6 Nisan 2012 Cuma

YÜREĞİN KALAYI



Halil Oral/Tavşanlı            

Yıldız böceği derdik gece koyusunda ışık saçan böceğe. Zifiri karanlıkta verdiği ışıkla varlığından haberdar eder hep insanı.  Hareketsiz duran ışığa belli belirsiz korkuyla ilişir gözünüz.
Belki o da sizden korkar. Korkar ki, yaklaştığınızda söndürüverir ışığını da, dikilip kalırsınız öylece. Kırda ya da ormanda gece gezintisi yapanlar buna mutlaka rastlamıştır.  “Yıldız Böceği”  gecelerde ve sessiz ortamda ışık verirken, akşam vakitlerinin bir de ilginç bitkisi vardır.  Bunun adı da “Akşam Çiçeği”dir. Akşamın alacasında salar kokusunu.  Mevcut parfüm çeşitlerinde onun gibisini bulmak gerçekten zordur.  Onun saldığı doğal kokunun etkisinde kalırsınız bir vakit. Gündüz vakitlerinde üstüne basıp geçtiğiniz bitkiler içinde ayırt etmeniz gerçekten zordur. Kendi başına öylesine durur işte.
Geceleri doğada olunca
fark edersiniz nice güzelliği. Hatta gökyüzünde asılı yıldızı bile. Kimi vakit yıldızları karartan bulutlara kızarsınız için için. Bir bitkiyi sallayan esinti, ağaçları yalayan meltem yalnızlığınızı unutturur. Meltemle yollar alırken, yıldız böceğini fener yaparsınız gözlerinize. Akşam çiçeğinin kokusunu yüreğinize doldurup vakti unutursunuz. Bitki kümeleri içinde kaybolur gidersiniz.  Siz mi gece de gece mi sizdedir anlayamazsınız.
İnsanları da kimi vakit bitki kümelerine bazen de bulut, kimi vakit de yıldız böceklerine benzetirim. Tür tür, çeşit çeşit.  Kimi gecirgen, kimi kabarcık. Kimi hoş, kimi nahoş. Oysa hepsinin akşam çiçeği ölçeğinde rayihalar, yıldız böceği gücünde ışıklar yaymasını beklerdim. Beklemek ummaktır.  Umarken umut ederim böyle. Umut edip duyguların üşüştüğü her anda anam gelir aklıma. Bu da bendeki tuhaflık mıdır bilemem nedense.
Anamın mutfağı “demir kabı” dediği bakırdan gereçlerle doluydu. Onları büyüklük küçüklük nispetine göre raflara sıralardı. On dört numara gaz lambası yıldız böceği nispetinde ışık verirken, bakır kapların kalaylanmış yüzleri parım parım parlardı. Bakır Güğüm, bakır dığan, bakırdan kertikli oda tası, bakır cezve, bakır tava, bakır tencere, bakır kova, bakır bakraç. Of of ! Anamın zenginliğiydi bunlar. Bir başka zenginliği de bizdik belki de. Bakır kaplara gösterdiği ihtimamı bize de aynen gösterirdi. Mektep görmemiş haliyle bakır kapların kalaylanması gerektiğini bilir, örfüyle, kültür birikimi ve gelenekleriyle bizi de kalaylamaya gayret ederdi. Naylon çağda, bakırı tanımayan olur mu olur. Naylon çıkınca bakırın hükmü bitti çünkü. Lafım yok hiç kimseye. Bilmeyince bilmez, yaşamayınca tanımaz insan. Hep gündüzde yaşayan nerden bilsin akşam çiçeğinin varlığını, ya da yıldız böceğini.
Kırdaki bitki ya da böcekten anamın bakır kaplarına gidip gelmek yoruyor belki insanı. Ama ne yaparsınız ki, bazen böylesine akıl karışıklığı yaratan anlatımların boşluğuna düşüveriyor insan.
Bakırın kalayı türkülere konudur. Gecelerin de öyle. Bakır kapların kalayı kadar işlemesi de göz alıcıdır gerçekten. İhtimam ister, özen ister her daim.
Bakır kalaylanmazsa çabuk oksitlenir. Kalaysız bakır kaba yiyecek koymak tehlikelidir. Anam bakır çalması derdi ona. Yiyeceğe bakır çalınca sonu ölümdü.  Bakır kazanlarda pişen düğün yemeklerinde bakır çalmasından çok zehirlenen oldu. Ölümün ne demek olduğunu bilen anam bu yüzden önemserdi kalayı. Vücudumuzda önemli işlev gören yürekte esas olarak kaslardan oluşan et parçası. Yürek, anamın bakır kapları kadar kalaylanmış olmalı. Onun kalaysızlığı, bakırın oksidinden vahşimi vahşi. Mangal gibi yürek olsa da kalaysızından korkmak gerek. İşte o kalaysızlık ki akşam çiçeklerinin kokusu duyulmuyor. O kalaysızlık ki kimi vakit çirkinlik adına ne varsa ortaya vuruyor. Bu vuruş ki işkenceyi taşıyor gündeme. Zehirli sarmaşık gibi çevirip çevreliyor günü gündemi. Ah ki, Ah!
Yıldız böceği kadar ışık, Akşam çiçeği kadar güzel kokular yayabilmek kalaylı yüreklerin işidir ancak. Çeliğin en hası bile açıkta kalınca paslanır. Pasın içinde tetanos mikrobu vardır. Diplomalar, etiketler, kalaysız yüreklerin içinde oksitlenmeyi artırmaktan öte neye yarar ki?.
Oksit salmaktansa, akşam çiçeği olmak iyidir. Naylonlaşan dünyada yürek kalayınız kavi olsun.  Daha  ne desem, nasıl izah etsem bilmem ki! Sağlıcakla.  

Hiç yorum yok: