30 Eylül 2021 Perşembe

MASAL DEĞİL, GERÇEK

 


Ölüm ebediyete açılan kapıymış…Vay be!. Oysa hiç düşünmeyenler var içimizde. Böyle derken haksızlık mı ederim bilmem ki… Haksızlık bile ürkütüyor insanı kardeşim. Bazen soluklanıp düşünmek lazım değil midir?

Yunus,  ölümden Tanrı fikrine oradan ahrete varır. Bu düşünceyle; “Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın” diyen inancıyla ölümü çoktan aşmıştır. Yeryüzünden öteye türküler, maniler söyleyerek gitmiştir.

Mevlana’nın da ölümü düğün gecesi saymasının incelikleri vardır. Yani inancı tam olanlar için ölüm kavuşmak, huzura ermektir. Bu durum kendinden ve inancından emin olmakla ilintili olsa gerek cancağızım!..

Cahit Sıtkı, Neylersin ölüm herkesin başında/ Uyudun uyanmadın olacak./ Kim bilir nerde, nasıl kaç yaşında?/ Bir namazlık saltanatın olacak,/ Taht misali o musalla taşında. Diyebilmiştir bir şiirinde. Böyle demek, diyebilmek için aynada kendini uzun uzun seyretmiş olmalıdır. Ki bu seyri şiirinin bir kıtasında dillendirmiş, aynalara sorular sormuştur kendince. Sorarken şöyle seslenmiştir;

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?/Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?/ Ya gözler altındaki mor halkalar?/ Neden böyle düşman görünürsünüz,/Yıllar yılı dost bildiğim aynalar!....

Sekseninde, öteye intikal eden babam, kaval kaslarının sarktığından bahisle “kilometre doldu oğlum” derdi. Nereye gittiğini, hangi yolun yolcusu olduğunu bilir tevekkülle teslimiyet yaşardı. Ya işte böyle…

Bugün ölüme isyan edenler olduğu kadar, ölmeyecekmiş tavrında olanlar var. Haşa, dünyayı ben yarattım kuruntusunu yaşayanlar var. Ne kötü, ne acı! Rahmetli Anam da öylelerine “doymaz, kanmaz” derdi kısaca.

Hayatın içinde bir tavrı olmalıdır insanın. Yetmişine merdiven dayamış kimilerinin âlemin güzelliğinden vazgeçip sevgiliye(!) şiirler düzmesi aynaya bakmamasından olsa gerek. Çıplak bir gözle insanın kendini seyredebilmesi ne kadar da önemlidir kardeşim! Metafizik bir fikre kapılmadan faniliği kabullenebilmek doğru bir bakışa sürükler insanı. Bu sürüklenişle ölümün muhlisliği düşer gönlüne. Düşerde metafizik düş ve düşünceden bir çırpıda sıyrılırsın. Böyle bilgiç laflar ederken bile korkuyor insan.  Yanlış anlaşılmanın kaygısı depreşiyor yürekte. Ölümü düşünüp yan gelip yatmaya yeltenenlerin olabileceği endişesi pır pır kanat çırpıyor gözlerimin önünde. Uf, uf ne korkunç. Bu hataya düşmekten veya düşürmekten şu sözü hatırlatarak kurtulabilirim ancak. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış”

“Bugün masal değil

Masaldan daha güzel, gerçek”…. Yaşarken ağlayabilmek ağlarken, ebediyeti ve sonsuzluğu hatırlamak gerek. Şaşırıp kalmamak adına bunu yapmak lazım. Sağlıcakla..

12 Eylül 2021 Pazar

TARLA KUŞUNUN İÇ SESİ

 


Neşesini kaybeden yarışı kaybedermiş!...

Ha, ha, hayt! Sen neşeden ne anlarsın diyenler olabilir. O zaman bir sözü daha hatırlatmakta fayda var. Gülümsemek sadakaymış..

Bir eylül sabahında parıldayan güneşe uyanmanın duasına durmak neşenin ta kendisi değil de nedir?. Uyuyup uyanamamak varken, uyanmak mutluluğa fırsat tanımaktır.

Höst! Orda dur. Biz mektep medrese görmüş, fakülte bitirmiş, yüksek ihtisaslar yapmış adamlarız, böyle boş laflar edip durma diyenler de olabilir. Olur mu olur… Bu konuda savunma hattı oluşturmaya kalkışanlar bile çıkar mı çıkar.

Mutluluk tek başına parayla pulla alınan bir şey değil be kardeşim. Neşeyi bozacak, mutsuzluğu körükleyecek eylem ve söylem içinde olmak insanın doğal yapısındaki düzeni bozar en başta.

Yahya Kemal Beyatlı bakın ne demiş;

Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!

Bu duyguyla Tuna’dan nasıl geçildiği şiirin diğer beyitlerinde dillendirilir.

Neşeli olabilmenin sanatsal bir yanının olduğuna da inanırım ben. İnsan neşe kaynağını arayıp bulunca heyecan kendiliğinden peydahlanır. Heyecan başarının kapı koludur kardeşim!

İnsan, mutluluğunu da, mutsuzluğunu da düzene sokabilmeli. Duygusal alıcı aygıtların frekansını iyiye, güzele ayarlamasını bilmeli biraz da.. Düzensiz ve kontrolsüz duygu başarısızlığa, karmaşaya zemin hazırlar. Sonuç; kısaca hüsran..

Neşeyi kaybetmemenin sonu başarıdır. Başarı, mutluluğu, huzuru, ahengi, düzeni beraberinde getirir.

İnsan sabanın kulpuna sarılırken de, kazanın kulpundan tutarken de tutturan güce şükretmeli önce. Şükrü bilmezsen, şükürsüzlük galle kuyularına atar insanı. Debelenir durur çıkışı bulamazsın.

Cennetin kapısını cömertler açacakmış!.. Cömertlik deyince akıllardan geçeni görür gibiyim. Bu görme hali yüzümde gülümseme yaratıyor be ya…güler yüzle cömertlik olmaz mı? Olur cancağızım! Olmaz mı..

Neşeden ne anladığımıza da bakmak lazım. Kimi vur patlasın, çal oynasın diyebilir. Kimi karşıdakini alt etmenin kurnazlığını neşe sanabilir. Kimi cepteki paranın yarattığı güven duygusuyla gurum gurum gurulabilir. Kimi etiketin koskosluğunda kalabilir.. Bu yanmaktır, yanılmaktır.

Gerçek neşe, iç huzuru yaratandır. Gerçekler iyidir, gerçek olan güzeldir, gerçek olan samimiyettir. Samimi olmayan güler yüzde de iç huzuru yoktur. Samimiyetsiz yüzün içinde fitne fücur kendi fetihlerindedir. Samimiyetsiz olanlar sahte kostüm giymiş cambazdırlar. Yanılır yanıltırlar.

Velhasıl gülmek size yakışıyor. Gülersen güldürürsün. Bu yazı da tarla kuşunun iç sesidir. Nutuk filan sananlar çoktan yanıldı kardeşim. Sağlıcakla.