22 Ekim 2016 Cumartesi

FASULYE SIRIĞI



Şu anamın okul görmemiş haliyle ettiği laflar yaş ilerledikçe kulaklarımda çın çın ediyor. “Fasülye sırığı olmak” deyimini ilk anamdan duymuştum. Bir işin ucundan tutmamız gerekirde ağırdan alırsak; “Fasülye sırığı gibi dinelip durma” derdi. Suçluluk duygusuyla koşar işin ucundan tutardık. Hay senin okul görmemiş yüzünü seveyim Ana. Birde okul görseydi n’olurdun bilmem.
Fasulye sırığı herkesçe bilindiği üzere fasulyenin sarılıp yükselmesine imkân sağlar. Bunun haricinde bir faydası yoktur. Sahi babamın yaptıklarından bilirim çardağın üzerine gölge olsun diye atardı kimi zaman bu sırıkları. Aslında dayanak olması da bir faydadır ama dayanak olmak tek başına yeterli olmayabiliyor demek ki.
Günlük hayatta karşılaştığım, gözlediğim o kadar çok fasulye sırığı var ki, sorma gitsin. Fasulye sırıklığı yetip artıyor adama. Bir partiye oy verdi  ya, oy verdiği parti geri maada tüm işleri halletmeli onun için. Sıcak sudan soğuk suya elini sokmamalı artık. Hay Allah! Şehrin tüm sokaklarını belediye süpürmeli yere atılan sigara izmaritinden, çitlediği gündöndü kabuğuna kadar. Fasülye sırıklarına her ay düzenli iaşe temin edilmeli. Yakacağı kömüre kadar verilmeli. Ufacık aksaklık olsa bir ucundan tutmanın yanına sokulmamalı. Feryat figan…. Of of!
Zenginlik durup dururken olmuyor. Zenginliğin kaynağı insanın kendisi değil midir. Allahın takdirinin olduğuna da inanırım aslında. Sen fasulye sırığı gibi dikil, bereket bolluk ara. Yok kardeşim yok!..Biraz beceri zenginliği için de gayret edecek insan. En fazla bin metre uzaklıktaki okula servis arayan çocuk, üstünde marka taşıyan genç, karıncayı görünce sandalyenin tepesine tırmanan ufaklık, pepeyi tanıdığı kadar konu komşusunu tanımayan afacanla hangi zenginlikleri yaşarız şaşarım. Deymeyin çocuğum uyusun, deymeyin çocuğum gezsin. Değmeyin çocuğum yesin. Hadi gezsin. Hadi yesin. Yesin kardeşim… nasıl olsa sadece fasülye sırığı lazım bize.
Bireylerin gidişatı kötü, hali berbatsa devlet de içi boş kap olma yolundadır. Bilmem yanılıyor muyum? Bireyler donanımlı yurttaş olma yolunda kendini geliştirmeye hazır ve meyilli olacak ki, bir işin ucundan tutulsun. Böyle derken haksızlık etmemek adına ifade etmek lazım. Donanımlı, fasulye sırıklığından öte gayretli insanlarımız var mutlaka.. Bunlara da teşekkürü borç bilirim kendi adıma.
İlim adamları ilim için, köylüler üretim için, tüccarlar ticaret için, el işi erbabları alet edavat için hepsinden önemlisi el birlik ülke için gayret ederse çok şey değişir çok. Bu gayretler eksildikçe topal tilkiler etrafımızda dolanır durur kardeşim. Üç kıtada at koşturmuş aslanların dolaştığı yerlerde tilkilerin cirit atmasına gönlümüz razı değilse fasulye sırıklığından öte işler düşmeli herkese.  Bunu hissetmeli bilmeli cümle. Laf ebeliği çözüm değil her daim. Erleri cepheden cepheye koşarken, çoluk çocuğunu büyüten, toprağını işlemek için çırpnan, gücü yettiğinde cepheye destek veren analar nerde şimdi. Dizilerin kritiğini yapanları gördükçe sıkılıyorum kardeş. Bu sıkkınlığımı üreten bir kısım hanımlar azaltıyor bir nebze. Lafın belini kırmak için günden güne seğirtenleri fark ettikçe uykularım kaçıyor. Kaçan uykular yazılara sertlik olarak giriveriyor.
Madenler kum ve kükürtle karışınca içinde altın, gümüş var gibi görünürmüş. Oysa…?  Soru çalarak üniversitelere, ordan da kurumlarımızın can alıcı noktalarına karışan kükürtler ayıklanıyor şimdi. Bunlar fasulye sırığı bile değiller aslında.

Neyse.. Değmen benim gamlı yaslı gönlüme. Sağlıcakla.. 

Hiç yorum yok: