Bir iş görmek, bir eser ortaya getirmek sadece münevver ve sanatkâr insanlara mahsus zevklerden olmasa gerek. Kendi varlığını hisseden herkesin bir eser ortaya çıkarma becerisi ve zevki vardır aslında. Bir eser ortaya koyduğunda mest olmasını da bilen varlıktır aslında insan. Hayvanları, insanlarla birlikte yaşamaya başladıklarından beri işe yaradıkları nispette daha çok sevmişizdir. Kedi fare tuttuğunda, öküz çift sürdüğünde, kangal sürüyü koruduğunda, at iyi koştuğunda daha sevimli gelir insana. Örnekleri çoğaltmak da mümkündür. Akşama kadar çift sürmüş öküze, sürüsünü korumuş kangala saygı duymamak imkânsızdır.
İnsanların iş görme açısından
hayvanlara göre daha üstün yanları vardır. Bu üstünlüğe samimi arzular eklendi
mi, gerisi hiç de zor olmasa gerek. İnsan istedikçe ve sağladığı faydayı
hissettikçe neler meydana gelmez ki? Çorbada bir tutam tuzunun olmasından insan
olan mutluluk duyar.
Bir binanın planını mühendis ve
mimarlar çizmiş olabilir ama bina, topyekûn çalışmanın ürünüdür. Binanın yapımında amelesinden, marangozuna,
elektrikçisinden betoncusuna kadar pek çok kişinin emeği vardır. Ortaya çıkan
bu yapıda emeği geçen herkes zevk duymak da, gururlanmak da haklıdır.
Aslında ülkeler içinde bu böyledir.
Ülkenin içinde yaşayan yurttaşlar yapılan güzel işlerde zevk duyma, gururlanma
hakkına sahiptir. Fakat her birey içinde yaşadığı ülkenin yararına yaptığı
faydalı işler ölçüsünde bu hakkı kendisinde görmelidir. Kediyi fare tuttuğu
için severiz. Hayvanları insanlar için
yaptığı faydalı işler ölçüsünde seviyor,
saygı duyuyorsak, faydalı iş yapan her birey için çok daha fazlasını
duymalıyız. Duyarız da. Faydalı iş yapma gayret ve azminden yoksun hangi varlık
sevimli olur ki.
Ressam; tuvali icat edene, fırçayı
bulana, renk renk boyaları önünde sergileyene saygı duymalıdır. O araç ve
gereçler olmasaydı onun ortaya koyacağı eserde olmayabilirdi. O ona saygı
duydukça tuvalde ortaya koyduğu eser daha saygın olacaktır. Diyeceğim o ki
ressamın ortaya koyduğu resim bile pek çok kişinin faydalı iş görme gayretiyle
ortaya çıkmıştır. Fakat nice ressamlar görürüz ki(!), ortaya çıkan eseri
kendinin yarattığı boşluğuna düşer. Ne büyük gaflet.. Düzgün elektrik donanımı
olmadan, düzgün saşe ve karoseri olmadan hangi araç düzgün yürür?
Sanayideki kaportacının,
elektrikçinin, boyacının, kaynakçı ustasının, motorcunun, karosercinin araç
üzerinde yaptığı pek çok faydalı iş vardır.
Dağda keçi otlatan çobanın, elleri nasırlaşmış çiftçinin, hastasıyla
ilgilenen doktorun, doğru plan çizen mimarın, kömür kazan işçinin, çeliği
işleyen tornacının, çarşıda düzgün iş yapan esnafın her birinin saygı
duyulacak, sevilecek yanları vardır.
Tarladaki üretimde; traktörü imal
edenlerin, pulluğu, kazayağını velhasıl bütün araç gereçleri yapan kişilerin katkısı
bulunmaktadır. Çiftçinin başarısının imal edilen traktörle, kazayağıyla,
velhasıl tüm araç ve gereçlerle yakın ilgisi vardır. Hepsine ayrı ayrı saygı
duymamak mümkün değildir. Gururlanmak ve ortaya çıkan herhangi bir şeyden zevk
duyabilmek için ülke bireylerinin her birinin bu faydanın hangi noktasında
katkısı olduğuna bakması gerekir. İnsan olarak her hangi bir güzel işe katkı
sağladığımız gün çok daha mutlu ve neşeli oluruz. Bu gerçek değil midir? Bu neşe ve mutluluktan kim mahrum kalmak
ister? Kim kalmak istiyorsa sevimsizliğe ve mutsuzluğa adaydır. Üzülerek
söylerim ki, kalmak isteyen normal değildir.
Faydalı olmak için istemek ve
arzulamak yeterlidir. İstek ve arzu mutlu olma yönünde atılmış adımdır aynı
zamanda.
Son yıllar istek ve arzu
duygusundan yoksun öylesine yığınlar oluşuyor ki şaşırmamak elde değil. İnsan
olarak yapacağı faydalı iş kalmamış sanki bazılarının. Duyarsız, tepkisiz,
kıpırtısız.
Havuz başı beklemekle hangi
ırmaklar susuz kalmaz. Havuz başı beklerken bir bakraç su katmak lazım suyun
temiz ve sürekli kalması için. Bir bakraç suyu başkalarının katmasını beklemek,
dahası bir işe yaramamak ne büyük gaflet. Faydalı bir iş yapma gayretinde
bulunmayana kim methiye yazmayı aklından geçirir.
Bu noktada kuruluştan kurtuluşa,
milli mücadeleden bugünlere geliş; gözlerimin önünde canlanır. Ülke insanımın
yiyeceksiz, giyeceksiz sıkıntılarla dolu günleri gözlerimin önüne dikilir.
Yalınayak fistanla dolaşan çocukların resmi gözlerime doluşur. Anamın yağsız
çorbaları kaşığımda toplanır. Toplanırken ellerimi semaya kaldırıp dualar eder,
bu noktaya gelişte emeği geçen her münevvere, her ameleye, her sanatkâra,
velhasıl fayda sağlayan herkese saygılar sunarım. Bununla yetinmez, faydalı
yanlarımı çoğaltmaya gayret ederim. Edebildiğimce…Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder