Köyden göçerken unuttuk rüzgârın
sesini. Derenin şırıltısını şehrin, şehirlerin karmaşasında yitirdik.
Bulutların geçişini fabrika dumanlarına karıştırdık. Hey gidi hey!
Çocukluğum köyümüzün ormanlarında
geçti. Yamaçlarında kay kaylar yaptık. Ağaç yapılı arabalarla eğimli yollarında
yarışlar düzdük yarenlerle. Üşenmeden yokuş başına ağaç yapılı arabayı bir daha
bir daha taşıdık omuzlarımızda heyecanla. Kuş yumurtalarını okşadık ağaç
dallarında. Yuvadan yenice uçmakta olan
cingil kuşunun heyecanını avuçlarımızda hissettik. Çimenlerde güreş tuttuk
kaygısızca. En koyak türküleri biz söyledik avaz avaz. Sıra kayalar dizdik
devirmecesine. Ayrığı tanıdığımız kadar kuş ibiğini belledik. Ormanları adım
adım bildik, yöre isimlerini yüreğimize kazıdık. Tozlu yollarda lastik
ayakkabıyla koştuk kardeşim. Çorabın yamasını gördük, lastik ayakkabının arkası
yırtılınca iğneyle diktik. Çimenlere uzanıp bulutların geçişini seyrettik.
Rüzgârın sesine türküler mırıldandık. Şırıl şırıl akan manzarasıyla nefes kesen
derelerde avucumuzla balıklar tuttuk. Akbaşlıdan öte ağrı kesici kullanmadık. Kısacası
tabiata dokunduk, kokladık, hissettik. Şiirler söyledik, şiirler biriktirdik.
Doğumlar gördük, ölümleri belledik
tabiatın göbeğinde. En patika yollarda sektirmeç oynadık. İp atladık, seksekte
gözle ayak arasında uyum oluşturduk. Çelik çomağın farkını yaşadık. Havanın,
toprağın nemini belledik. Rüzgârın gücünü keşifle, ağaçtan pırpırlar yaptık.
Dere yataklarına çarklar kurduk su gücüyle dönen. Çam filizinden kaval, dut
ağacından zurnalar düzdük müziğe dair. Ekmeği taaa tarladaki buğday başaktayken
belledik. Gecelerde uzayın genişliğini keşfe koyulduk. Bahçe işlerin de baş
elemandık. Ne zenginlik kardeşim, ne genişlik.
Ya şimdi. Üzülüyorum şimdiki
çocuklara. Üzülüyorum bizim zenginliğimizi yaşayamadıkları için.
Yaşayamadıklarının farkında bile değil zavallılar. Kibrit kutusunun içine
hapsedildiklerinin farkında değiller. Köylerde özel idarelerin kurduğu plastik
oyun gruplarına bakıp bakıp keyifleniyor köylüler. Ne büyük kötülük oysa köyün
olmayan çocuklarına. Yollar asfalt, sokaklar kaldırım değmeyin keyfe. Oyun
alanlarını bile çim saha istiyor herkes. Oyuncunun hası toprak sahalardan
çıkıyor oysa. Çocuğun çevikliği patika yollarda yürümekle gelişiyor. Engebeli
arazide yürümekle atikleşiyor çocuk. Oyuncakları kendisi keşfettikçe ve de imal
ettikçe ufku da zekâsı da fark atıyor. Serbest dalda oyun gibi dağda bayırda
yürümek. Yürürken keşfetmek.. Of of!...
Ekmekle kaynağı arasında bağı koptu çocuklarımızın. Her zaman derim, tabiatla,
doğayla toprakla, rüzgarla, yıldızla bulutla, yağmurla, börtü böcekle bağı
koptu çocukların bağı. Arkadaş grupları
bile azaldı gün gün. Hayal güçleri zayıfladı koptukça kopardıkça. Çocuk
psikolojisi ana bilim dalları oluştu belki de. Kibrit kutusuna hapsolan çocukta
psikoloji mi kalır kardeşim. Hem duyusal hem duygusal hastalıklar çoğaldı.
Keşke plastik kaykaylar yerine doğalında kalsaydı her şey. Çocukların dikkat
eksikliğinden bahsediliyor bir de. Tabiat hem duyusal, hem duygusal, hem
bilimsel pek çok bozukluğu tedavi eder oysa. Balıköy yöresinden naylon
ayakkabılı kızın sportif başarısı tesadüf değildi geçtiğimiz yıllarda. Doğadan
ıradıkça akıl sağlığı bozuluyor çocuklarımızın. Şehirlerde toplandıkça
aylakçıların sayısı artıyor. Artan haylazlar sayesinde şehir parklarının adı
haberlere konu oluyor.
Pek çok kentte olduğu gibi ilçemizde
de” Bahçeli evler” vardı. Nerde şimdi
bahçeli evler?. Kültürümüzde bağın bahçenin önemi büyüktü oysa. Ah ki ah!. Bu
konu geniş, bu konu derin. Bu konu önemli, bu konu hassas. Edilecek o kadar söz
var ki.. Kısacası tabiat sağlık. Tabiat duyu, tabiat duygu. Tabiat destan,
tabiat zenginlik. Çocuklarsa
geleceğimiz.
Doğa, çamurla ,tozla, kırlardaki otla,
gökyüzüyle, dizlerdeki sıyrıkla çok şey kazandırır çok. Sonu sonsuzluğu kavrar
insan.
Çocukluğunuza dönün, döndürün
çocuklarımızı. Şimdi zamanı. Sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder