Küçüklüğümü bugün gibi hatırlarım.
Dedemi, babamı hatta kimi büyüklerimi taklit etmek en hoşuma giden işlerdendi.
Onun gibi davranmak, onun gibi konuşmak, onun yaptıklarını yapmaya gayret
etmek… Taklitlerimden büyüklerim de oldukça hoşnut kalırdı. Babamın yokluğunda evin reisliğine bile
soyunurdum. Büyüklerin hoşluğunu gördükçe enerjim üst düzeye çıkardı.
Anamın
çanak çömleğini bile oluşturduğum çamurlarda, ıslattığım dere kumunda
şekillendirmeye çalışırdım. Çalışırken öğrenirdim her şeyi. Sanırım benim yaşımdakiler
bu şekilde kavramıştır çok şeyi. Telden arabalar, süpürgelik otunun sapından paletliler,
tahtadan arabalar çocukluğumu süslemişti. Ben taklitten uzaklaştıkça yitirdim
çocukluğumun yeteneklerini.
Ya çocuklarımız?.... Hazır
oyuncakları taklit etmekten bile uzak kaldılar. Ah ki ah!
Düşünüyorum da çanak çömleği
çamurda taklit, kumdan şekillendirme çocukça gibi gözükse de bilgiyi
biriktirmenin bir yöntemiymiş.
Klavyeme vurmaya çalıştıkça anamın
mutfak eşyalarının evrimi gözlerime doluşuyor.
Toprak mutfak eşyalarını, bakır
gereçler onu alüminyum eşyalar takip etmişti. Sonra çinkolar, melaminler. Tahta
yerine paslanmaz çelik kaşıklar.
Her beldede kurulan Bulgar ve rus
pazarlarında gördüklerimiz sayesinde anamın dolabında bile porselen, hatta çift
tabanlı çelik tencereler yerini aldı. Bu gelişme görüp taklit eden insanlar
sayesinde oldu belki de.
Taklit deyince aklıma Çin takıldı.
Taklit ederek dünya pazarını ele geçirmediler mi? Taklit ederken geliştirdiler
çok şeyi. Her taklitte yeni bilgi edindiler herhalde. Taklit ederken gözleyip
yeni deneyler yaptılar sanırım.
Gözlem ve deney bilimin gerçeği
bulma yolunda olmazsa olmazlarından değil midir? Hatta “şüphe” bile bilimin
kullandığı gerçeklerdendir. Ben bazı olaylara şüpheyle baktıkça kötümserlikle
suçluyor şimdi kimileri.
Newton yerçekimini bulana kadar
elmanın yere düşmesini çok kimse görmüştür oysa. Newton elmanın daldan düşmesine şüpheyle
bakmasaydı bilime kim katkı sağlardı.
Mahalle baskısından insan;
şüpheleri için arayışa girmekten bile korkar oldu. Hal bu ki şüphelenmek ve
şüphelerine cevap aramak bilime katkı sağlamaktır bence.
Yazıya taklitle başladık ama
şüpheye ulaştık. Ne alaka diyenler olabilir. Böyle deyip bu yazıya şüpheyle
yaklaşanları bile alkışlamak geliyor içimden.
Geçmişi yargılamak ya da kuru
kuruya övmekle bir yere varmak mümkün değil. Gözleyip deney yapanlar
mikrobiyolojiyi geliştirdiler. Geliştirdikçe birim alandan alınan ürün miktarı
arttı. Bize de bir tutam tohumu altından
daha değerli satmaya devam ediyorlar. Çok yakın tarihte beş gram CD, yedi buçuk
ton demirin fiyatına eşitti. Hollanda tek başına koskoca Avrupa’yı besleyecek
konumda. Hatta ülkemize konuşlanacak
Patriot füzelerini bile onlar kuracak belki de.
Devrim otomobili neden “Devrim” olarak tarihte kaldı. “Başak”
traktör neden güdükleşti. Neden şimdi ülkemiz traktör ve otomobil sektörünün
pazarı halinde. Emet kavşağında her Cumartesi günü dış ülkelerden ithal edilmiş
renk renk çift çeker traktörlerle şenleniyor!
Teknoloji üreten hangi ülke insanı
bizden daha zeki acaba? Bizden daha zeki olduklarını sanmıyorum. Azimle
çalışmak sonuca ulaşmanın unsurlarından biri olsa gerek. Birbirimizle didişip
durmak, padişahların haremindeki zevce sayısına merak salmak yerine en azından
bilime katkı sağlayacak gözlem ve taklitlere merak salsak gelişmenin yolu
açılacak. Bilmem haksız mıyım? Sağlıcakla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder