Daha önce kulağımda tınısı kalmış eski şarkılar dudaklarımdan kendiliğinden dökülüveriyor. Belli yaşı yakalamış eskilerde bunu hep görüyorum. Eski Türk sanat müziği eserlerinin melodisini duyunca eşlik etmeye yelteniyorlar. Bunca yılı devirmiş insanların belleğinden pusudan kalkarcasına sözleri bile dökülüyor bir bir. Onca yıl öncesinden köyünden, yaşadığı bölgeden mecburiyet terki yaşamış olanlar çocukluklarının doğası bile eski şarkılar gibi dökülüyor gözlerinin önüne. Benim harman yerindeki karınca yuvasını unutmadığım gibi.
İnsan doğayla kurduğu ilişkiyi bazen farkında
olmadan kendi yaşayışının ölçüsü haline getiriyor kardeşim.
Bu yaşıma kadar insan davranış ve
şekillerini yakından gözlemenin yanı sıra doğada yaşayan börtü böceği ve hayvan
davranışlarını da görüp gözleyerek geçirdim. Kuzunun anasını emerken diz
çöküşüyle, fil yavrusunun anasını emişi arasındaki inceliklere merak
salmışımdır mesela.
Hayvan ve kuşların göç vakitleriyle
insanların göçü arasında ki ayrılık ve ayrıcalıklarının derinliğinde kaybolup
gidiyorsun an an! Horozca horozun sabahın er vaktini bilip ötmesi, kuşça kuşun pusula
ve radarları varmışçasına kuzeyi ve güneyi hatta vakti bilip anlaması… Küçücük
arının gördüğü çiçek ve özünü kolonisine haber verip tarif etmesi… of, offf!
Doğanın ritmine ayak uydurmadığımız
zamanlardır dert adına ödediğimiz bedeller. Doğadan ve hayvanlar âleminden
erdem adına alacağımız o kadar çok şey var ki! Her bir hareket, her bir
davranış derstir ders! Adalet de doğanın
içindedir, sadakat de. Her erdemli davranışın temelini belirgin şekilde doğada
gözlersin yeğenim. Doğayı ve hayvanlar âlemini gözle, güzellik adına gördüğünü
en doğal haliyle yapıştır üstüne.
Okul yüzü görmeden insanın erdemli
hale gelmesine katkı sağlayacak o kadar çok şey var ki. Hayvanlar âlemini
gözlemle erdemli yaşamın özünü kavramak mümkün birader! İnsanın dalgınlığı oluyor
da doğanın dalgınlığı olmuyor cancağızım. Koşturarak gelen yağmur yüklü şaşkın
bulutu gözlemezsen sırılsıklam olursun. Baskın yersin, umursamazken vurulursun.
Bulutlarda rüzgârın tutsağıdır. Yelleri tanımazsan yağmurun nerede ne
yapacağını bilemezsin. Havanın durumu, insanın durumu için önemlidir işte.
Doğadan ve hayvanlardan aldığımız
derslerle yaşamımızı şekillendiremiyorsak vay halimize! Saygı, sevgi, sadakat, vefa,
sözünün eri olma gibi pek çok değeri belirgin şekilde sunan öğretmendir doğa. Gözleyip
hayatımızda uygulamak biz düşüyor kardeş! Gerçek huzuru yakalamak gözleyip
öğrendiğimiz değerlerin sıralamasını da doğru yapmakla olur.
Gözlemleri zayıf kalanların,
bencilce hangi esrik duyguların, hangi yanlış davranışların, yersiz
gösterilerin, kendini bile aldatan yalanların akışında kaldığını görmek
mümkündür. Böyleleri koskoca dünyayı tilki düşmüş kümese döndürür yeğenim.
Başka yolu yok mudur bazı şeylerin.
İtiraf etmeye bile cesareti olmaz doğayı gözlemeyenlerin. Ah alır, ah
tüketirler öylece. Kendi boşluğunun provasında yellenip durur kimileri. Sonunun
ne olacağını düşünmeden. Horozca horozu gözlemek yeter çok şeye. Yeter de, komşu komşuyu ütmenin telaşında. Ütünce
kendine bir dilim ekmek fazla düşeceğini sanıyor. Erdem nerede? İçinde düzdüğü yalanları
kazıyıp atan dinozor tipliler. Nerde kaldı
birbirimize basit ama derin saygı? Saygı en temel taştır insan yaşamında oysa. Nerde
kaldı içimizdeki sevgi sembolleri. Kargadan bile alınacak çok ders var çok!
İyiliğin ve kötülüğün ayrımında
olduğumuzun sınırlarını bilmek, bellemek gerek. İnsanın değerlerinden yozlaşması,
ıraması, düşmenin düşüklüğün başlangıcıdır.
Umudum doğayı gözlemekte. Yoksa acılar
içimizi yakacak. Doğanın sert rüzgârları kelebeğin narin kanatlarını
incitmezken biz kimleri nasıl incitiyoruz bakmak lazım. Sağlıcakla..