14 Kasım 2024 Perşembe

BÖYLE ÇÜRÜDÜK !

 Bal tutanlar parmağını yalarmış

Nefisleri rehber yaptık çürüdük

Kaz bekleyen tavukları salarmış

Yanlışlara alkış tuttuk çürüdük.


Ata bindik kılıçları kuşandık

Yaraları onarmaya üşendik

Dürüstlükte ufukları aşandık

Tembelliğe boyun büktük çürüdük.


Ana baba eş dost unuttuk gitti

Hatırı gönülü tükettik gitti

Bedende urbayı eskittik gitti 

Düşmanlarla birlik yattık çürüdük.


Oklar attık eşe dosta sapladık

Güzelliği çirkinlikle kapladık

Sofralara haram lokma topladık

Yabancıya dizler çöktük çürüdük.


Bencil düşle yol yürünmez bilmedik

Dokumayı ilmek ilmek ilmedik

Miskinliği yaşamlardan silmedik

Kurnazlığı dosta sattık çürüdük.


Kitabımın özü hem de manası

Dili özdür yoktur onun anası

Hakikattir gönüllerin binası

Özümüzü çöpe attık çürüdük.


Ölçü bitti ölçek bitti sırasız

Dert bağırda okka okka darasız

Hamur maya tutmaz unsuz urasız

Kökümüze sözle çattık çürüdük.


Çiçeksiz bal olmaz imiş petekte

Sicim ile dikiş tutmaz etekte

Bağ bozuldu topraktaki kütükte

Dilden caydık kökten battık çürüdük.


Gelenek görenek atıldı taca

Katranlar bağladı evlerde baca

Baş tacı olunca fikirsiz koca

Kötülüğe ballar kattık çürüdük


Mevsimler dörttü indi şimdi ikiye

Ayrılığı koyamadık çekiye

Düşünmeden zarar verdik dokuya

Haramları toptan tattık çürüdük

 

Akıllar tutuldu diller dolandı

Hazine içinde kazan bulandı

Sevdanın içinde aşklar sulandı

Dualar tükendi bittik çürüdük


Çoban Çeşme dertle gamla dolsa da

Emaneti görevliler alsa da

Bedeninde güzelliği olsa da

Yön yitirdik yanlış gittik çürüdük.


Şair- Yazar, Halil Oral /Tavşanlı

9 Kasım 2024 Cumartesi

FELEĞİN ÇEMBERİ

 

Bir gerçek var ki yaşlanıyoruz. Bunun gizlenip saklanacak bir yanı yok. Sonra, yaşlanmak canlılar için kaçınılmaz neticedir yeğenim. İnsan çocukken akşama kadar sokakta oynarken vaktin hükmü yoktur. Çevresinde olan bitene bir anlam da yüklemez. Yaşam oyundan ibarettir o yaşlar için. Büyüdükçe anlaşılır tuz torbasının ağırlığı. Gün geçtikçe fark edersin feleğin çemberlerini. Yaşlandıkça biriktirirsin gönüller dolusu duyguyu, düşünceyi de, gücü kaybedersin gücü!.  Gücün tükendiği yerde duygunun ehemmiyeti kalmaz. En gençler kulak bile asmaz, kendin kendinle konuşur durursun. Kanın kaynadığı yaşlarda filmlerdeki Malkoçoğlu misali hop oturup hop kalkarken,  yaşlandıkça duyguların bile sessizliğini yaşarsın kendi içinde. Of, Offf!

Ana babayı bilmeyen nesiller yaşlıya hürmeti mi bilecek! Ühhüü!, Geç oradan geç! Bunu bilmeyen sofradaki ekmeğe mi teşekkür edecek, insana mı kıymet verecek? Bu nasıl bir gidiş, bu ne biçim dalalettir kardeş. Yaşlanma girişinden gelmek istediğim yazının tam bu paragrafıydı aslında.

Ben dahil herkes bilgiç. Doğrudur, dürüsttür, çalışkandır, emektardır diyemiyor, demiyor hiç kimse. Allah Allah!... Yaşa hürmet, tecrübeye hürmet, hatıra hürmet zaten kalkıyor. Evdeki kedisinin ses tonu bozulsa dert ediniyor da, dünya yıkılsa umurunda değil kimilerinin. Kedisi ölse yas tutacak yaşlı ana baba ölse tın tın!

Sonrasında büyük büyük sözler. Kıymetini bilin! Neyin? Yaşlıların, anne babaların, ülkenizin, bayrağınızın, ekmeğinizin, suyunuzun. Hadi ordan! Üç kuruş için bebekleri boğduk ölüm soluyan küvezlerde. Yaşlıları sumsukladık bakım evlerinin kuytu noktalarında. En haksızların avukatlığına soyunduk adliye koridorlarında. İnsanlığı öldürdük insanlığı. Kendi silahımızla kendimize saldırdı gıdım gıdım artırıp okuttuklarımız. Yuh olsun ekmeğimizi yiyip azanlara.

Ekmeğin katığını sorun siz bana. Yaşamayan bilmez ekmeğin en kıymetli katığının açlık olduğunu. Evde cirit atan kedi, köpek için uyku araç-gereçlerini, oyuncak çeşitlerini türlü yiyecek- içeceğini, çişini yapması için kum ve bezini tedarik etmekte sınır tanımayanlar ve hiçbir şeyinden iğrenmeyenler yaşlı anne babalarından iğreniyorlar kuzum!. Tu, tu, tuuu!  Yazıklar olsun benim insanlığıma. Yazıklar olsun yemeyip yediren anne babalara. Eyvahlar olsun uykuyu feda eden annelere.  Eyvahlar olsun değerlerinden habersiz göbek açık poz verip burun havada gezinenlere..

Hangi zenginlik insanlık! kadar değerlidir. .Hangi tecrübe parayla pulla ölçülebilir. Anne babasına saldıran komşularına ne yapmaz! Hakka hukuka rıza göstermeyen insanlığın hukukundan bihaber olur mu? Hastalık bulaşmış dal gibi kimileri. Bu hastalığın teşhisi kolay, tedavisi zor. Ben kendi ağacımı ari tutmaya çalışsam da, komşunun ağacı, ötekinin berikinin ağacı… Mesele topyekun,  mesele bütüncül. Sokağın havası bozuk, rüzgarın yönü değişik kardeş!

Değerin en yükseği insanlık. Yüksek değerleri önemsemek evden sokağa, sokaktan mahalleye, mahalleden şehre, şehirlerden ülkeye, ülkeden ülkelere. Olur mu? Umut etmek lazım. Umutlar yolunda bulunmakla olur. Mevlana; gül ile meşgul olan gül kokar demiş. Gereksiz laflar edip kafa şişiren bu adamın sözlerine siz yine de kulak verip bir ana fikir çıkarmaya çalışın.  Lafı ne kadar eveleyip gevelesem de iyiliğe teşvik ve güzel işler el birlik olacak. Çemberimde gül oya!...Sağlıcakla.