19 Mart 2013 Salı

AHMET ÇAKIR VE KUZULAR


İnsan sosyal düşünebildikçe, çevresine uyum sağladıkça ve dahi kontrol edebildikçe yararlı birey olma yönündeki gelişimleri artarak sürer. Kişilerin kendini geliştirme düzeyine göre de toplumun az gelişmişliğinden gelişmişliğine, modernlik ve uygarlık düzeyinden bahsedilir. Gelişmişlik düzeyinde hayvansal üretim ve tüketim de önemli göstergedir.
Bugüne kadar değişik yazılarımızda köyden şehre doğru artan göçlere hep değindik. Artan göçleri gördükçe,  azalan hayvan sayıları, üretimden düşen tarım arazileri gözümüzü korkuttu. Yeri geldi bu yüzden uykularımız kaçtı.  Bu yüzden üretmek bu ülkeyi sevmektir. Sosyal sorumluluktur deyip durduk. İçimizdeki kaygılar büyürken iyi örnekleri görmeye başlayınca şükürler çektik.
2011 yılının son aylarında başlamıştı hikâye. Yörem Ekmeğin sahiplerinden Ahmet Çakır bey Tavşanlı’da fırıncılık sektöründeki hizmetlerini devam ettirirken koyun yetiştiriciliğini de kafasına koymuş bu alandaki yatırımlarına üstelik köyünde cesaretle başlamıştı. Herkes bu alandan hızla kaçarken o büyük bir iştah ve heyecanla başladı hem de. Bu başlayış alkışların en güzelini hak ediyor bugün.


Aylardır yaptığı yatırım ve çalışmaları yerinde görmek en büyük arzumdu. Nasip bugünlereymiş. Gittik gördük. Kuzuların ılıman güneşte kümelenip yatışlarını, yer yer sektirerek  koşmalarını seyrettik. Sevdik okşadık. Sürüden ayrılan koyunu takiple köye kadar getiren kangalı yüreğimize bastık. Bu basışla kıyasladık çok şeyi.. Arazide yeşeren çimenlerin koyun sürüsüyle anlam kazandığını gördükçe keyiflendik açıkça. Yurdun zenginliği dedik usulca. Bu zenginliği gördükçe Ahmet Çakır beye madalyalar takmak istedik gönül diyarımızdan. Şevkini, heyecanını gayretini görüp izledikçe en az onun kadar heyecanlandık. Bu heyecanla kaşık salladık en has koyun yoğurduna.  Kuzuların neşesinden aldığımız şevkle  kır sofrasında yudumladık enfes çayları. Taş Köprü Çeşmesi’nin gürül gürül akan suyu kadar sular akıttı yangın yerine dönmüş yüreğimize büyümeye meyletmiş kuzular. Dilim dualara durdu izledikçe ve gördükçe.  Göynüm ferahladı. Örnek olmasını diledim ve temenni ettim. Bende çobanlığa heveslendim. Bu hevesle kaptım elinden çomağını çobanın. Bu kapışla çektirdim renkli resimler.
Ahmet Çakır beye sormadan, bu başlayışla hangi hedeflere ulaşılabileceğinin hesabını yaptım kendi kendime. Zenginliği ülkemin zenginliğiydi açıkça. Daha da artırmasını diledim. Ülkemin kazancına hangi katma değerleri katacağının hesabı görünen karşısında zor değildi. Zor olan başlamaktı. Başlamak başarmaktı aslında. 
Bu tür girişim ve yatırımları gördükçe dünya gıda pazarlarında boy göstermeye bile niyetlendim kendi kendime. Ülkemdeki şehirleşme, sanayileşme, gelir düzeyi ve kültür düzeyindeki değişiklikleri gözledikçe ithalat ve ihracat dengeleri nasıl oluşur? soruları beynime doluştu. Bu soruların cevabı bile yeni doğmuş kuzuların kendisiydi. Doğu ve güney doğu komşularımızdan yer yer canlı hayvan geldiğini bilen birisi olarak Ahmet Çakır beyi yaraya merhem olmaya çalışan kahraman gibi gördüm karşımda.

Biliyorum ki hayvan gıdaları üreten, gerektiğinde stoklayan ve pazarlayabilen ülkeler geleceğin mutlu ülkeleri olacak. Bu mutluluğa katkıya niyetlenen Ahmet Çakır bey ve onun gibiler ülkemin kahramanlarıdır benim gözümde. Allah yollarını açsın, ufuklarını genişletsin.  Alkışlar alkışlar.. Sağlıcakla.

Hiç yorum yok: