. Her yeni ihtiyaca yetişmek için didindik durduk.  Her didiniş selamı sabahı azalttı. Düğün, bayram, cenazelerdeki buluşmalar azaldı gün gün.  Sonra akranımızın, komşumuzun çocuklarını tanıyamaz hale geldik.

Akranlarımızla oynarken birlikte kanardı dizlerimiz. Mahalle arkadaşlığı kavramını yitirdik vakit vakit.

Tüm çocuklar sokak oyunlarının oyuncusu aynı zamanda kahramanıydı. Oyunların bile üreticisiydik. Ürettik ve tükettik. Kendi ürettiklerimizi bile zamanın değeri içinde değersizleştirdik. Mahalle arkadaşlığı yerine sosyal medya arkadaşlığı peydahlandı bilmeden tanımadan. Sosyal problemleri beraberinde getirdi bilinmeyen arkadaşlıklar. Uf uf!..

Oyuncağa boğsak da çocuklarımızı, biraz oyunla fırlatıp attılar. Attıkça biz yenilerini aldık durmadan. Kendi oyuncağını üreten çocuklar kadar mutlu edemedik yine de. Tüketimin kahramanı olma yolunda eskitmeye eğilimli hale getirdik. Tablet ve telefondaki çizgi filmler eşliğinde beslemelerini gerçekleştirdik.  Evi dağıtıp kudurmasın, saatlerce sessiz sedasız kalsın diye televizyondaki çizgi filmlerin karşısına oturttuk.  Çizgiler baş kahramanları oldu. Oturttuğumuz çocuklar toplumun sosyal faaliyetlerinden bile uzak duruyor. Sosyal medya dünyası haline geldi çünkü.

Yetişmenin zorlaştığı ihtiyaçlar çoğaldıkça anneler de çalışmalı dedik.  Çalışsın!.. çalışırken bıraktık çocukları kendi yalnızlığına. Ebeveynsiz halleriyle ne yaşadıklarını bilmeden, düşünmeden.  Kendi çocuklarımızla ilgilenecek vakti tükettik. Şefkate muhtaç çocukları vermemiz gereken şefkatten mahrum bıraktık.

Herkes kendine dönüp baksın. Yetişkin çocuklarımızın her biri başka şehirlerde uzak kentlerde. İmkânı olanlar torun bakmak için uzak şehirlerin yolunu tutuyor. Yolu tutabilmek önemli. Ya tutamayanlar. Sevgiden, ilgiden, alakadan, birlikten uzak yeni bir nesil başımıza inşallah yeni sorunlar çıkarmaz.

Kötü olan her şey zayıf kalıştan çıkar. İlginin alakanın zayıflığı korkutur beni her daim.

Her düzgün alışkanlık insanı zarif kıldığı gibi huzurun zarafetini de beraberinde getirir kardeş!

Bazen küçük ayrıntıları düşündükçe, eksikliği fark ettikçe iç huzurum bozuluyor. Tek başına düşünmem yeter mi? Ne mümkün!

Yüzeysel bilgiye sahip olmak çok zevkliymiş. Benim gibi yüzeysel bilgi sahiplerinin özgüveni de yüksek oluyor nedense. Yabancı dili az bilenin, iyi konuşandan daha keyifli durduğu gibi.

Düşünen insanların gözümdeki büyüklüğü(!) farklıdır. Düşündükçe gelişir insan. Geliştikçe toplumsal faydası çoğalır. Çoğalan faydayla artar huzur.

Bu yazı yüzeysel ve de yetersiz bir bakışla düşündüklerimin kelimelere dökülmüş halidir. Belki de yaşamsal bir yolculuk kendimce. Duyguların derinliğine inip çitileyip kurutarak öne sermek apayrı bir uzmanlık. İçine koyacak bir şeyleriniz varsa vaktin cebi çok.

Haydi hayırlısı. Sağlıcakla

Hiç yorum yok: