2 Kasım 2016 Çarşamba

TABİAT DESTAN


Köyden göçerken unuttuk rüzgârın sesini. Derenin şırıltısını şehrin, şehirlerin karmaşasında yitirdik. Bulutların geçişini fabrika dumanlarına karıştırdık. Hey gidi hey!
Çocukluğum köyümüzün ormanlarında geçti. Yamaçlarında kay kaylar yaptık. Ağaç yapılı arabalarla eğimli yollarında yarışlar düzdük yarenlerle. Üşenmeden yokuş başına ağaç yapılı arabayı bir daha bir daha taşıdık omuzlarımızda heyecanla. Kuş yumurtalarını okşadık ağaç dallarında.  Yuvadan yenice uçmakta olan cingil kuşunun heyecanını avuçlarımızda hissettik. Çimenlerde güreş tuttuk kaygısızca. En koyak türküleri biz söyledik avaz avaz. Sıra kayalar dizdik devirmecesine. Ayrığı tanıdığımız kadar kuş ibiğini belledik. Ormanları adım adım bildik, yöre isimlerini yüreğimize kazıdık. Tozlu yollarda lastik ayakkabıyla koştuk kardeşim. Çorabın yamasını gördük, lastik ayakkabının arkası yırtılınca iğneyle diktik. Çimenlere uzanıp bulutların geçişini seyrettik. Rüzgârın sesine türküler mırıldandık. Şırıl şırıl akan manzarasıyla nefes kesen derelerde avucumuzla balıklar tuttuk. Akbaşlıdan öte ağrı kesici kullanmadık. Kısacası tabiata dokunduk, kokladık, hissettik. Şiirler söyledik, şiirler biriktirdik.
Doğumlar gördük, ölümleri belledik tabiatın göbeğinde. En patika yollarda sektirmeç oynadık. İp atladık, seksekte gözle ayak arasında uyum oluşturduk. Çelik çomağın farkını yaşadık. Havanın, toprağın nemini belledik. Rüzgârın gücünü keşifle, ağaçtan pırpırlar yaptık. Dere yataklarına çarklar kurduk su gücüyle dönen. Çam filizinden kaval, dut ağacından zurnalar düzdük müziğe dair. Ekmeği taaa tarladaki buğday başaktayken belledik. Gecelerde uzayın genişliğini keşfe koyulduk. Bahçe işlerin de baş elemandık. Ne zenginlik kardeşim, ne genişlik.
Ya şimdi. Üzülüyorum şimdiki çocuklara. Üzülüyorum bizim zenginliğimizi yaşayamadıkları için. Yaşayamadıklarının farkında bile değil zavallılar. Kibrit kutusunun içine hapsedildiklerinin farkında değiller. Köylerde özel idarelerin kurduğu plastik oyun gruplarına bakıp bakıp keyifleniyor köylüler. Ne büyük kötülük oysa köyün olmayan çocuklarına. Yollar asfalt, sokaklar kaldırım değmeyin keyfe. Oyun alanlarını bile çim saha istiyor herkes. Oyuncunun hası toprak sahalardan çıkıyor oysa. Çocuğun çevikliği patika yollarda yürümekle gelişiyor. Engebeli arazide yürümekle atikleşiyor çocuk. Oyuncakları kendisi keşfettikçe ve de imal ettikçe ufku da zekâsı da fark atıyor. Serbest dalda oyun gibi dağda bayırda yürümek. Yürürken keşfetmek..  Of of!... Ekmekle kaynağı arasında bağı koptu çocuklarımızın. Her zaman derim, tabiatla, doğayla toprakla, rüzgarla, yıldızla bulutla, yağmurla, börtü böcekle bağı koptu çocukların bağı. Arkadaş grupları  bile azaldı gün gün. Hayal güçleri zayıfladı koptukça kopardıkça. Çocuk psikolojisi ana bilim dalları oluştu belki de. Kibrit kutusuna hapsolan çocukta psikoloji mi kalır kardeşim. Hem duyusal hem duygusal hastalıklar çoğaldı. Keşke plastik kaykaylar yerine doğalında kalsaydı her şey. Çocukların dikkat eksikliğinden bahsediliyor bir de. Tabiat hem duyusal, hem duygusal, hem bilimsel pek çok bozukluğu tedavi eder oysa. Balıköy yöresinden naylon ayakkabılı kızın sportif başarısı tesadüf değildi geçtiğimiz yıllarda. Doğadan ıradıkça akıl sağlığı bozuluyor çocuklarımızın. Şehirlerde toplandıkça aylakçıların sayısı artıyor. Artan haylazlar sayesinde şehir parklarının adı haberlere konu oluyor.
Pek çok kentte olduğu gibi ilçemizde de” Bahçeli evler” vardı.  Nerde şimdi bahçeli evler?. Kültürümüzde bağın bahçenin önemi büyüktü oysa. Ah ki ah!. Bu konu geniş, bu konu derin. Bu konu önemli, bu konu hassas. Edilecek o kadar söz var ki.. Kısacası tabiat sağlık. Tabiat duyu, tabiat duygu. Tabiat destan, tabiat zenginlik.  Çocuklarsa geleceğimiz.
 Doğa, çamurla ,tozla, kırlardaki otla, gökyüzüyle, dizlerdeki sıyrıkla çok şey kazandırır çok. Sonu sonsuzluğu kavrar insan.

Çocukluğunuza dönün, döndürün çocuklarımızı. Şimdi zamanı. Sağlıcakla

Hiç yorum yok: