Bir insanı, bir bölgeyi, bir
mücadeleyi tam olarak anlatamamanın çaresizliği yoruyor bazen insanı. Bir sonu,
bir ölümü görünce yazabilir, göçün gerçeğini fark edince dizebilirmişim
kelimeleri meğer. Çok kere birçok yerde sözünü etmiştim de yazıya dökmenin
vefasını gösterememiştim belki de. Fark ederken fark ettirememek ne ağır
hüzünmüş be kardeş. İçimdeki ağır hüznü ifade etme ölçüsünde hafifletebilirim
belki de..
Balıköy ve yöresinde başlar bu
hikaye.. Kırın, bozkırın, karanlık ormanların içinde yeşeren bir Osmanlı
çamıydı Himmet Ağa. Halkın tabiriyle
“Ümmeta” kısaca.
Yazı kışı yokluktu Balıköy
bölgesinin. Kim de ne vardı ki. Herkes birbirinden yoksuldu. Bu yokluk en çok
da Himmet Ağa’nın canını acıtıyordu belki de. Bu acıyışın verdiği arayışla
terkden kalma Değirmisaz maden ocaklarını can suyu olarak sunmasını bildi
cesurca. Oğulları Necati ve Ahmet’in bölgeyi aşan çalışkanlık ve merhametleriyle
sundukları iş imkanı pek çok haneye aş
oldu aş. Bölgenin kaderine en muhkem şekilde yön vermenin derdine düştüler
alınlarına yapışan kömür tozuyla. Hey gidi hey! Atıl kalan kömürün zerresini
ülkemin sanayisine kazandırırken yurdumun kahramanı olmasını bildiler. En
bildik yerden canları acırken, acıtmadılar yeğenim. Keşfederken yolunda
yoruldukları değerleri bölgenin insanıyla paylaşmasını bildiler. Yokuşları
yorgunluk saymadılar cancağızım.
Mekanın cennet olsun “Ümmet’a”.
Bölgenin yoksulluk ve çaresizliğine
boyun bükmeyen Necati ve Ahmet Ünal kardeşler babalarından devraldıkları
gayretle ışık olmayı sürdürdüler bölgeye, dahası ülkeye. Zamana çok şey
sığdırırken ülke ihracatına omuz verdiler. Doğdukları toprağı hiç ama hiç
unutmadılar yeğenim. Kömürünü aldıkları
toprağı kaderine terk etmediler. Yüzbinlerce fidanı o sahalarda üşenmeden
yeşerttiler. Toprağı karartmadılar, ağacı kurutmadılar. Madencilikten, turizme
en son Seramika.. Bu yörenin değil ülkenin rol modeli olmayı başardılar
vesselam.
Bugün Balıköy bölgesinin bir acı
günü. Toprağı karartmayan, ağaçları kurutmayan namı değer “Necati patron” öldü.
Ah dost! Ah ağabey! Ağlamışlığım
yüzümde, hüznün baş ucumda….Bölgenin seninle kazanmasına, seninle anılmasına
nasıl da alışmıştık biz. Sen giderken, tam da şimdi kaybettik biz. Kaybettik
ulan!....
Ölüm haberini ulaştıran teknolojik
cihazlara bile kırgınım bugün. Öfkeliyim be abi! Nasıl da üşüttü ölümün
yüreğimizi. Nasıl da kanattı içimizi. Kanayan içimizi inancımız bandajladı bunu
bil!..
Bundan böyle biliyorum ki bölge
insanın yüreklerinde yaşayacak yüreklerin de büyüyeceksin. Tek tesellimiz
yüreklerde yaşayacak olman Necati patron!
Boş durmadın, boş konuşmadın.
Durmazken kurtardın bölge insanını iflastan. Boğazımda bir düğüm ne yutkunmaya
ne solumaya fırsat vermiyor. Bu daraltı içinde parmaklarım ifade etmeye çalışıyor
hüznün alasını. Parmaklarımda hissediyor bölgede bir “baba”nın öldüğünü.
Ah dost! Ah ağabey!
Bölgede dağlı rüzgarların erittiği
karlar bile ağlıyordur şimdi. Bölgenin kader maçını kazandıran bir fani olarak
dilimizden dökülen sana sadece dua olacak. Gelecek nesillere çizdiğin yolu
anlatacak bir şeylerde gözlere
dikebilirsek ne ala.
Sen rahat uyu!
Ailesine, yakınlarına ve
sevenlerine sabırla…
Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder