9 Mart 2022 Çarşamba

OSMANLI ÇAMI VE NECATİ ÜNAL

 


Bir insanı, bir bölgeyi, bir mücadeleyi tam olarak anlatamamanın çaresizliği yoruyor bazen insanı. Bir sonu, bir ölümü görünce yazabilir, göçün gerçeğini fark edince dizebilirmişim kelimeleri meğer. Çok kere birçok yerde sözünü etmiştim de yazıya dökmenin vefasını gösterememiştim belki de. Fark ederken fark ettirememek ne ağır hüzünmüş be kardeş. İçimdeki ağır hüznü ifade etme ölçüsünde hafifletebilirim belki de..

Balıköy ve yöresinde başlar bu hikaye.. Kırın, bozkırın, karanlık ormanların içinde yeşeren bir Osmanlı çamıydı Himmet Ağa.  Halkın tabiriyle “Ümmeta” kısaca.

Yazı kışı yokluktu Balıköy bölgesinin. Kim de ne vardı ki. Herkes birbirinden yoksuldu. Bu yokluk en çok da Himmet Ağa’nın canını acıtıyordu belki de. Bu acıyışın verdiği arayışla terkden kalma Değirmisaz maden ocaklarını can suyu olarak sunmasını bildi cesurca. Oğulları Necati ve Ahmet’in bölgeyi aşan çalışkanlık ve merhametleriyle sundukları iş imkanı pek çok haneye  aş oldu aş. Bölgenin kaderine en muhkem şekilde yön vermenin derdine düştüler alınlarına yapışan kömür tozuyla. Hey gidi hey! Atıl kalan kömürün zerresini ülkemin sanayisine kazandırırken yurdumun kahramanı olmasını bildiler. En bildik yerden canları acırken, acıtmadılar yeğenim. Keşfederken yolunda yoruldukları değerleri bölgenin insanıyla paylaşmasını bildiler. Yokuşları yorgunluk saymadılar cancağızım.

Mekanın cennet olsun “Ümmet’a”.

Bölgenin yoksulluk ve çaresizliğine boyun bükmeyen Necati ve Ahmet Ünal kardeşler babalarından devraldıkları gayretle ışık olmayı sürdürdüler bölgeye, dahası ülkeye. Zamana çok şey sığdırırken ülke ihracatına omuz verdiler. Doğdukları toprağı hiç ama hiç unutmadılar yeğenim.  Kömürünü aldıkları toprağı kaderine terk etmediler. Yüzbinlerce fidanı o sahalarda üşenmeden yeşerttiler. Toprağı karartmadılar, ağacı kurutmadılar. Madencilikten, turizme en son Seramika.. Bu yörenin değil ülkenin rol modeli olmayı başardılar vesselam.

Bugün Balıköy bölgesinin bir acı günü. Toprağı karartmayan, ağaçları kurutmayan namı değer “Necati patron” öldü.

Ah dost! Ah ağabey! Ağlamışlığım yüzümde, hüznün baş ucumda….Bölgenin seninle kazanmasına, seninle anılmasına nasıl da alışmıştık biz. Sen giderken, tam da şimdi kaybettik biz. Kaybettik ulan!....

Ölüm haberini ulaştıran teknolojik cihazlara bile kırgınım bugün. Öfkeliyim be abi! Nasıl da üşüttü ölümün yüreğimizi. Nasıl da kanattı içimizi. Kanayan içimizi inancımız bandajladı bunu bil!..

Bundan böyle biliyorum ki bölge insanın yüreklerinde yaşayacak yüreklerin de büyüyeceksin. Tek tesellimiz yüreklerde yaşayacak olman Necati patron!

Boş durmadın, boş konuşmadın. Durmazken kurtardın bölge insanını iflastan. Boğazımda bir düğüm ne yutkunmaya ne solumaya fırsat vermiyor. Bu daraltı içinde parmaklarım ifade etmeye çalışıyor hüznün alasını. Parmaklarımda hissediyor bölgede bir “baba”nın öldüğünü.

Ah dost! Ah ağabey!

Bölgede dağlı rüzgarların erittiği karlar bile ağlıyordur şimdi. Bölgenin kader maçını kazandıran bir fani olarak dilimizden dökülen sana sadece dua olacak. Gelecek nesillere çizdiğin yolu anlatacak  bir şeylerde gözlere dikebilirsek ne ala.

Sen rahat uyu!

Ailesine, yakınlarına ve sevenlerine sabırla…

Sağlıcakla

Hiç yorum yok: