Bir arazimiz var ekeceğiz! Ne ekmeliyiz? Şuraya pancar, şuraya domates,
şurasına biber, şuraya buğday,… ekmekten maksat; para kazanmak. Tam olarak
rahmetli babamın hesabı bunlar.
Oysa para hırs yapar insanda.
İnsani pek çok değeri yok eder. Para pek çok şeyi ezer geçer… İnsanın elini
yakar elini! Para dediğin ihtiyaç kadar olmalı yeğenim….Fazlası bozar,
bozgunluk yapar. Ya azı? Azına da can dayanmaz. !!!!!
Madem bozuyor para insanı, daha
çağdaş projeler koymalı ortaya. İnsani
şeyler ekmeli toprağa.. Şu araziye halıdan saha, şurasına futbolluk saha,
şurasına çimden saha, şuraya seyirlik saha,
yürümelik saha, koşmalık saha, mangallık saha, çimmelik saha, yüzümlük
saha, parklık saha, kaymalık saha. Dön babam dön! Kay babam kay! Hatta sayıları
artmalı bunların. Baksana yer bulunmuyor mevcut sahalarda. Ekimlik sahalar
azalsa da fark etmez kardeş. Bağdaş kuracak yerimiz olsun da ekinlik yerimiz
olmasa da olur cancağızım!..
Bazıları uzayda saha ararken,
mangallık yer mühim!.. Hem mangallık yerlerde yakan top, mendil kapmaca, kör
ebe filanda oynanıyor. Oralar da süzüm
süzüm süzülüyor insanlar. Yaprak dolmasının bile tadını çıkarıyor cancağızım.
Bağdaş kurmanın tadına vardıkça asma yaprağına su verecek kimse kalmamasının
önemi mi var?. Kay gitsin, sar gitsin!
Rahmetli babam hiç düşünmezdi,
düşünemezdi böyle şeyleri. Kırk yılda bir Dereli kaplıcalarına gitmeye
heveslensek, “uyuz mu var sizde?” der, depreşen hevesimizi kırardı. En hevesli anlarımız
öylesine geldi geçti. Bu yüzden kalakaldım ben çağ dışı.
Okumak, araştırmak, keşfetmek gibi
bi derdim yok bu yüzden. Dert olmayınca bağdaş kurmanın keyfi başka oluyor.
Milattan önce 620 yılında Aydın ili
civarında yaşayan Thales fakirliğinden dolayı ayıplanmış. Napmış Thales; okumuş
araştırmış keşfetmiş! Yapma yav! Uf,
ufff!
Babam arazimizi tecrübesine göre
ekimlere ayırırdı. Hangi bölüm nadas, hangi mevki ekinlik tecrübeyle
nöbetlerdi. Yani geçmişin uygulaması
diyebilirsiniz siz. Ama gördüğümüz odur ki, arpalık dediğimiz toprağa
eften püften şeyler ekmez, nadasa da koymazdı. Amacı topraktan para kazanmaktı,
topraktan aşı ekmeği çıkarmaktı.
Topraktan aş, ekmek çıkarmak gibi
dert mi kaldı . Milletçe oturacak yerler lazım birader. Otur otur, yat otur! Aş
ekmek nasılsa bulunur. Burada olmasa gezegenlerde….Özgür düşünce bu işte!
Pandemide nasıl buldular aşıları şıp
diye! Tıpış tıpış gittik aşı sıralarına.
Hapları onarlı yutturtular valla! Aşıları oldukça ölümsüzlüğün aşısını olduk,
hapını yuttuk gibisine keyiflendik. Sonra.. Vay anasına! Dedik kimi vakit..
Bize ekilecek değil, oturacak
bahçeler lazım yeğenim. Otururken anlaşılmıyor iğnelerin acısı.
Çoğalsın, oturulacak bahçeler!
Çoğalsın oturuşlar! Tutkunun bittiği yerde artarmış mutluluklar! Kaygılarım
bile oturdukça dağılıyor ne haber!
Yaşasın mutluluğum!. Yaşasın
otururken yan gelip yatma özgürlüğüm! Yaşasın kaygılarımı dağıtan düşlerim.
Yaşasın babamın türküleri!
Beni muhannete muhtaç eyleme!
Sağlıcakla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder