19 Mart 2013 Salı

RÜZGÂRDAN SONRA




Rüzgârlı Pazarlarda şişirdik yelkenlerimizi. Aslında yelkenlerimiz hakkın, hukukun, doğrunun, sevginin, sevdanın, ülkemin, insanımın dahası coğrafyamın coşkusu ve heyecanıyla dopdoluydu. Yelkenlerimiz Pazar rüzgârlarında yeniden şişerken aklımızı, benliğimizi, kimliğimizi, haysiyetimizi, terbiyemizi düşürmedik her daim. Bunun keyfinde ve sabrında olmanın bilincindeydik. Kimileri lades oyunlarının cambazı olsa da biz yüreğimizdeki memleket sevdasına asla halel getirmedik.
Yaradanın herkese bir ağız, bir dil verdiği muhakkak. Ağızdaki dili evirip çevirmek, elindeki kaleme eğri veya doğru çizgiler çektirmek de akıl süzgecimizle alakalı. Akıl süzgeci; aldığınız terbiye, örf, adet, inanç, iman ve ahlakla bezeli değilse yaşam hanesi özürlüdür.
Lades şampiyonları kazanmanın hırsıyla kendilerinden geçiyorlar. Bu geçişle dalaverenin perhizinde bile olmuyorlar. Ne yazık.. Perhizsiz konuşurken avurtları doluyor. Ah ki ah!
Perhizsiz konuşmalar içi dışa vurduruyor. Bu dışa vurum sırasında bir de alkışlandı mı kendine dönüp bakmaz insan. Kabak çiçeği gibi açılır da açılır. Ne kötü.. Bugün alkışlananın yarın yuhalanmayacağının garantisi yok. Ya da tam tersi.
Lades gibi ütme oyunlarını uzaktan izledikçe hep nefret etmişimdir. Bu alan beni ürkütürken, atalarımın yaşam biçimi hayranlık uyandırmıştır. Atalarımızdan aldığımız değerler gönül zenginliğimiz kadar yaşamımızın gömüsüdür aynı zamanda. Bu yüzden ahlaki değerler düsturumuz ola geldi. Bunları düstur edinince aslolan zenginliğiniz, gerçek gücünüz, aşkınız, sevdanız, mutluluğunuz dahası gerçek şöhretiniz gönül duvarlarınıza kendiliğinden yapışıveriyor. Çok şükür, çok şükür ya rabbim!
Tavşanlı’nın Sesi Gazetesi’nde yaklaşık on iki yıldır köşe yazıları akabinde köy yazıları yazmaya çalışıyorum. Gazetede ilk (“Başköşe”) köşe yazıları yazmaya başlayanlardanım.
Yazılarımda kırıp dökmekten öte, derleyici toparlayıcı olmaya gayret ettim. Olması gerekenlere işaret ederken bile nezaketi elden bırakmadım. Eksik ve noksanları tertemiz bir dille, çözüm yollarını da kendimce işaret ederek toplumun, bölgemin daha mutlu olmasının gayret ve heyecanında oldum.
Toplumsal sorunlarda ekip arkadaşlarımızla birlikte el birlik çözümler üretmeye çalıştık. Aydınlanmak için araştırmalara zaman ayırdık. Aydınlandıkça aydınlatmanın hevesinde olduk. Kimseyi şucu veya bucu diye gruplara ayırmadık. Hepside aslında bizdik, bizden bildik. Kör atışmalara, kör tartışmalara engel olmaya çalıştık.
Köylerimiz hakkında yazılı doküman eksikliği vardı. Kendiliğimizden üstelik kimseden yardım beklemeden bunu gerçekleştirmenin heyecanını yaşadık. 
İlçe dışındaki etkinliklerde ilçemizi, bölgemizi ve insanımızı en iyi şekilde temsil etmenin sorumluluğunu yüreğimizde tuttuk. Hiçbir zaman bu sorumluluğu unutmadık.
Sporcu ve taraftarlarımızın zaman zaman girdikleri tartışmalarda iyiyi ve güzeli işaret etmenin telaşe sinde kendimizi bulduk. Bölgesel huzur ve barış yürek gömülerimizin içinde hep vardı.
Pek çok mesele de toplum gerilirken, konuşması gerekenler gıkını bile çıkarmazken ekip arkadaşlarımızla üstümüze düşeni yapmaya çalıştık.
Ütmeye alışkın ladesçiler hiçbir şey yapmamışız gibi rüzgârlı pazarlar yaratmanın rolüne soyundular. İştahla saptırmaya çalıştılar. Avurtlarını doldururken anaları, gül yüzlü çocukları ağlatmanın, üzmenin, yollara dökmenin koskosluğuna koyuldular. Yalanlar rüzgârlarda savruldu. Savrulan rüzgârlarda ütülen nasıl ütüldüğünün farkına bile varamadı. Ne acı, ne vahim..
İşi germek olanın yüreğindeki sevgiden şüphe duyarım. Çünkü sevgi sofrası sofraların en güzelidir. Niyeti ütmek olanın sevgisi öldüren aşıklara benzer. Seviyorum diyorsan ütmeyi akıldan silmek gerek. Bugün yalanla kandırsan da yarın mutlu olman mümkün mü? Hileyle kazanılan maç hangi oyuncuya iç huzuru verir. Hileyle huzuru bulanlar, kar ettim sananlar, aldatanlar galle kuyularında olanlardır. Kara düşleri soluya soluya büyüyenlerin hayra hizmet etmesini beklemek hayaldir.
Gerçekleri araştırmadan ahkâm kesmek kolaycılıktır. Gerçekleri görünce alkışlarda azalma olacağını bilen ütücüler, gerçek dışına yöneliyor. Çamur atmaya meylediyor. Acırım hallerine.. Oysa hallerine acıdığım kendi kıyametini koparan, firavunun ateşinde yanan suyunda boğulanlardır. Bizde ki de vicdan işte. “Bıktık siz ve sizin gibilerden” demek yerine öncelikle vicdanımız depreşiyor acıma hissi yüreğimizi dolduruyor. “Yuh” çektirmeye kalkışanlarda vicdan yok oysa ki! Saygı duyduğunu sevdiğini söyleyip arkasından hançerlemeye çalışmak tam tamına yalancı aşıkların işidir.
Toplumu akla hayale gelmeyecek söylem ve ifadelerle üstelik hiç araştırmadan, çözüm üretmeden saflarına çekmeye, arkalarından sürüklemeye yeltenenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır.
İnsan inandığı şeyi savunmakta özgürdür. Ama savunmayı, ona buna çamur atma sananların çirkin tutumlarını sergilemek, hatırlatmak, anlatmak gerek. Yalan yanlış aktararak, hatta saptırarak, hatta toplumu aydınlatma, bilgilendirme gayretlerimizi görmezden gelerek toplumu yanlışa sürüklemenin vebali kimilerinin omuzlarında olacaktır. “Kulak verin” diyoruz. Anlayıp dinlemeden önyargıların hapsinde halkı huzursuz etmeyin diyoruz. Anlayıp dinledikten sonra oturup ne yapacaksak birlikte yapalım demeye getiriyoruz. Buna kulak asmadan esip gürlemekten prim toplama gayretinde olanlar size yazık, çok yazık! Size göre Tavşanlı kurum ve kuruluşlarıyla idareci ve yöneticileriyle top yekun ihanetin çemberinde öyle mi? Kimi yandaş, kimi işbirlikçi ha! Patavatsızlığın böylesine de pes doğrusu. Köyü tanımayanlar, hatta “köylü” olmayanlar köylümün sorunlarına çocukların sırtına tabut, diline kanlı laflar sürerek, anaları ağlatarak mı çözüm üretecekler.  Sosyal medyada yalan sofraları sererek yiğitlik ünvanı mı kazanacak yoksa bazıları. Vay ki vay!
Bugüne kadar yöredeki manda sayısını nasıl artırırız, yüz ölçüm içinde kazanç kapısı olabilecek hangi fidanları çoğaltırız konusunda kafa yormayanlar, hatta arazinin sulanabilirliği noktasında neler yapabiliriz demeyenler, köydeki hayvan sayısını, sürü miktarını, ne kadar tarım arazisi olduğu tahmin bile edemeyecek olanlar yalan rüzgarı ve çamursak kampanyayla zemin tutmaya çalışıyorlar. Oldu mu şimdi ya… Biz yöre için önerilerimizi köy yazılarımızda tek tek sıralarken, bunu samimiyetle ve içtenlikle isterken,  kışkırtmaya çalıştığınız halk için hangi projeler etrafında toplandınız? Hangi önerilerde bulundunuz merak ederim.
Bizim doğrularımızı, yalanlarınızla örtmeye çalışmanız ne kadar ahlaki?
Yöremizi, insanımızı iyi tanıyanlar olarak inancımız tam sevdamız büyüktür. Serinkanlılığımızı koruyarak toplumu doğru ve tarafsız bilgilendirme yolunda gayretlerimiz artarak sürecektir. Açmaz ve çıkmazlar konusunda yüreğimizi, zamanımızı aklımızı imkanlarımızı zorlayarak halkın huzurunu sağlamak adına neferliğimiz devam edecektir. Yeri geldiğinde eleştiri, öz eleştiride, empati yapmada sakıncamız olmayacak ama asla kin ve nefret kusmayacağız.
Yalan ve iftirayla toplumu yanlışa sürüklemeye çalışanlar karşısında uslu çocuklar gibi oturmayacağız. Görmek istediğimizi yada birilerinin görmek istediğini değil, gerçeğin kendisini yazmaya gayret edeceğiz. Kendimiz gelişirken toplumun gelişmesi yönünde üzerimize düşen ne varsa yapmaya çalışacağız. Biz bunları yaparken ladesçilerin yeni oyunlar peşinde olacağını bilerek doğrularda ısrarcı olmayı sürdüreceğiz.
Dün toplumu aydınlatma ve bilgilendirme yönünde neleri yaptıysak ağırbaşlılığımızı muhafaza ederek yarında sağlığımız elverdikçe yapmaya özen göstereceğiz.
Kültürümüzü, değer yargılarımızı unutmadan kollarımızı sevgiye açık tutacağız. Çünkü toplum sevgisinin insanı olgunlaştıran bir yanı vardır.  Halkı düşman gibi görmek onları hain ilan etmek ancak içleri karartmaya yeter. Sevgiye kollarını kapatanların kendisi dışında çevresinde kimse olmadığını göreceksiniz. Bindirme kalabalıklarla nereye varılabilir ki.. Halkı aydınlatma, bilgilendirme yerine kışkırtmaya çalışanların sonsuzluğundan şüphe ederim.
Üzerinde ısrarla durduğum konu sevmeyi öğrenmektir. Sevgi tahammül ister, sabır ister, akıl ister. İnsan sevme becerisini kazandığı zaman birbirinin aynası olur. Beceremiyorsanız sevimsizlik sizinle yol arkadaşlığı yapar durur. Şükürler olsun ki, içimizdeki sevgiler sevdalarımızı çoğaltıyor bizim. Sevdikçe daha da güçleniyoruz. Siz bu gücün kıskançlığındasınız sanırım.
Çamursak kışkırtmalarınızdan halkın kısa sürede bıkıp usandığının farkında değil misiniz? Yapmak istediğiniz üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek san ki. Bunun anlaşılmadığını mı sanıyorsunuz? Vazgeçin, vazgeçin bu yoldan! Bunu hiç kimse için değilse bile kendiniz için yapın.
Bizim hedefimiz; halkımızın aydınlığı, refahı, huzuru, mutluluğu ve sonsuzluğa top yekun ulaşması içindir. Ya sizin? Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: